20-Hilâl taktiği

3.4K 293 46
                                    

John ilk şoku atlattıktan sonra mütevazı bir abiçimde, "Jen sana yardımım dokunabilir. Ne de olsa dünyanın en akıllı insanıyım" dedi.

Kısa bir süre içinde gemiye ışınlandığında, söylediklerinin işe yaradığını anlamıştı. Gemide telaş hâkimdi. Uzun yıllar savaştıkları düşmanın öncü gurubu yaklaşmış ve dünyayı tehdit ediyordu.

Dominic'i, Dsyco 'ya emanet etti ve hızla Jen'in yanına yanaştı. Atmosfer dışında karşılaşma fikri Jen'e aitti. Dünya için en uygun olduğunu düşündüğü stratejiyi belirleyip, hasarı minimuma indirmek istiyordu.

John ön bilgileri alıp düşmanın sayısı ve pozisyonu hakkında bilgi aldı. İnternetten ünlü stratejileri araştırıp temel noktaları öğrendi ve kendi stratejisini oluşturmaya başladı.

Jen'in gemi sayısı öncülerden fazlaydı ama hasarı en aza indirmek, hatta mümkünse hiç gemi kaybetmeden öncülerin icabına bakmak istiyorlardı.

En uygun taktiğin Osmanlının kullandığı Hilâl taktiği olduğuna karar vermişti. Küçük bir farkla uygulayacağı bu stratejinin, kesin sonuç vereceğine emindi.

Jen'e planını en ince detayına kadar anlattı. Biraz düşündükten sonra Jen'in onay vermesiyle planı yürütmeye başladılar.

Komuta gemisinin kalkanlarını ve silah güçlerini yarıya indirip, merkezdeki gemi sayısı azalttılar. Sağ ve sol cephedeki gemiler uzakta dağınık biçimde mevzilendiler. Dünya'ya ulaşmayı kolay göstermek için merkezdeki gemiler Dünya'nın uzağında konuşlandılar.

Öncü birliklerin sayısı, dost birliklerin yarısı kadardı ama teknolojik üstünlüklerine ve egolarına güveniyorlardı. Birçok gezegeni yağmalayarak, barbarlar gibi kaba güçlerinden emin bir şekilde ilerliyorlardı.

Direniş bekliyorlarsa bile fazla olmayacağından emin bir şekilde, hız kesmeden gelmeye başladılar. Plan gereği ilk atağa geçen komuta gemisi oldu. Yarı güçteki silahları ile yaptığı saldırı beklenildiği gibi zayıftı. Aldığı karşı darbeler, yine yarıya indirilmiş kalkan gücüyle, büyük hasar almış gibi gözüküyordu.

Düşmanın cesareti tavan yapmış, tüm gücüyle merkeze ve komuta gemisine saldırmaya başlamışlardı. Jen planın devamı için bir yandan geri çekilmeye başlamış, diğer yandan düşmanı üzerine çekmeye devam etmek için ateşe devam ediyordu.

Düşman merkeze yaklaştıkça sağ ve sol cephede bekleyen dost gemiler gruplaşmaya başlamış, yanlardan başlayıp düşmanın dört bir yanını sarıyordu. Merkezdeki gemiler silah ve kalkanları tam güce getirip geri döndüler ve ateşe başladılar.

Dört bir yandan gelen güçlü atışlar düşmanı bozguna uğratmaya başlamıştı. Geri kaçamıyorlardı, alttan, üstten, dört bir yandan sarılmışlardı.

Jen son darbeleri indirmek için kalkan güçlerinin bir kısmını silahlara aktarıp, hasarı maksimuma çıkarttırdı.

Öncü birlik gemileri teker teker patlıyor, yok oluyordu. Bir tanesinin bile kaçmasına izin vermediler. Jen'in komutasındaki gemilerden bazıları hasar almasına rağmen, gemi kaybı yaşanmamıştı. John'un önerdiği Osmanlı Hilâl tekniği ve ilave önlemler başarıyı getirmişti.

Jen ve mürettebat John'un etrafını sarıp teşekkür ettiler. Hiç gemi kaybı olmaması Jen'in beklentilerinin üzerinde bir başarıydı. Daha önce John'un zihin engelinin kaldırılması konusunda tereddüdü olanlar bile, bu başarıdan sonra şüphelerini bir kenara bıraktılar.

Öncülerin hakkından gelinmişti ama asıl ordu öncülerden kat kat fazlaydı. Zamanı gelince daha büyük önlemler alınması gerekecekti. John, henüz nasıl olacağını bilmese de, kendisine güvenenleri yarı yolda bırakmayacağına yemin etti.

Dünya'ya dönüp General'e bilgi vermeden önce, Dominic'in durumu hakkında bilgi almayı düşünüp Dsyco'nun yanına gitti.

"Merhaba Dsyco" dedi sağlık görevlisine.

"Merhaba John. Başarın için tebrik ederim. Irkıma zarar getirmeden başarman harikaydı."

John alçakgönüllü bir şekilde övgüyü kabullendi. Gözleri Dominic'i bulduğunda içini hüzün kapladı.  Masum görünüşlü hayvanın çektiği acılar yüzünden, biraz önceki sevincin yerini sıkıntı aldı.

Dominic, John'u gördüğüne sevinmişti. Kuyruğunu sallıyor, mırıltılı sesler çıkarıyordu.

Dsyco ön muayene sonucunda kistin yerini ve nasıl temizleneceği konusundaki bilgileri çıkarmış operasyon için John'un onayını bekliyordu.

"Normalde hayvanlara bu tür işlemler yapmayız. Fakat senin yaptığın başarılı savaşa karşılık, minnettarlığımızın işareti olarak bu hayvanı iyileştireceğiz."

"Anladım" dedi John. "Acısız bir şekilde halledin lütfen."

"Lütfen" diye tekrarladı Dominic.

John sadece tekrarladı mı diye baktı hayvana. Gördüğü gözler zekâ pırıltıları barındırıyordu.

"Teşekkürler" dedi Dominic. Bu kez tekrarlamadan doğrudan söylemişti. John şaşırdı, heyecanlandı.

"Sen konuştun, Dominic başka bir şeyler söyle."

Dominic'in gözlerindeki zekâ pırıltılarının yerini yorgun bakışlar almıştı.

"Söyle" diye tekrarladı sadece.

John duyduğuna emin olduğu "teşekkürler" kelimesinden etkilenmişti. Dünya'ya döndüğünde, Dominic'i General'in elinden kurtarmaya ant içti.

General'e karşı, zekâsını en ince noktaya kadar zorlayıp, sonuç almadan bu işin peşini bırakmayacaktı.

Gemi mürettebatından biri içeri hızla girdi. "John, Dünya'daki kadının yaralanmış. Jen hemen Dünya'ya dönmen gerektiğini söylüyor.

"Kadının yaralanmış" sözünü duyan John, koşarak köprüye gitti. Koşarken Helena'nın güzel yüzü gözünün önüne geliyordu. "Tanrım Helena'ya ciddi bir şey olmasın" diye dua ediyordu.

-DEVAM EDECEK-

KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin