Özet: John ve Angela makinelerin neleri topladığını ve topladıklarını ne yapacaklarını bulmaya çalışırlar. Makinelerin yarı organik yarı mekanik olduğunu keşfederler. Organik kısım ışığa duyarlıdır. Bu yüzden yer altından çalışmaktadır. Angela makinelerin topladığı kristallerin ışığı güçlendiren ve değiştiren kristaller olduklarını fark eder. Makinelerin zaman zaman yukarı çıktıklarını öğrenince yüzeye çıkma düzenlerini tespit etmeye çalışırlar.
*** Yeni Bölüm ***
John ve Angela haftalardır bu sorunun üzerinde çalışıyorlardı. General, Colorado eyaletinde olağanüstü hal ilan etmişti. Tüm yeraltı ulaşım kanalları sivil ulaşıma kapatılmış ve askeri personeller de kontrollü sevk ediliyorlardı.
Makinelerin bir araya toplanması tamamlanmış ve Aspen dağını hedef aldıkları ortaya çıkmıştı. Turistik öneme sahip Aspen dağının altında devam eden kazıların, topladıkları metalleri ve kristalleri boşaltmak için olduğu ortaya çıkmıştı.
Makineler yeterli metale ulaştıklarına karar vermiş gibi kazmayı bitirmişlerdi. Yüzeye çıkmaya devam ediyorlardı ama daha seyrekleşmişti. Makinelerin fiziksel değişime uğradıkları gözlemleniyordu. Kazmaya yarayan uzantıları, daha ince işlerde kullanılabilecek birden fazla kola dönüşüyordu.
John beynini zorluyordu ama o kadar çok olasılığı değerlendirmesi neredeyse imkânsızdı. Bilgilerin yetersizliği, sonucu bulmayı zorlaştırıyordu. Angela biriktirilen metallerin yoğunluk ve element bilgilerini tespit etmeye çalışıp, elde ettiği bilgileri John'a iletiyordu.
"Angela son raporunda titanyum rezervlerinde artış olduğunu söylemiştin değil mi?"
"Evet baba, son gelen makinelerin çoğu titanyum getirdi."
"Anladım canım teşekkürler."
John titanyumun doğada bulunan en sert doğal metal olduğunu biliyordu. Çeliğin neredeyse yarısı kadar ağırlığına rağmen, çelikten daha dayanıklıydı. Sağlam bir şey inşa edecekleri konusunda şüpheleri oluşmuştu.
İnşa edecekleri her ne ise insanlar için iyi bir şey olmayacağı belliydi.
"Baba beni duyuyor musun?"
"Evet kızım, söyle."
"Annemi merak ediyorum, ne zaman yanına gidebiliriz?"
"Sen istersen git canım, Jen'e söylerim seni alır. Benim çalışmam gerek."
"Sen de gelseydin iyi olurdu. Kardeşim neredeyse yedi aylık oldu. Dsyco'ya göre bu hızla giderse 24 güne kadar doğmuş olacakmış."
John geçen haftalarda üç kat hızlı büyüyen bebek yüzünden, Helena'nın bedenini koruyan makineden çıkamadığını ve bu yüzden yanına gitmesi gerektiğini biliyordu. Makinelerin bir yere gittikleri yoktu. Planlarında yavaş ama azimli bir şekilde ilerliyorlardı. Birkaç saat uzak kalmak çok şeyi değiştirmeyecekti.
"Tamam kızım beraber gidelim" diyen John, uzaylı dostundan yardım istedi. Birkaç saniye sonra Angela ve John, kumanda gemisine ışınlanmışlardı.
"Merhaba Jen."
"Merhaba John, Angela."
"Son bulgulara göre titanyum..."
"Sözünü kesmek zorundayım ama Helena'yı acilen görmen gerekiyor."
"Bebekle ilgili bir sorun mu var?"
"Dsyco sana daha iyi açıklayacaktır."
John endişeli bir şekilde Helena'nın yattığı odaya gitti. Angela'dan şimdilik beklemesini rica etti. Dsyco kadının başında durmuş, elindeki şeffaf tabletten verileri inceliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)
Science FictionDost uzaylılar ve düşman uzaylılar arasında kalan bir doktor. Tırtıllar üzerinde deney yaparken gizli bir askeri tesise davet edilir. Muhteşem güzellikte bir asistanı ve genetiği değiştirilmiş hayvanlarla yaşantısı kendisini harikalar diyarında hiss...