Bölüm 47 - Gerçekleri Öğrenmeden Dönmeyeceğim.

4.5K 240 52
                                    

Simay hızla içeri girip kapıyı sertçe çarptıktan sonra beni görmesiyle duraksadı ve çantasını elinden düşürdü. Bense herşeyi yavaş çekimde yaşıyor gibiydim. Bir yandan olanları kavramaya çalışırken, bir yandan da olayların geçiş hızına yetişmeye çalışıyordum.
Benden saklanan birşey vardı ve inatla bana kimse söylemiyordu.
"Yüzüme, bakamıyorsun ?" Yavaş adımlarla ilerledim ve Simayın önünde durdum. Aramızda 2-3 adımlık mesafe vardı. Gözleri dolarken kılını kıpırdatamadı, belli ki ölümüne korktuğu şeyler vardı.
"Anlat." Sinirden nevrim dönerken bana yaklaşan Ömer Beye hiç dönmeden elimle tuttum ve 'durun' dedim. Simayın gözünden bir damla yaş akarken derin bir nefes aldım, sakin kalmaya çalış Defne.
"Simay anlat dedim." Dilini yutmuş gibi sadece pişman gözlerle bakıyordu bana.
"Ya sana diyorum Simay ! Anlatsana !" Gitgide bağırmaya başlarken Simay gözlerini yumdu ve yerden çantasını aldı.
"Özür dilerim Defne, çok ama çok özür dilerim." Simay son kez bakarmış gibi acınası bir şekilde gözlerime baktıktan sonra tepki bile veremeden çıktı evden.
"Bu neydi şimdi ?!" Sinirden devreye el kol hareketlerimde girerken Ömer Beye döndüm.
"Ya benden ne saklıyorsunuz ?!" Uzun zamandır bu kadar şiddetli bağırmadığımı fark ederken Ömer Beyin bakışlarını yere çevirmesiyle tam anlamıyla sinir krizi geçirecek noktaya geldim.
"Ya Allah kahretsin ki hatırlamıyorum, zerre birşey ha-tır-la-mı-yo-rum ! Bana bu kadar ne yaptınız da bu hâle geldik ?!" Cevap vermemesiyle bağırma şiddetim artarken çığlığı bastım sinirle önümdeki sehpayı devirdim.
"Allah kahretsin ki hatırlamıyorum !" Bağırmalarımın arasına ağlamalarım da girerken Ömer Beyin gözlerini kapatıp uzun bir süre açmamasıyla iyice çıldırdım ve tüm malzemelerimi alıp çıktım evden. Sinirden kudurmuş bir vaziyette sahile koştum ve yolda İso'yu aradım ve abimlerle birlikte sahile gelmelerini söyledin. Şuan bana iyi gelebilecek tek kişi onlardı, beni sakinleştirebilecek kimse yoktu.
Sinirim atmak amaçlı nefessizlikten yere yığılına kadar koşmuştum ve ağlamayı da kesebilmiştim sonunda.
Etrafımda bir türlü algıyamadığım olaylar dönüyordu ve artık herşey üstüme üstüme geliyordu.
Bu Ömer Bey...
Aslında, benim için kimdi ?
Onu bu kadar mühim kılan şey neydi ?
Aklımda binbir çeşit soru dönerken her zamanki sahil mekanımıza kadar hiç durmadan koştum ve sonunda durduğumda nefes nefese banka oturdum. Saatin geç olması sebebiyle etrafta kimse yoktu, dolayısıyla rahatça sinirimi atabilirdim.
"Bık-tım ! Yemin ederim ki herşeyden bıktım usandım ! Ya neden ben ya ? Neden sürekli olarak etrafımda oyunlar dönüyor ve ben anlamıyorum ? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum ?!" Artık bağırmaktan sesim kısılırken gözümden akan yaşları sildim ve sakinleşmeye çalışarak derin derin nefesler alıp verdim.
Ellerimle saçlarımı geriye atarken bana doğru koşan Nihanı görmemle birlikte ayağa kalktım. Panikten eli ayağına girmiş bir şekilde sarıldı bana ve hemen yüzümü avuçladı.
"Noldu sana Defne, ne bu hâlin ?!" Herkes bana merak ve endişeyle bakarken yutkundum zorla.
"Hiçbir şey hatırlayamıyorum..." Sesim oldukça alçak çıkarken kendimi tutamadım ve Nihana sarılıp ağlamaya başladım. Gerçekten o kadar kötü hissediyordum ki, bu duyguların tarifi yoktu sanki. Söyleyeceğim hiçbir kelime açıklayamazdı içinde olduğum durumu.
"Defo, abicim nolur sakinleş de anlat bize hadi."
"Bi yolunu buluruz elbet sen yeter ki bi kendine gel."
"Bak abin de İso da doğru söylüyor, kaldır kafanı hadi güzelim benim." Hıçkırıklarım arasında kaldırdım kafamı ve buğulu gözlerle baktım hepsine teker teker.
"Bu Ömer Bey, aslında kim ?" Herkes sorduğum soruyla kalakalırken bende şaşırdım, yoksa onlar da mı biliyordu ?
"Üniversiteden tanıdığını öğrendin demi ?" Gözlerim kocaman açılırken Nihana döndüm.
"Sen biliyor muydun ?!"
"Ya kızma nolursun, doktor kendin hatırlaman gerektiğini söyledi, ne kadar müdahale edersek hatırlaman o kadar zorlaşırmış." Yaptığı açıklama mantığıma yatarken yine de konunun farklı olduğunu hatırlayıp derin bir nefes aldım ve gözyaşlarımı sildim, o sırada da İsonun önerisi üzerine banklara oturduk. Nihanla abim karşıma, İso da yanıma oturduktan sonra herşeyi bir bir anlattım.
"Yani aslında, benim bildiğim birkaç birşey var ama..." Nihan sıkıntıyla dudağını kemirirken sabırla konuşmasını bekledim, ve hiç bölmeden de dinledim. Vakit sakinlik vaktidir Defo.
"Üniversitedeyken, yani Ömerle ilk tanıştığın zamanlar falan, hoşlanıyordun ondan, yani bana öyle anlatmıştın."
"Ha sende bunu bile bile işe girmeme izin verdin öyle mi ?"
"Kızım o Ömerin bu Ömer olduğunu nerden biliyim ? Bende sonradan farkettim zaten olayları ama birşey diyemedim işte..."
"E iyi de bunun Simayla ne alakası var ?" Abim meraklı gözlerle soruyu ortaya atarken mantığımı konuşturdum. Yapbozun parçaları bir bir yerleşirken beynimde şimşeklerin çaktığını hissettim, ve susmayıp sesli düşünerek herkesle paylaştım fikirlerimi.
"Ben Ömer Beyden, Ömer Bey de Simaydan hoşlanıyordu, e tabi Simay da benim yakın arkadaşım..."
"Sen nerden biliyosun Ömerin bu kızı sevdiğini ?"
"Kendisi söyledi bana İso, anlattım ya."
"Haa doğru..." Herkesin beyninde fikirler oluşmaya başlarken bin tane ihtimal geçti aklımdan, e bin tane de soru vardı tabiki.
"İyi de Simay benim yüzüme bakamayacak kadar ne yaptı ki ?"
"En fazla birlikte olmuşlardır." Nihan pat diye aklından geçeni söyledikten sonra etrafta bir sessizlik oluştu ve bende öylece baktım sadece. Diyecek tek birşeyim yoktu.
Gerçekten bunu yapmış olabilirler miydi ?
"Ömer Bey, benim ondan hoşlandığımı biliyor muydu ?"
"Zannetmiyorum ama sen hissetti bence falan demiştin, yazlığa gitmeden önce." Sıkıntıdan dudaklarımı kemirmeye başlarken ofladım ve saçlarımı geriye attıktan sonra gökyüzüne baktım birkaç saniye. Rabbim sen aklımı koru...
"Yazlığa Ömer Bey de geldi."
"E tabi öyle bir detay da var." Abim de söylediğime onay verirken fikirlerimi bir bir dile döktüm.
"Ve biz Simayla yazlıkla büyük bir kavga ettik. Hemde çok büyük bir kavga."
"O sırada Ömer evde değil demiştin."
"Anlattıklarına göre öyle abicim, ki bu saatten sonra kimsenin anlattığı birşeye de inanmıyorum, o ayrı mesele."
"E kavga işi falan da yalandır o zaman ?"
"Yok İso, onu kesik kesik hatırlıyorum ama böyle varla yok arası gibi. Sadece çok ama çok sinirli olduğum geliyor gözümün önüne."
"Ya Defnecim, binlerce ihtimal var, ve sen bunları asıl öğrenmen gereken kişiler dışında kimseden öğrenemezsin." Nihan gayet mantıklı şeyler söylese de o dediği bir türlü olmuyordu işte.
"Kimse bana birşey anlatmıyor işte sorun da bu. Daha hâlâ benden saklamaya çalışıyorlar."
"Anlatana kadar bırakma peşini."
"Kimin ?" dedim abime bakarken. İsoyla birkaç saniye bakıştıktan sonra tekrar bana döndü.
"Ömerin."
"Serdar doğru diyor Defo, er ya da geç gerçekler su yüzüne çıkar. Nereye kadar kaçabilirler ki ?" İso da abime onay verince son olarak Nihana döndüm.
"Git hadi." Ondan da onayı kaptıktan sonra nedenini bilmediğim bir sıkıntı oluştu içimde. Daha birkaç saat öncesine kadar herşeyi duymak için ortalığı yıkan ben, korkuyor muydum şuan duyacaklarımdan ?
"Emin miyiz ?"
"Defnem, bak güzel kardeşim benim, çok zor günler atlattın kendin biliyorsun. Çok uzun bir süre kendine getiremedik seni. Birdaha o günlere dönmene izin veremem. Git ve ne olduysa adamakıllı öğren, herşeyi hatırlıycam psikolojisine tekrar girme nolursun. Biraz serbest bırak kendini, izin ver kendine nefes alabilmen için. Ruhun sanki bedenine sıkışmış kalmış gibi bir türlü nefes alamıyor ki. Baktın hatırlayamıyorsun, herşeyi paşa paşa anlatacaklar. Ha anlatmıyorlar mı ? O zaman icabına biz bakarız. Burda ne güne duruyoruz biz kızım ?" İster istemez abimin söyledikleri karşısında gözlerim dolarken gülümsedim ve ayağa kalkıp güç almak istercesine sarıldım hepsine.
"Gerçekleri öğrenmeden dönmeyeceğim."
"Seni bekliyor olucaz Defo." İsoya içten bir gülümseme yolladıktan sonra Nihanı da öptüm.
"Aklımız sende, mutlaka haberdar et bizi." Son olarak da Nihana 'tamam' anlamında kafa salladıktan sonra hepsine son kez bakıp koşarak geldiğim yolu hızla yürümeye başladım.

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin