Bölüm 51 - Şanslı İplikçi.

5.3K 241 43
                                    

Ömerin sinirden tek kelime etmemesi ve olayın şokuyla attığım çığlığın ardından oluşan sessizlik.
Aha tamda böyle bir ortamda adrenalinden ölüp kalacaktım.
"Ne demek..." dedi Ömer telefonu masaya sertçe bırakıp Sinan Beye doğru yürürken.
"Ne demek ben verdim ?!"
"Dün... Dün sana çok sinirlendim işte Ömer, Denizin teklifine de kabul ettim. Ne var yani bi kerede sen benim kararlarıma uysan !"
"Sinan ayakkabıları Denize nasıl verirsin ?!" Ömer masaya yumruğunu vurunca korkudan geri çekildim hemen. Birşeyler yapman lazım Defne birşeyler yapman lazım...
Herkesi zor bela odadan çıkarttım ve Yasemin Hanımla ben kaldık sadece, bir de olayın başrolleri Ömer ve Sinan Bey.
"Gayet güzel bir teklifte bulundu Ömer, reddetmemiz salaklık olurdu ! Ömer şirket batıyor batıyoooor !" Sinan Bey de sinirini son safhada yaşarken Yasemin Hanımla birbirimize işaret verdik ve aynı anda beylere yöneldik ki, onlar da saniyesinde bize döndüler ve durdular bizi.
"Olduğunuz yerde kalın !" İkisinden de öyle bi tepki alınca hâliyle kalakaldık ve sessizce olayları izlemeye devam ettik...
"Ya gerekirse batsın şirket Sinan, Deniz kurtaracağına batsın daha iyi !"
"Ya Ömer bırak Allah aşkına başımıza ne geldiyse hep senin bu inadın bu huysuzluğundan geldi ! Hep böyleydin sen hep, alttan alttan, seni ikna etmekten kendini unutan da hep bendim ! Ne olur bi kere de tamam kardeşim güveniyorum sana desen ?! Aa ama yok olmaz, sen koooskoca Ömer İplikçisin sonuçta, yakışır mı sana hiç ?!"
"Sinan, saçmalıyorsun."
"Saçmalayan sensin Ömer, şu hareketlerine bak ya ! Şuan bu durumdaysak senin yüzünden !"
"Ya Sinan neyin durumundan bahsediyorsun sen ?! Günlerce çizip emek harcadığım ayakkabıları ellerinle adama vermişsin lan sen, ne durumu ne ne ne ?!"
"Ömer alt tarafı önceden çizdiğin 4 ayakkabıyı örnek olarak gönderdim, ne abarttın be."
"Ulan... Ulan varya çıldırıcam yemin ederim !" Ömer sinirinden yumruk yaptığı elini ısırdı (o hareketi hayal edin kafanızda anlarsınız sjxjsjdjjf ne yazdı bu cins yazar demeyin sonra xjsjxjssjf) ve dişlerini sıka sıka sarfetti son sözlerini.
"O ayakkabılara hele ki birşey olsun, bak ufacık birşey... Bu iş burda biter Sinan !" Son kelimelerini masaya ellerini çarpa çarpa söyledikten sonra en son da kapıyı çarparak çıktı odadan. Yasemin Hanıma, Sinan Beye son kez baktım ve destek amaçlı Yasemin Hanımın kolunu sıvazladıktan sonra koşar adımlarla Ömerin arkasından ilerledim. Ama adam ne kadar sinirliyse artık, ben şirket girişine gelene kadar kaybolmuştu ortalıktan.
Herkes meraklı gözlerle etrafıma dolanırken ellerimi belime koydum ve sıkıntıyla uzun bir of çektim. Gözlerimi yumup bir süre öylece durdum ve beyin fonksiyonlarımın yerine gelmesini bekledim...
"Defne neler oldu anlatsana !" Yumduğum gözlerimi yavaşça açtım ve cevap vermek için Deryaya döndüm.
"Ya önemli birşey değil, ikisi de çok gergin, durumları biliyorsunuz... Bize her zamankinden daha çok ihtiyaçları var arkadaşlar, nolursunuz daha fazla soru sormadan herkes işlerin başına geçsin. Unutmayın, Passionis'in geleceği en çok da bizlere bağlı..." Herkes ışıldayan gözlerle bana bakıp söylediklerimi onayladıktan sonra heyecanla işlerinin başına geçti. Ooof, bir dertten öbürüne atlamaktan çok yoruldum ben ya !
Etrafa çok bakınsam da Ömerin olmadığını anlayınca telefonumu kaptığım gibi aradım onu.
"Yemekteyiz Defne." Açar açmaz bunu söylemesini anlamsız bulsam da gergindir diye üstüne gitmek istemedim. En azından programını aksatmamıştı, iş yemeğindeydi...
"Tamam, merak ettim de seni..."
"Programda aksama olmayacak, gelince görüşürüz." Hem bulunduğu ortama hem de sinirine ve de gerginliğine bağladım bu soğukluğunu, kim bilir belki de kendimi avutuyorumdur...
En çok birlik olmaları gereken zamanda ayrı düşmeleri hiç de iyi olmamıştı... Efsane ortaklar, tam da zamanında kavgaya tutuşmuşlardı.
Ne yapıp edip onları barıştırmak farz olmuştu artık, yürü Defne yürü kızım ne duruyorsun sen daha ?!
Ömerin gelmesine daha yarım saat kadar bir süre olduğu için Sinan Beyin odasına gittim. Yasemin Hanımın göğsüne yaslanmış öylece duruyordu...
"Sinan Bey..." dedim yavaşça kapıyı kapatıp içeri ilerlerken.
"Defne Ömeri savunmaya geldiysen-"
"Yo, hayır Sinan Bey, ben siz iyi misiniz diye bakmaya geldim." Derin bir iç çekti ve doğrulup dirseklerini dizine yasladı.
"Gördüğün gibi işte..."
"Ya Sinan Bey, bu teklif tam olarak ne ?" dedim biraz çekingen bir tavırla. Yasemin Hanım 'gel, geç otur şöyle' demesinin ardından sandalyeyi karşılarına yetiştirdim ve onları dinledim pür dikkat.
"Deniz defile için sponsorluk teklif etti." dedi Yasemin Hanım başlangıcı yaparak. Sonrasını Sinan Bey devralıp anlattı...
"Başta bende kabul etmedim tabi ama fazla ısrarcıydı, konuştu falan bi şekilde ikna etti beni yani. Elimizde Ömerin önceden hazırda bulundurduğu 10 ayakkabı vardı, biliyorsundur zaten, işte Deniz de malum ayakkabı şirketi olduğu için ayakkabıların üretim kısmına sponsor olacak, 4 tane ayakkabıyı örnek olarak istedi ve bende en güzellerini seçip gönderdim."
"Anladım..." dedim gayet sakin, ve bana göre tarafsız bir tavırla.
"Dün Ömere çok sinirlenince de işte teklifi kabul ettim, o da ona sinirlendi falan derken böyle bir duruma düştük..."
"Ya benim anladığım kadarıyla Ömer Bey, nasıl desem... Tek doğruları var ve ince de çizgileri var, ne o doğrulardan sapabiliyor, ne de sınırları aşabiliyor. Deniz Beyden nasıl nefret ettiğini gözlerine bakınca bile anlamak mümkün, ondan bu kadar delirmesi."
"Farkındayım Defne, inan biliyorum ama yıllardır sıkıldım ben bundan inan ki. Ömer kimsenin değişeceğini, kötülerin iyiye gideceğini kabul etmiyor, hep inat hep inat. Bi kere de benim dediğim olsun diyip gözümü kararttım bende yani."
"Yani sizde haklısınız tabiki ama... Of bilmiyorum ki ya." dedim sıkıntılı bir şekilde. Sinan Bey de oflandı ve arkasına yaslandı.
"İnşallah yüzümü kara çıkarmazsın Deniz." dedi tavanla bakışırken. İnşallah diye geçirdim bende içimden, çünkü aksi takdirde geri dönüşü olmayan şeyler yaşayacaktık.
"Siz de kendinize göre doğru olanı yaptınız tabi, haklısınız... Yanlış da olsa kendi doğrunuzu uyguladığınız için pişman olmayın Sinan Bey, bazı şeyleri yaşayarak görmek her zaman daha iyidir." dedim ve içten bir tebessüm gönderdim ikisine de.
"İzninizle..." diyerek kalktım ve çıktım odadan son olarak.
Odama girer girmez Ömeri aradı gözlerim ama yok, hâlâ ortalarda yoktu. Zaten programa göre de daha yarım saat kadar bir süresi vardı. Nolursa olsun bu defile olacak, dedim kendi kendime ve Ömerin arabasında bıraktığımız eşyaları almak için çantamdan sabah Ömerin verdiği anahtarları kaptığım gibi asansöre yöneldim.
Şanslıydım ki asansör hızlı gelmişti ama bir sorun var gibi duruyordu. Saçları arkadan özenle toplanmış adam, elindeki metal bir aleti açıp kapatıyordu sürekli olarak, ve asansör kapısı açıldığından beri de beni seyrediyordu öylece.
"İnmiyor musunuz ?" dedim nazik davranmaya çalışarak. Adam afalladı ve kendine çekin düzen verirken beni cevapladı bir yandan.
"Ha yok, aşağı... Aşağı iniyorum."
"Peki..." dedim biraz garipseyerek ve çekingen adımlarla asansöre bindim. Adamın bana bakışları hiç hoşuma gitmedi.
"Passionis'te çalışıyor olmalısınız ?" Yönelttiği soruyu duyunca kendisine döndüm ve kibarca cevapladım.
"Evet, Ömer Beyin kişisel asistanıyım."
"Ömer baya şanslı adam o zaman. Hep öyleydi ama o... Şanslı İplikçi."
"Siz, Ömer Beyi tanıyor musunuz ?"
"Ömer İplikçi'yi tanımayan kaldı mı ki ?" dedi gülerek. Hafif gülümsedim ve saçlarımı geriye attım yavaşça.
"Doğru... Yani ben arkadaşı falan mısınız anlamında dedim."
"Sayılır." dedi ve bakışlarını tekrar üstüme dikti.
"İsminizi öğrenmem mümkün müdür acaba ?"
"Iıı, Defne ?" dedim çekimser bir tavırla. Yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve bakışlarını derinleştirdi.
"Defne... Çok güzel isim."
"Teşekkürler." dedim ve bakışlarımı başka yöne çevirdim hemen. Alt tarafı asansörle aşağı inecektim, şu olduğum duruma bak...
"Doruk bende." dedi inatla konuşmaya devam ederken.
"Memnun oldum." Zoraki bir şekilde konuştuğumu belli ediyordum ama yok, adam inatla devam ettirecekti anlaşılan. Derkeeen, asansör durdu. Sonunda be !
"Bende öyle. Buyrun Defne Hanım." dedi ve geçmem için yol verdi. Hafif bir tebessüm yolladım teşekkür amaçlı ve hızla inip arabaya ilerledim.
"Sizi tekrar görmeyi çok isterim." Ayyyyy ne ısrarcı adam çıktı yeter ama yani.
"Görüşmek üzere..." dedim ve birkaç saniye kendisine döndükten sonra hemen arabaya gittim. Ne adamdı be... Doruk Bey... O cüsseye biraz garip kaçan bir isim olmuş valla.
Amaan Defne daha önemli işlerin var kızım hadi !
Hızla malzemeleri aldım ve şirkete geri girip çalışmaya başladım. İki günde 6 tane elbise çizmiştim, yani elbise lafın gelişi tabi... Defilede kesin olarak kullanılacak her ayakkabı için ayrı ayrı kombinler çizdim. Takısından tut da pantolon rengine kadar herşey tastamamdı. Kimi ayakkabıda iddaalı ve cesur elbiseler kullanırken, kimilerinde de tatlış mı tatlış şort-tişört kombinleri yapmıştık. Hissediyorum ben ya, olacak bu iş.
Çizimleri çantadan çıkardıktan sonra yoğun tempoyla çalışanların arasına daldım ve yeni gelmiş olan Sude Hanımı kaptım hemen. Kendisi şirketimizin moda ikonu gibi birşeyiydi.
"Sude Hanım, müsaitseniz eğer size göstermek istediğim birkaç çizim var."
"Tamam, sen geç istersen odana ben hemen geliyorum."
"Tamam." dedim gülümseyerek ve dediğini yapıp odaya girdim. Eşyaları düzenlerken yaklaşık 5 dakika içinde Sude Hanım da geldi.
"Hah, şöyle buyrun." dedim ve gülümseyerek eline verdim çizimleri. Masanın üstündeki kumaşları da bir bir katladıktan sonra Sude Hanıma döndüm merakla.
"Vaay, Defne bunlar çok iyi. Hatta bayaaa iyi ! Oha resmen süper, neler yapmışsınız siz !" Sevinçten gözlerim parlarken tekrar enerjiyle dolmuş gibi hissediyordum.
"Ayyy çok teşekkür ederim." dedim çocuklar gibi sevinirken.
"Çok minik oynamalar yapılması lazım sadece birkaçında, ben onları bugün halledeyim, yarına getiririm."
"Olur tabiki, istediğinizi yapın hiç sorun değil, sonuçta siz modacısınız yani."
"Valla senin de benden altta kalır bir yanın yok, gerçekten hepsi birbirinden mükemmeller. Ellerine sağlık Defnecim." Gülümsemesine gülümsemeyle karşılık verdim ve tekrar teşekkür ettim.
Sude Hanım odadan çıktıktan sonra bıraktığı çizimleri manken üstüne uygulamaya başladım. İşe konsantre olmuş bir şekilde çalışırken odasına gelen Ömeri fark etmemiştim bile. Tesadüfen gözüm cama takılınca beni izlediğini farkettim ve afalladım ister istemez. Sonunda kendime gelirken o bana göz kırptı ve bende gülümseyip kalemle tutturduğum saçlarımı açtım. Elbise üzerindeki son rötuşları da hallettikten sonra Ömerin odasına girdim.
"Gelmişsin."
"Evet ya oldu biraz, çok iyi çalışıyordun bozmak istemedim." Gülümsedim ve iç çektim.
"Daha iyi misin ?"
"Sayılır... Neyse sen boşver onu bunu elbise seçimi yapacaktık ?"
"Ha evet de, sen ayakkabıları Sadri Ustaya götürdün mü ?"
"Yaa ben onu unuttum." dedi gözlerini sinirle yumarken.
"Neyse tamam, hiç sorun değil moral bozmuyoruz. Eve geçmeden önce uğrar veririz." Yanağının iç kısmını ısırıyormuş mimiğini yaptı ve onayladı beni.
"Hemen geliyorum." dedim ve koşar adımlarla odama girip malzemelerimi aldıktan sonra Ömerin yanına döndüm tekrar.
"Birkaçını Sude Hanım aldı üstünde oynama yapmak için, elimizde kalanlar da bunlar. Seçtiklerinden birini de yaptım mankenin üstünde, terziye gönderilecek."
"Tamam sen mankenin üstündekileri Deryaya ver o koysun diğerlerinin yanına, bende şunları inceleyim."
"Peki..." dedim ve dediklerini yapmak üzere odadan çıktım.
Yaklaşık 10 dakika içinde odaya geri döndüm ama Ömeri beklemediğim bir şekilde, bıraktığım vaziyette bulamadım.
"Tamam ben hemen geliyorum." dedi ve telefonu hızla kapatıp aceleyle toparlandı.
"Çıkıyoruz." dedi ve elimden tutup beni odama götürünce çantamı aldım hızla.
"Ömer noldu ?" diye sordum telaşla ama nafile, üstünden tır geçmiş gibi şok içerisindeydi şuan, ve aşırı derecede panik de yapmıştı. Odadan çıkarken tekrar elimi tuttu ve o arada da geçiştirerek cevapladı beni.
"Defne soru sorma hadi çabuk gitmemiz lazım !"
"İyi de nereye ?!"
Bir sorum daha cevapsız kalırken çaresizce dediklerini yaptım.
Allahım sen sonumuzu hayır eyle...

Herkese merhabalaaar...
Öncelikle İstanbuldaki Patlama için başımız sağolsun demek istiyorum. Tekrar ve tekrar binlerce kez teröre lanet olsun ! Akıttıkları kanda boğulsunlar inşallah !
Ayrıca bugün ilk kez #BugünGünlerdenKiralıkAşk demeyeceğiz... Çok hüzünçlüyüm çok 😔 Büyük bir boşlukta gibiyim ya 😭
Ammma size duyurmam gereken önemli bir mesele var. Yeni bir hikayeye başladım ! Daha doğrusu İnci kuzuşum Iplikci_Girl ile başladık 😊
İsmi SİYAHIN KIZIL TONU, ortak yazdığımız bir DefÖm kurgusudur, OKUMANIZ ŞİDDETLE TAVSİYE EDİLİR 🎉
Lütfen boş bir vaktiniz olduğu zaman şöyle bir göz gezdirin, pişman olmayacaksınız ✨
Hikayemize gelince deee... Ekşın startı verdim canlarım ! Haydi bakalıım, bindik bi alamete gidiyoz kıyamete 😂 Bölüm yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum 😍
Okuyan herkese kocamaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin