Multimedyada Angela'yı görebilirsiniz.
Bu bölüm tuanatasdemir e ithaf edilmiştir.
John karşısındaki varlığı görünce kendisinden beklenildiği şaşırıp yere düşmedi. Aksine çok tanıdık geldiğini düşündü.
"Merhaba" dedi John sakince. Karşısında duran, uzaylı diye tabir edebileceği varlığa bakıyordu. Tanımlaması gerekse; 1.3m boyunda, zayıf, büyük kafalı ve kel diyebilirdi. Oda da başkalarının da varlığını hisseden John, etrafına bakınınca iki tane daha uzaylıyı fark etti.
Diğerleri biraz sert görünüşlüydü. Gene de onlardan korkmadı. Garip bir şekilde tanıdık geldiklerini düşündü tekrardan. Diğer iki uzaylı ilkinin yanına yanaştılar. Aralarında çok az boy farkı vardı. Üçünü birbirinden ayırmak zordu.
İlk gördüğü uzaylı John'un sakin durmasından cesaretlenerek konuştu. "Bizden korkmamana sevindim John. Kendimizi tanıtalım, benin adım Jen, diğerleri Kdem ve Pladd. Hiçbiri elini uzatmadı. Zaten garip olan karşılaşmayı daha da garipleştirmeye gerek yoktu.
"Uzaylılara inanıyordum ama karşımda görebileceğimi hayal bile edemezdim" dedi John.
"Seni bir süredir izliyorduk doktor. İpek böcekleri üzerine yaptığın çalışmalar çok etkileyici" dedi Jen.
"Siz birde diğer yaratıkları görün Onların yanında benim başarım hiçbir şey değil."
"Hayır, John öyle düşünme, senin keşfin dünyayı değiştirecek."
John ipeklerinin dünyayı değiştirmesi fikrine şaşırmıştı. Detayları sormak istediğinde Jen onu şaşırttı.
"Detayları ilerleyen zamanlarda konuşuruz" dedi Jen sanki zihnini okumuş gibi. "Bu ilk temasımız. Yakında tekrar görüşeceğiz"
Jen ve diğer iki uzaylı bellerindeki kemerlerden birer küçük metal parçası çıkardılar. John ellerindekini rozete benzetti. Metali avuçlarında sıktıkları an birer ışın demetine dönüşüp kayboldular.
John bir süre gördüklerini hazmetmek için olduğu yerde durdu. Aniden aklına Helena geldi. Doğruca ona gidip gördüklerini anlatmalıydı. Tekrar düşündüğünde, kendisine inanmayacağı sonucuna vardı. Elinde bir kanıt yoktu. "Keşke resimlerini çekseydim" dedi kendi kendine.
Asansöre doğru ilerleyerek, laboratuarına doğru yola gitmek üzere düğmeye bastı.
*************
"John, yanımızdan ayrıldıktan sonra senin direk yukarı çıktığını düşünmüştüm " dedi Helena. "Seni merak ettik."
"Sanki uzaylı görmüş gibisin" dedi Angela kendi yaptığı şakaya gülerek.
John, Angela'ya şaşkınlıkla baktı. Sonra duyguları anlaşılmasın diye başını öne eğdi.
Yaptığı işe konsantre olamıyordu. Sürekli keşfinin dünyayı nasıl değiştireceğini düşünüyordu. İzninin geri kalanını kullanmayıp, işinin başına dönmek istediğini söylemişti. Diğerleri onun bu tavrına anlam veremezken, kalan izin günlerini kız kıza geçirmek üzere John'u yalnız bıraktılar.
John, sanki beyni çalışmayı bırakmış gibi önündeki çalışmalara bön bön bakıyordu. Dahi beyni izne çıkmış, geri dönmeyi reddediyordu sanki.
"Doktor, bu kadar derin neyi düşünüyorsunuz" dedi Hank. John'un yalnız olması dikkatini çekti. "İzninizi kullanmak istemediğinizi duydum. Belki yardıma ihtiyacınız olur diye düşündüm."
"Hank" dedi birden John. "Uzaylılara inanır mısın?" diye sordu.
"Konuşan ve moleküler biyoloji bilen bir goril olabileceğine göre, uzaylıların varlığı da mümkün görünüyor. Yoksa bir uzaylı mı gördünüz?" diye sordu Hank. "Bu tesiste bazen uzaylıları gördüğünü iddia eden insanlar çıkıyor."
John bu bilgi karşısında Hank'le daha fazla konuşmak zorunda hissetti. "Aramızda kalacağına güvenerek sana anlatabilirim" dedikten sonra yanlarından ayrıldıktan sonra olanları, Hank'e anlattı.
Hank herhangi bir aşırı tepki vermedi. Hatta beklediğinden daha sakin karşıladı.
"Tesisimde uzaylılar mı var?" dedi gürleyen bir ses. John arkasını döndüğünde, suratı sinirden kızarmış General Dexter'ı gördü. İşinin bittiğinden ve kovulmak üzere olduğundan emin olarak sandalyesine çöktü.
-DEVAM EDECEK-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)
Science FictionDost uzaylılar ve düşman uzaylılar arasında kalan bir doktor. Tırtıllar üzerinde deney yaparken gizli bir askeri tesise davet edilir. Muhteşem güzellikte bir asistanı ve genetiği değiştirilmiş hayvanlarla yaşantısı kendisini harikalar diyarında hiss...