18-Casus

3.3K 335 35
                                    

John Dominic’e bakıp gülümseyerek  “sakın ol canım. Seni burada bırakacağım, seni iyileştirmek isteyenlere zorluk çıkarma” dedi.

Çıkarmam” dedi Dominic.

John’un gülümsemesi yüzünde dondu. Dominic, tekrar etmek yerine sanki cevap vermişti.

“Sen beni anlıyor musun?”

“Anlıyor musun?” diye tekrarladı hayvan.

John yanlış duyduğuna hükmetti. Dominic’i orada bırakıp çalışma yerine döndüğünde,  Helena merakla ona bakıyordu. Neler olduğunu anlattı, yarın sonucu alacağını söyleyip rahatlattı.

Angela ve Hank bir konuda tartışıyor gibiydiler. Sorunu anlamak için yanlarına yanaştı.

Angela sinirli bir şekilde “senin kadar büyük cüsseli birine göre çok küçük bir beynin var” diyordu.

Hank her zamanki saygılı konuşmasını sürdürerek “bu hakaretinizi kabul etmiyorum. Ben hemcinslerim arasında dahi sayılırım” dedi. John’un yanlarına yanaştığını görünce saygı ile başını eğdi. “Özür dilerim doktor, bu yerden bitme hanımefendi bana hakaret edince dayanamayıp cevap verdim” dedi.

Angela sinirle ayağını yere vurdu, “sen kime yerden bitme diyorsun goril.”

John kınayan bakışlarla küçük kıza döndü “hemen özür dile Angela. Çalışma arkadaşlarına saygı duymalısın.”

Kız John’a inanılmazsın bakışları attı ve arkasını dönüp gitti.

Hank üzgün bir halde John’a bakıyordu. “Konunun ne olduğunu sormayın doktor, sudan sebeplerle başlayıp hakarete dönüşen saçma bir şeydi.”

“Senin keyfini yerine getirecek şeyi biliyorum Hank. Serth’in yavruları yumurtadan çıkacak, beraberce ziyaretlerine gidelim mi?”

Hank yüzündeki üzüntülü ifadeyi silip neşelendi. “Elbette doktor. Yeni yaşamlar beni her zaman heyecanlandırmıştır.”

Hep birlikte gitmek için Helena’yı da yanlarına alıp, asansörle aşağıya indiler. Asansörden çıkınca su dolu camekânın önüne geçip Serth’e selam verdiler.

Serth kabuklu gövdesiyle cama doğru eğildi ve zihinlerine telepatik mesajlar yolladı.

“Selam, hoş geldiniz.”

John, Serth’i ilk gördüğünde şaşkınlıktan yere düştüğünü hatırladı ve gülümsedi. Hank’e göz ucuyla baktığında, uzun yosun ve bitkilerin arasında yavruları görmek için kafasını sağa sola eğdiğini gördü.

“Serth, yavruların yumurtadan çıktı mı? Hepimiz onları görmek için geldik” dedi Helena.

Hank “evet, evet çıktılar mı?” diye heyecanlandı.

Serth, sert kabuklarla kaplı eli ile işaret etti, bitkiler aralanıp eşi ortaya çıktı. Kucağında iki yavru tutuyordu. Tıpkı anne babalarına benziyorlardı.

Yaratık orda bulunanlara “yeni doğdukları için telepati yeteneklerini henüz kullanamıyorlar ama yakında sizi anlayıp cevap verirler” mesajını gönderdi.

Hank, camekâna iyice yapışmış, yavruların minik ellerini tutmak ister gibi cama sürtünüyordu. Keyfi yerine gelmişti.

Helena  John’un elini tutarak “ne kadar güzeller değil mi? Bizim yavrularımızda bu kadar güzel olacak mı acaba?” diye sorduğunda, John’un yanakları elmalarla yarışır hâle gelmişti.

“Öhm, Ehm” diye boğazını temizleyip zaman kazandıktan sonra “tabiî ki güzelliklerini senden alırlarsa neden olmasın” dedi.

Helena “sende büyük gelişme var, odunluğundan sıyrılmışsın” diye John’un kulağına fısıldadı.

Adam kendisi ile gurur duyarak gülümsedi. Beyninde Serth’in sözlerini duyduğunda, gözleri gayri ihtiyari cama yöneldi.

“Doktor, Dominic tehlikede. Lütfen onu kurtarın.”

John zihninden “merak etme onu veterinere götürdüm, vücudundaki kisti kontrol edecekler” dedi.

Anlamıyorsunuz doktor, sorun vücudunda değil, ona yapmak istedikleri şeyde. Onu dönüştürmeye çalışıyorlar.”

Neye dönüştürmeye çalışıyorlar?” diye sordu John.

Bir casusa” dedi Serth.

-DEVAM EDECEK-

Bu kitapta hangi karakterin daha ön plana çıkmasını istersiniz? Yorumlarınızı bekliyorum.

KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin