7-İlk öpücük

4.9K 371 28
                                    

Not: Biraz romantizmin zamanı geldi diye düşünüyorum. Eğer bölümü beğenirseniz lütfen yorum yazın. Sizden gelecek tepkiler hikâyenin gidişatını etkiliyor. Teşekkürler.

General hâlâ cevap bekleyerek John’a baktı. Doktor generalle yüz yüze gelmemek için gözlerini ayakkabılarına dikmişti. “Ayakkabılarımı boyamam lazım” diye düşündü. Gözleri kendi ayakkabılarından generalin sabırsızca yere vuran sağ ayağına gitti.

Kendisinden cevap bekleyen generale bir şeyler söylemek istiyordu. Kendisine inanmayacağını umarak kafasını kaldırmadan başından geçenleri anlattı.

General son cümleye kadar dinledikten sonra “demek uzaylılar senin dünyayı değiştireceğine inanıyorlar öyle mi?” dedi.

John, biran için başını kaldırarak generale baktı. “Siz uzaylıların tesisinize sızmasından çok, benim için söylediklerine mi dikkat ettiniz”

General sabırsızca doktora baktı. “Uzaylıların tesisimize sızmaları ilk defa olmuyor. Işınlanıp tesise giriş yapıyorlar ve her seferinde biz ulaşamadan kayboluyorlar. Ama ilk defa birisi ile konuştuklarını duydum. Bu da benim için daha önemli bir konu.”

Helena ve Angela iki erkeğin yanına geldiklerinde John’un süt dökmüş kedi gibi durduğunu gördüler. General John’dan bir şeyler beklermiş gibi gözüküyordu.

“Neler oluyor general?” diye sordu Helena.

“Sevgilin uzaylılarla konuşmuş” dedi general.

John ve Helena aynı anda “o benim sevgilim değil” dediler. Birbirlerine baktıklarında ikisi de kızarmışlardı.

“Her neyse” dedi Angela. “Âşıklar kavganızı sonra yaparsınız”

“Biz aşık değiliz” dediler aynı anda. Bu sefer Helena öfkelenerek “biri bana olanları düzgünce anlatabilir mi?” diye sordu.

John’un bir kez daha anlatacak hali yoktu. İmdadına Hank yetişti. Helena ve Angela anlatılanları büyük bir merak ve şaşkınlık içinde dinliyorlardı.

“Ben de uzaylıları görebilir miyim?” diye heyecanla sordu Angela. “Çocukluğumdan beri hep bir uzaylı görmek istemiştim.”

“Sen hâlâ çocuksun” dedi John sıkıntıyla, kendisine dil çıkaran kıza bakarak.

Helena daha çok John’un psikolojini merak ediyordu. Korkmuş muydu? Sevinmiş miydi? Anlamak istiyordu.

“Dünyayı değiştirecek buluşun neymiş merak ettim” dedi general.

“Bilmiyorum, detayları sonra anlatacaklarmış, Jen öyle söyledi.”

“Demek uzayı dostunun bir adı var ve seninle tekrar görüşecekmiş öyle mi?” diye sordu dalga geçerek.

John sıkıntıyla generale baktı. “O benim dostum değil” derken bir yandan da dostu gibi yakın hissettiğini, kendine itiraf etmek zorunda kaldı.

“24 saat gözaltında olacaksın doktor. Tuvalete bile giderken yanında askerler olacak” dedi general.

John olayın saçmalığının farkındaydı. Işınlanma teknolojisine sahip uzaylılar kendisi ile görüşmek isterlerse bir şekilde yolunu bulurlardı. Tuvalette bile…

**************

Helena, generalin gidişinin ardından, yanlarında kalan iki askere aldırmadan John’un koluna girdi. Onu rahatlatmak istiyordu ama generalin söylediği “sevgilin” sözüne verdiği tepkiyi düşününce, bu kadar yakın olmaktan rahatsız oldu.

John başını Helena’nın omzuna yasladı. Vücudundan yayılan parfüm kokusunu içine çekti. İçinde ılık meltemler esmeye başlamıştı. Generalin söylediği onca şeyden aklında kalan sadece “sevgilin” sözü olmuştu.

“Siz çifte kumruların koklaşması bittiyse, sıradaki hamlenin ne olacağını düşünelim” dedi Angela.

İkisi de birbirinden aniden uzaklaşarak ayrı yönlere döndüler. John sanki bir şeyle ilgileniyor gibi davranmak için bir deney tüpünü eline almış fakat heyecandan yere düşürmüştü.

Helena ise Dominic’i kucağına almak için eğilince kalçası John’a değdi. Hemen doğrularak, kıpkırmızı bir yüzle ortamdan uzaklaştı.

John, Helena’nın kalçasının değdiği yere eliyle dokunarak gülümsedi. “Artık bu önlüğü hiç yıkamayacağım” diye düşündü.

“Dünya’dan John’a, cevap ver John. Aramıza dön artık” dedi Angela alay ederek.

John, Angela’ya sinirlenmeyecek kadar neşeliydi. Kızı aniden koltuk altlarından kaldırarak havaya kaldırdı.

“İndir beni yere” diye bağırırken, kendi etrafında dönen John’un, kendisini de döndürmesi üzerine kıkırdamaya başladı. Ne kadar zeki olursa olsun, sonuçta o da bir çocuktu.

***************  

Helena lavaboya gitmiş ve yüzünü yıkamıştı. Aynada kendine bakarken, kızarmış yanaklarını avuçlayıp “bana neler oluyor, ergen kızlara döndüm” diye düşündü. General’in fark edip de kendisinin fark etmediği neydi? John ondan hoşlandığını mı söylemişti generale? Yoksa general kendisinin John’a ilgi duyduğunu mu zannetmişti. İlgi duyup duymadığından tam olarak emin değildi ama doktorda kendisini çeken bir şeyler olduğunu da inkâr edemiyordu.

Lavabodan çıkıp ekibinin yanına gitmek için yürürken birisi ile çarpıştı. Kafasını kaldırdığında dağınık saçları ve masum gözleri ile kendine bakan John ile yüz yüze geldi. Bir an için ne yapacağını şaşıran John, özür dilemekle onu öpmek arasında kalakaldı. Aniden eğilerek Helena’yi öptü ve özür diledi. Özür dilemesi ona çarptığı için miydi yoksa öptüğü için miydi kendisi de emin değildi.

Helena, kendisini öptükten sonra özür dileyip hızla uzaklaşan John’un arkasında bakakaldı. Kendisine bile itiraf edemediği duygularının, bir öpücükle netlik kazanmasına sevinerek, Angela’nın yanına doğru yola çıktı.

John bir yandan yürüyor bir yandan da kafasına vurarak “ah salak kafam. Onu neden öptüm ki. Onun yüzüne bir daha nasıl bakacağım” diye söyleniyordu. Kendisini 20 metre geriden izleyen askerler aklına gelince durdu. Acaba görmüşler miydi? Görmemeleri mümkün değildi. Arkasına doğru çaktırmadan bakmaya çalıştı ama yaptığı hareket çok komik bir görüntü oluşturmuştu. Askerlerin kendisine doğru bakarak bıyık altından gülmeleri sinirini bozdu.

Hızla koşarak askerlerin kendisine yetişmesine fırsat vermeden odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Askerlerin kapıyı yumruklamasını umursamadan yatağına uzanırken, aniden odaya güçlü bir ışık yayıldı ve John sert bir zemine doğru düştü. Kafasını yere çarparken çevresinde gördüğü ışıklar ve cihazlar kafasını karıştırdı. Kafasını yere vurmanın getirdiği bir etki mi diye bakınırken üç uzaylının yanında dikildiğini gördü. Odasında olmadığını anladığında, kendisini ışınladıkları gerçeğini fark etti.

“Tekrar merhaba John” dedi Jen.

-DEVAM EDECEK-

KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin