Bölüm 7 - Bende Seni.

15.7K 571 67
                                    

ÖMERİN BAKIŞ AÇIŞINDAN

"Ömer Bey tuz bitmiş ?" Defne elindeki tuzluğu bana doğru sallarken alttaki çekmeceyi kafamla işaret ettim.
"Baharatların tümü en alt çekmecede."
"Ha tamam iyi oldu öğrendiğim." Çekmeceyi açıp tuzu tuzluğa boşaltırken gülümsedim.
"Sonra lazım olur diyorsun yani."
"E yani." Önce gerçekten demek istediğim şeyi anlamadı fakat sonrasında anlayınca o garip surat ifadelerinden birine büründü ve duraksadı.
"Ha tabi asistanınızım sonuçta tuz önemli şey ben bi sabah gelirim böyle bi bakarım tuz bitmiş eyvah napıcam diye söylenirken siz uyanırsınız ben uyandırmış olurum sonra kızarsınız bende siz kızdınız diye kızınca beni kovarsınız..." Gülümsemem yüzüme iyice yayılırken sustu.
"Ya ben kaptırdım mı gidiyorum öyle işte siz de durdurmayınca..."
"Durdurmayınca ?"
"Yani işte bi sus falan demediniz ki susayım." Çekmeceyi kapattıktan sonra ocağın başından çekildim ve Defneye yaklaştım.
"Başka şekilde durdurun demedin yani."
"Ay tövbe estağfurullah yok artık..." Sesi gitgide alçalırken aramızda mesafe de kapanıyordu ki boğazımı temizledim ve geriledim.
"İşimiz bitti."
"Baya yeteneklisiniz siz ya maşallah yemekti tasarımdı ayakkabıydı ohoooo." Anlamsızca suratına bakarken kafamı eğip sırıttım ve salona geçtim.
Bu kız ciddi anlamda fazla iyi niyetliydi, hatta saftı da. Uzun zamandır böylesini görmediğim için başta garipsesem de artık alışmıştım.
Defnenin yanımda olmasına alışmıştım.
"Şimdi bize soru falan soracaklar ya hani, ortak birşeyler söylememiz gerek, ayarlasak ya onları ?" dedi Defne yanıma yavaşça otururken.
"Doğru..." dedim ve elimi dudağımın kenarına götürdüm.
"Yani işte herşeyi olduğu gibi anlatırız."
"Nasıl yani yalan söyledik mi diyeceksiniz ?"
"Hayır tabiki Defne." dedim ve Defneye döndüm. O bal rengi gözleri insanın başka noktaya odaklanmasını imkansız kılıyordu. Ciddi anlamda saf bir güzelliği vardı.
"Başta asistanım olduğunu, sonra birbirimize tutulduğumuzu, aşkımızın giderek büyüdüğünü... Sinyora da öyle söyledik zaten." Defne hayran hayran yüzüme bakarken iç çekti.
"Yaaa, demi..."
"Anlamadım ?" dedim bir anda ciddileşerek. E tabi hal böyle olunca doğruldu.
"Yani tabi nasıl isterseniz."
"Sizli bizli konuşmamaya da alış artık bence. Yani bi süre mecburen nişanlım rolündesin."
"Ay keşke hep öyle olsa..." dedi fısıldayarak. Muhtemelen duymadığımı düşünerek elini saçlarına götürdü ve arkaya attı.
"Tamam..."
"Ömer." dedi gözlerimin içine bakarken. Gözlerimi yumup derin bir nefes aldığım sırada zil çaldı.
"Ay ama bismillah Allahım en başta sen affet nolur sonuçta o kadar insana yalan söylüyoruz ama vallahi bilerek olmadı yani vallahi derken tövbe haşa Allahım en iyisini sen bilirsin tabiki ben mi bilicem ay ben ne diyorum ?!"
"Defnecim sakin ol da şu kapıyı bi açalım artık."
"Taamaamm, sakinimmm." dedi ve derin bir nefes aldıktan sonra kapıya yöneldi.
"Başlayalım bakalım." dedim ve arkasından ilerleyip kapıyı açtım.
"Hoşgeldiniz." dedik aynı anda tüm güleryüzlülüğümüzle ve içeri geçmeleri için yer açtık. Hoşgeldiniz hoşgittiniz faslından sonra bahçeye çıktık ve oturduk.
"Defneydi demi canım ?"
"Evet, Defne."
"Çok güzel bir ismin var, annen mi koydu baban mı ?" Defnenin yüzündeki gülümseme solarken ona döndüm ve elini tuttum.
"Annesi koymuş." Gerekli cevabı ben verdikten sonra Defne bana döndü ve 'teşekkürler' bakışı attı.
"Ee cocuglar, anlatin bakalim biraz."
"Başlamadan önce yemekleri getirelim biz bence, yemekte uzuuun uzun konuşuruz."
"Aynen hayatım, hemen geliyoruz." dememle birlikte kalktık ve mutfağa geçtik. Defne şaşırtıcı bir şekilde sessiz kalırken yemekleri aldık ve bahçeye geçtik. Herkes bir süre sessiz kalırken lafı başlatan ben oldum.
"Ee Melek hanım, sizler nasılsınız ? Oğlunuz falan, bir sıkıntı yok değil mi ?"
"Çok şükür yok Ömerciğim, sizin izinizden ilerliyor o da, tasarımcılık üzerine gitmeye başladı ama bakalım ne olacak."
"Ne güzel, e tabi anne yetenekli, baba yetenekli..." Herkes gülüşürken konu yine döndü dolaştı bize geldi.
"Biraz da siz anlatın ya merak ediyorum." Melek hanımın ricası üzerine Defneyle birbirimize döndük ve Defne konuşmaya başladı.
"Ben başta asistan olarak başladım, tabi hâlâ öyleyim de, tesadüfen oldu tamamen ya." Gülümsedikten sonra Melek Hanıma döndü.
"Ömerin acilen bir asistana, benim de bir işe ihtiyacım vardı, sonra da birbirimizi bulduk işte..."
"Ömer biraz zor biridir aslında, onu etkilemek yetenek ister."
"Defneyi gördüğüm an zorluk falan kalmadı ki bende." Cümlem üzerine Melek Hanımla Sinyor gülerken Defne şaşkınlıkla bana döndü ve gülümsedi.
"Omarin ilk gez bu kadağ cok güldügünü görüyoğum, seni tebrig ederim Defnacim."
"Yani Ömerin çoğu insanın göremediği bi tarafı vardı, ben o tarafını dışarı çıkarttım diyelim."
Defne, bu kız, cidden çok farklıydı.
Her ayrıntısı mükemmel kelimesini kıskandıracak nitelikteydi sanki.
"Ya siz çok tatlısınız, maşallah Allah bozmasın."
"Amin amin." dedik ve yemeklere devam ederken iş konusu açılınca konu sıkıcı bir yere varmaya başladı. Bunu farkeden Melek Hanım hemen konu değişikliği görevini üstlendi.
"Ee evlilik ne zaman ?" Defne birden tıkanırken gözleri kocaman açıldı ve bana döndü.
"Daha düşünmeye fırsatımız olmadı." Defne suyu içerken cevabı ben verdim.
"E çok geciktirmeyin ama daha çoluğu var çocuğu va-" Defne elindeki bardağı ağzından uzaklaştırırken bir yandan deli gibi öksürüyordu. Ben bile resmen kızardığımı iliklerime kadar hissediyordum, Defne ne yapsın.
"Defne iyi misin canım ?"
"İyiyim, iyiyim." dedi Defne kendine gelmeye çalışırken. Sinyor keyifle gülerken şaşkınlıkla ona döndüm.
"Meleg ile bis de boleydik. Jocuk dendi mi bi sasirir, elimiz ayagımiza giğerdi." Melek Hanım onaylarcasına gülümseyince kalakaldık. Daha biz evliyi geç sevgili bile değiliz çocuk diyorlar.
"Hayırlısı işte bakalım zamanla şoolur herşey tabi hıııhıhı..." Konunun sarmadığını anlayıp direk yeni koleksiyon diyince yeni konumuz da bu vesileyle açılmış oldu.
Yaklaşık 2 saatlik bir sohbet faslı ardından sonunda kalkabilmişlerdi. Az daha zorlasalar Defne pot kıracaktı, emindim buna. Son kez görüşürüz dedikten sonra kapıyı gülümseyerek kapattım ve döner dönmez sırıtan Defneyle karşılaştım. Ona baktığımı anlayınca ciddileşti ve boğazını temizledi.
"Baya iyiydin."
"Saol sen de - aman, saolun siz de öyleydiniz Ömer Bey."
"Saatler 00.00'ı gösterene kadar benimlesin, ve saatler 00.00'ı gösterene kadar da Ömerin Defnesisin." Defne şaşkınlıkla yüzüme bakarken elinden tuttum.
"Gidelim."
"Ne anlamadım ? Nereye ? Nasıl ? İkimiz mi ? Ha bide şimdi mi ?"
"Gel sen gel." dedim ve Defnenin çantasıyla hırkasını ve kendi anahtarlarımı alıp evden çıktım, peşimde sürüklediğim Defneyle tabi.
"Ömer..." Duraksayıp durduğum sırada yutkundu ve elini çekti.
"Ben seni gerçekten tanımak istiyorum." Uzun zamandır ilk kez bu kadar şaşırdığımı farkedip bir süre donakaldım. Bir yanım 'saçmalama ömer' diye bağırsa da yıllardır ilk kez yapmadığım şeyi yaptım.
Mantığımı reddedip, kalbimi seçtim.
"Atla." İtiraz etmeden arabaya bindikten sonra şaşırtıcı bir şekilde bütün yol boyunca sustu ve dikkatle etrafı izledi. Buraları bilmediğine emindim.
"Geldik mi ?" dedi ben arabayı durdururken.
"Evet, in bakalım." Kemerini çıkarttıktan sonra indi ve büyülenmiş bir şekilde etrafı izledi.
"Burası... Çok güzel."
"Bu ev, doğup büyüdüğüm ev. Annemle babamın yanımda olduğu zamanlar yani." Defne şaşkınlıktan donakalırken etrafa bakındım. Bulunduğumuz yerde çok yaşayan kalmamıştı artık, herkes şehir içine yönelmiş ve bu samimi,sıcak,neşeli evler terkedilmişti. Anahtarlığımdan uygun anahtarı bulduktan sonra evin önünde bulunan birkaç basamağı tek hamlede çıktım ve kapıyı açtım. Defne etrafa büyülenmiş bir şekilde bakmayı bırakıp bana döndü ve işaretimle birlikte içeri girdi.
Işıkları açtıktan sonra etrafa bakındım. Gelmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki...
"Burası şimdi asıl Ömerin evi mi ?" Gülümsedikten sonra kafamı eğdim ve içerilere doğru ilerleyip Defnenin evde nasıl hayranlıkla gezdiğini izledim.
İze karşı hiçbir zaman bir aşk hissetmemiştim. Yanında eğlendiğim yakın bir arkadaştı benim için. Çoğu şeyimi bilmezdi bile.
Defne daha hayatıma gireli 1 ay bile olmamıştı ama 1 yıllık İzden daha çok şey biliyordu. İlginç bir şekilde geldiği gün güvenimi kazanmıştı ve şimdiyse buradaydı.
Annem, babam ve ben dışında kimsenin girmediği evdeydi.
"Odana bakabilir miyim ?"
"Tabi." dedim ve merdivenleri gösterip çıkması için işaret ettim.
"Soldaki oda." diye yönlendirdim ve kapıya yaslanıp Defneyi izlemeye devam ettim.
Annem hep gerçek aşkın aniden geleceğini, ve geldikten sonra onu kimsenin durduramayacağını söylerdi.
Bu hayatta kimseye inanmadığım, kimseye güvenmediğim çok anneme güvenmiştim. Dünyanın en mükemmel insanı oydu gözümde, hâlâ da öyle.
Defne eline annemle olan fotoğrafımı alırken gözünden bir damla yaş düştü ama gülümsedi.
"Ya çok tatlıymışsın sen ama." Başka biri bunu söylese muhtemelen tepkisiz kalıp delici bakışlar atardım ama yapmadım, gülümsedim. Defne bu hareketime şaşırmış olacak ki gözlerime baktı ve gülümsemesini genişletti.
Birkaç dakika boyunca her detayı dikkat ve hayranlık içerisinde izledikten sonra elinde fotoğrafa son kez bakıp gülümsedi ve yerine koydu.
"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum..." dedi ağır adımlarla yanıma gelirken.
"Birşey demene gerek yok..."
"Teşekkür ederim." dedi tam karşımda durup gözlerini gözlerime kenetlerken.
"Ne için ?"
"Seni tanımama izin verdiğin için."
"Rica ederim." Kolundaki saate baktıktan sonra yüzünü düşürdü.
"00.00'a kadar kalıp Ömerin Defnesi olmaya devam etmeyi çok isterdim ama gitmem gerekiyor."
"Anlıyorum."
"Bende seni."
"Anlamadım ?" dedim tek kaşımı kaldırırken.
"Çektiğin acıları anlıyabiliyorum. Birebirlerini yaşamasam da benzerlerini ben de yaşadım. Ayrıca bu ev, seni, acılarını, üzüntülerini, mutluluklarını, herşeyini anlamaya yeterli. Bundan sonra soru sormayacağıma emin olabilirsin."
"İyi bakalım." dedim yamuk bir gülüş atarken ve merdivenlerden indim. Tam kapıyı kapattım ki, dönmemle Defneyle burun buruna geldik.
Kendimi öpmemek için zor tutarken eski soğukluğuma döndüm.
Ben buydum işte, kendimi zorlasam da daha fazlası olamazdı. Ömer İplikçi yanında kimseyi, hele ki böyle birini bulunduramazdı.
Defneyi kendimle birlikte o bataklığa sürükleyemezdim. O bunun için fazla...
Masumdu.
"Sabah 7'de kahvaltım hazır olsun, ayrıca şirket içi ortamlarda Ömer Bey demeye devam edeceksin. Bu saçma nişan oyunu da birkaç haftaya en geç biter zaten." Defnenin gözlerinin dolması içimi parçalarken kafasını eğmesiyle gözlerimi yumdum ve ellerimi sıktım.
"Peki Ömer Bey, nasıl isterseniz..."

Bitanelerim inanın gönül ister daha hızlı yazayım ama yazılı haftalarım bi bitemedi, çok şükür ki ilk haftayı hatlattım, biri kaldı sadece. Ayrıcaaaa yeri gelmişken, TEOG ve yazılılara giren-girecek olan tüüüümmmm herkese başarılar, Allah yardımcınız olsun.
Okuyan herkese kocamaaaann teşekkürler, yeni bölüm eennn kısa zamanda gelecek kuzular, sizi seviyoruuum <3
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin