Bölüm 28 - Benim Tanıdığım Defne Gitmezdi.

7.4K 326 91
                                    

'Gözlerimi açayım ve herşey rüya olsun.'
"Defne, duyuyor musun ?" Gözlerimi kırpıştırdım ve doğrulmaya çalıştım, fazla bulanık görüyordum.
"Evet..." diye fısıldadım etrafa bakınırken.
"Ömer ?" dedim gözlerimi kısarak. Elimi tuttu ve gözlerime baktı.
"Ameliyata alınman lazım."
"Ne ?!"
"İlik naklinin hemen şuan yapılması lazım." Kaşlarım çatılırken yutkundum.
"En son İz'i yerde gördüm ben, sonra..." Devamını hatırlayamayınca duraksadım ve gözlerimi açtım.
"Hatırlamıyorum." dedim Ömerin gözlerine bakarken.
"Beni aradın, İz'i hastaneye getirdik, İz ameliyathaneye alınınca bayıldın birden." Kaşlarımı çattım ve kafamı toparlamaya çalıştım.
Hangisi gerçek, hangisi rüyaydı ?
"Şimdi gerçek bunlar demi ?"
"Gerçek tabiki, niye de ?"
"Ya ben saçma bi rüya gördüm..." dedim ve herşeyi silmek istercesine kafamı salladım.
"Neyse tamam, bi önemi yok bunun şimdi, ne gerekiyosa yapalım."
"Tamam..." dedi ve dışarı çıktı Ömer. Birkaç dakika sonra yanında doktorlarla geldi ve gerekli işlemlerden sonra ameliyat için hazır hâle geldim. Son birkaç dakika kala ameliyata, Ömer yanıma geldi ve başucuma oturdu.
"Korkuyor musun ?"
"Biraz..." dedim gözlerimi kaçırıp. Ellerimi tuttu ve yıllardır görmediğim o gerçek gülümsemesini gösterdi bana.
"Yanındayım."
"Biliyorum..." dedim ellerini sıkarken.
"Melek sana emanet."
"Söylemene bile gerek yok."
"Alışkanlık..." dedim ve gözlerine baktım.
"Sen tanıdığım en mükemmel adamsın." Gülümsemesi genişlerken bende gülümsedim.
"Ben gittim ama, sen hiç gitme olur mu ? Benim sana yaptığımı sen bana yapma..." Yüzlerimizdeki gülümseme solarken yutkundu ve diliyle dudaklarını ıslattı.
"Gitme vakti." Her zamanki gibi mükemmel bir zamanlamayla odaya hemşire girdi, anlaşılan veda zamanı...

1 HAFTA SONRA

"Ya yok birşeyim diyorum..."
"Ay bağırma bana ya !"
"Defne sen bağırıyosun şuan."
"Hee, evet, öyle oldu biraz galiba."
"Ooo siz abla kardeş bi fazla iyi oldunuz böyle bakıyorum." Serdar 'kıskançlıktan ölüyorum' surat ifadesiyle içeri girdi ve yanımıza oturdu.
"Ağrın var mı İz ?"
"Yooook." dedi iç çekerken.
"Hanfendi sıkılmış da." dedim gözlerimi devirirken.
"Düzgün konuş ablayla."
"Dizgin kiniş ibliyli." Serdar bu hâlimize gülünce dayanamadık ve bizde güldük.
"Çok seviyom ben sizi ya."
"Bendeee..." dedim abimi onaylayarak ve ikisinin de ortasında oturma avantajıyla sarıldım kocaman ikisine birden.
"Ve tabiki bende." dedi İz ve gülümsedi.
"Haydiii gidiyoruuuuz." Nihan kapıyı tıklata tıklata içeri geldi güleryüzlülüğüyle ve dolayısıyla bizde ayaklandık. Artık tam anlamıyla düzelme zamanı gelmişti.

3 HAFTA SONRA

"Defne Hanım, bu öğlen Ömer Beyle toplantınız var hatırlatayım dedim."
"Sağol Aslıcım." Aslı gülümseyerek odadan çıkarken saate baktım, 45 dakika kadar bir sürem vardı.
Passioniss ile ortaktık, nerede ortaktık, işte asıl önemli yer bu.
Galo Defilesinde.
Evet kulağa bi hayli ilginç geliyor ama Fikret Hanım iki taraf arasında seçim yapamayınca ortaklık kararı verdi, yani şartlar eşit.
Ömer İplikçi ve Defne Topal tasarımı ayakkabılar...
Hayali bile gülümsememe yetiyordu.
Yarım saat kadar daha çizimlerin üzerine çalıştıktan sonra toparlandım ve lavaboya girip son hazırlıklarımı da tamamladım. Saate baktığımda 3 dakika gecikmiştim bile. Aman canım işi ne, beklesin biraz.
Mekandan içeri girer girmez Ömere bakındım, en köşedeki geniş masada beni bekliyordu.
İlk toplantı.
Sakin ol Defne, alt tarafı Ömer yani, o tasarımcıysa sende tasarımcısın kızım !
Ay yok daha neler yaaa adam böyle kocaman galaksiyi oluşturuyo ben arada gezegen bile sayılmayan Pluto mu Plütü mü ne kalıyorum aaayyy !!!
Gayet relax görünmeye çalışarak masaya oturdum ve çantalarımı yan taraftaki sandalyeye koydum.
"Merhaba."
"Hoşgeldin."
"Hoşbulduk, naber ?" Sonunda ellerimi çantalardan kurtardım ve Ömere döndüm. Elindeki su bardağından bir yudum daha aldı ve özenle masaya geri bıraktı bardağı.
"İyiyim, iyiyim saol."
"Güzel..." dedim masayı incelerken. Ay resmen lisede kafede buluşan ergen aşıklara döndüm Allahım sen kurtar amin.
"Göremedim seni bugün hiç ?"
"Meleği kreşe geç götürdüm biraz bugün ya, ondan geç geldim." Kafasını 'anladııım' anlamında sallarken bu sefer onun rolünü üstlendim ve yüzüme yamuk bir tebessüm yerleştirdim.
"Gözlerim seni aradı diyosun."
"E yani, alışmışım her sabah seni görmeye..." Yüzümdeki tebessüm iyice yayılırken boğazını temizledi ve konudan kaçmak amaçlı hemen mevzuya girdi.
"Görelim bakalım çizimlerinizi, Defne Hanım."
"Hay hay, Ömer Bey." Gülümseyerek çantamdan çizimleri çıkardım ve Ömere uzattım.
"Acaba bende sizinkileri görsem nasıl olur Ömer Bey ?"
"A tabi, buyrun." Çizimlerini elime verirken benimkiler hakkında ne düşündüğünü surat ifadesinden anlamaya çalışıyordum. Yani tabiki çok umursadığımdan falan değil de yani öyle basit bi merak canım ehehehe yani tabi evet aynen hıhı...
"Korkak."
"Fazla cesur." Aynı anda söylediğimiz cümleler üzerinde birbirimize baktık ve kalakaldık. Biz gerçekten ne zıt kutuplardık öyle ya.
"Kadın dediğin daha cesur olmalı."
"Her kadın biraz korkaktır Ömer Bey, sevdiği, sevdikleri konusunda özellikle."
"Olsa da belli etmemeli, Defne Hanım."
"Hangi kadının duygularını dışa vurmadan yaşadığını gördünüz acaba ?" Ömer şaşırmış bir ifadeyle gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı.
"Fazla iyisin."
"Dersime iyi çalıştım diyelim, karşımdaki neticede bir Ömer İplikçi."
"Oo, estağfurullah Defne Hanım, sizde gayet iyisiniz. Birilerinden kaçmak için gittiğiniz yurtdışı size çok şey katmış." Bütün enerjim birden giderken yutkundum ve arkama yaslandım.
Kız Defne, ne geri çekiliyon be !
Ne dedin sen en başta, herşeyi düzeltmek için çabalayacaksın.
Yıllarca kaçak oynadın zaten, şimdi bunları aşmanın zamanı, yürrrrü be kızım !
"Yurtdışına birilerinden değil, kendimden kaçmak için gittim Ömer Bey. Ayrıca bana yurtdışı değil, yurtdışına gitmeden çok değerli bir insandan öğrendiklerim bana çok şey kattı, düzelteyim dedim." Ömer tekrar ve tekrar şaşırırken dilini dudağıyla ıslattı ve her zamanki o tatlış mı tatlış mimiklerinden birini yaptı.
"E bi ortak nokta bulmamız lazım o zaman."
"Aynen, ne diycem ya Melek zaten haftasonu sende ya, onu bırakmaya gelicem nasılsa o gün çalışabiliriz aslında."
"Olur, sen nasıl istersen." İkimizde çizimlerimizi kaldırdıktan sonra siparişleri verdik ve telefona baktım bende birkaç dakika.
"Nedir bu telefonla olan meşguliyetiniz Defne Hanım ?"
"Bugün baya meraklısınız galiba."
"Sizi tanımaya çalışıyorum diyelim."
"Ya bırak Ömer Allah aşkına tanımıyormuş gibi."
"Benim tanıdığım Defne gitmezdi. Tanımıyorum yani sizi, Defne Hanım." Alay ederek söylediğim cümle üzerine böyle bir cümle duyunca öyle bir bozuldum ki, ben bile şaşırdım valla. Bugün bozulmaya değil, bozmaya alışmıştım valla... Öksürdükten sonra dudağımı ısırdım ve bakışlarımı kaçırdım. Anlaşılan daha bir süre geçmiş yüzümüze yüzümüze esecekti...
"Melek nasıl ?"
"Daha dün konuştunuz ya."
"Konuşmakla görmek aynı şey mi sanki Defne."
"Ha şey, doğru tabi." dedim ve mahçup bir şekilde gülümsedikten sonra ağzımdaki lokmayı yutup bir diğerini hazırladım, bir yandan da Ömere cevap yetiştiriyordum tabi.
"İyi ya, sürekli seni soruyo o da. Baba aşağı baba yukarı, her gün en az yarım saat gündem konumuz sensin." Ömer neşeyle gülümserken bende onun bu hâline gülümsedim. Rabbim, bir insan nasıl bu kadar güzel gülebilir ?
"Benimde aklım sürekli onda, bazen kapıyı çarpıp gelesim geliyor, duramıyorum yerinde."
"Gel gel, ne zaman istersen, bir saniye bile düşünme."
"Gitmem ama bak."
"Gitme zaten, gitmeni isteyen mi var ?" Benden beklenmeyen bir şekilde fazla iddaalıydım bugün. Cesaret tozu falan içip geldim de benim mi haberim yok ?
"Ooo Defne Hanım, Ömer Bey..."
Haaaah, bir sen eksiktin zaten canısı...!



Kuzucuklarım, her şartta, her koşulda yanımda olan biriciklerim, sadece okuyucularım değil, kardeşlerim...
Yorumlarınızı, mesajlarınızı okudukça nasıl güçlendiğimi, nasıl mutlu olduğumu anlatmaya inanın kelimeler yetmiyor. Her birinize ayrı ayrı kocaman teşekkürler, hepinize minnetarım.
Bu hafta hiçbir bölüm kendi gününde gelmediği için özür dilerim ama bir günde iki bölüm az da olsa affettirmiştir beni benceeee :)) İnanın çok zor bir dönemden geçtim, şöyle özetliyim ;
Çok çok çok olmasa da yakın-hatta aynı sınıfta-olduğum arkadaşlarımla fena bir şekilde aram açıldı ve sürekli herşeyde bana laf atıp, olay çıkarıp durdular. Bir yalancı lafı bellemişler, bilip bilmeden kendi oluşturdukları algıya inanıyorlar. Ne düşündükleri umrumda değil çünkü değer vermediğim insanların düşüncelerine de hâliyle değer vermem. Ama ne olursa olsun insan birini sevmese de saygı duymak zorunda, nefret dahi etse saygı çizgisi asla aşılmamalı... Kısacası çok zor günler atlattım ama neticede atlattım, tamamen kendime gelmiş durumdayım. Bu süreç içinde yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler, iyiki varsınız can parçalarım.
Küçük bir bilgi ; bundan sonraki bölümlerimiz normal akışında (Pazar-Perşembe) devam edecektir.
Ayrıca değinmeden de geçemeyeceğim, Kiralık Aşk iyice saçmalamaya başladı, ne kadar sinirlendiğimi anlatamam. En azından bizim hikayemizde birşeyler iyi gitsin diye düşünerek yazdım bu bölümü biraz da, duygusal yerleri bu kadar çabuk atlamamın nedeni bu, bunu da belirtmiş olayım. Fikret Galonun girmesi en başından beri çok saçma, Neriman ve Sude karakterleri baştan beri saçmalık zaten ikisinden de nefret ediyorum, ayrıca Defneyi de çok saçma bi hâle getirdiler. Bi Fikret getirmişler, Defne 2 yapmaya çalışmışlar, üstüne üstlük bide Defnenin yerini tutabilirmiş gibi onun yerine geçmeye gelmiş gibi. Tam anlamıyla REZALET. Böyle giderse işler daha da mahvolacak, bu dizinin asıl karakterleri Ömer ve Defne, biz dizide Sudenin fesatlıklarını, Nerimanın kötülük dolu kalbini ya da Yaseminle Sinanın saçmasapan aşklarını bayıla bayıla izlemiyoruz, hatırlasalar artık güzel olacak gibi. Umuyorum ki en kısa zamanda herşey düzelir...
Okuyan herkese kocamaaannn teşekkürler, sizleri seviyorum...
-Damla

Mucize (Kiralık Aşk) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin