Bu bölüm milyarmilyon a ithaf edilmiştir.
John ve Helena beraber çalışmaya başladılar. Şimdilik Angela'yı bu işe karıştırmama kararı almışlardı. Öncelikle çözülmesi gereken problem, John'un DNA'sındaki farklılıkları bulmaktı.
Yüksek IQ'ya sahip olmasının sebebinin, DNA'sından kaynaklandığını tahmin ediyordu. Mutasyona uğrayanlardan biri miydi? Belki de Dulce tesisinde olması tesadüf değildi.
Tüm bunları düşünürken Helena, kolundan kan alma işini bitirdi. DNA çözümü için kullandıkları milyon dolarlık cihazlar, acaba kendisine nasıl bir haber verecekti.
IGF2R adı verilen genin zekâyı etkilediği araştırıldıysa da, bilimsel olarak kabul görmemişti. Belki başka cinslerden aşılama yapılmış olabilirdi. O zamanda üçüncü bir gözü veya antenleri neden yoktu.
Saçma sapan düşüncelerinden kurtulup, örneği incelemeye başladı. Saatler süren araştırmaları, yanlarına yaklaşan kişiler yüzünden gecikiyordu. Yaptıklarını saklamak için farklı bir şeylerle uğraşıyorlar gibi görünmeye çalışıyorlardı.
Gün bitmeden sonuçlar çıkmaya başlamıştı. John %99.9 İnsan genlerine sahip olduğunu görünce rahatladı. Gene de çözemediği %0,01 lik kısım kafasını kurcalıyordu.
İnsan DNA'sının tamamı çözüldüğüne inanılsa da, açıklayamayan genler mevcuttu. Helena, doktoru rahatlatmak amacıyla "en azından insan olduğunu gördün. Farklı genlerin varsa bile insan olduğun gerçeğini değiştirmez" dedi.
"Raporda DNA'sı insanlardan farklı yazması ne anlama geliyor o zaman?" diye sordu John.
"Çözülemeyen kısmı, onlarında çözemediğini varsayıyorum. Bu yüzden çözemedikleri şeyden korkmuş ve senin için rapora böyle yazmışlardır."
"Keşke Jen yardımcı olsaydı. Onların teknolojisi ile bu sorunu çözmek mümkün olurdu" dedi John sıkıntıyla.
"Sanırım onlar zaten çözümü biliyorlar ama seninle paylaşmaya taraftar değiller."
"Nereden anladın?"
"Seninle bu kadar yakından ilgilenmelerinden" dedi Helena.
John ormanda bulunmadan önceki 15 sene ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu. Belki deney yapılan bir yerden kaçmıştı. Konuşamıyordu ama çok zekiydi. Kendisine sahip çıkan Müdüre Samantha Donnaly'yi düşündü. Eğitimini desteklemiş ve bugünlere gelmesini sağlamıştı.
Kendisi vefasızlık yapmış ve görüşmelerinin arasını uzatmıştı. En son üç yıl olmuştu görüşeli. Acaba kendisini ilk bulduğu zamanlar hakkında daha detaylı sorular sorsa, bir işe yarar mıydı?
"Daldın gittin John. Ne düşünüyordun?"
"Sana henüz anlatmadığım bazı şeyleri. Hayli şüpheli şeyleri" derken aslında daha çok kendi kendine konuşuyordu. Aklına gelen soruları çözemeden rahat edemeyeceğini biliyordu. Ya Jen ile konuşacaktı ya da Generalle.
Generalle konuşmayı sona bırakmaya karar verdi. Hâlâ adamdan korktuğunu kendine itiraf etti. Uzaylılar bile ondan daha dost canlısı geliyordu.
Helena'ya lavaboya gideceğini söyleyip ayrıldı. Gerçekten lavabolara doğru yöneldi, aslında amacı Jen'in acil durumlar için verdiği kalem görünümlü cihazı kullanarak, uzaylılarla irtibat kurmaktı.
Tuvaletin kapılarını tek tek kontrol edip, içeride kimsenin olmadığına emin olunca kaleme bastı ve birkaç saniye sonra hala ışınlanmadığını fark etti.
Neler olduğunu anlamak için etrafına bakınırken, boş olduğunu kontrol ettiği kabinlerden birinden sifon çekme sesi duyuldu.
Biraz sonra kapı açıldığında Jen gözüktü. Eliyle karın bölgesini ovuşturuyordu. "Siz dünyalıların yediği şeylerin, bazılarını sindirmekte zorlanıyorum" dedi.
Az önce insanların tuvaletini kullandığını tahmin ettiği uzaylıya, tıpkı uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Baktığı varlığın zaten uzaylı olması bu tabiri geçersiz kılıyordu.
"Jen, yani sen, tuvalet, insan yemeği" diye saçmalayan John'un durması için işaret yapan uzaylı "Çok şaşırma John, yaklaşık 50 yıldır dünyaya gelip gidiyoruz. Doğal olarak bazı şeyleri merak edip denememiz normal değil mi? En son Kdem bir hamburger yediğinde, bir hafta tuvaletten çıkamamıştı ama gene de yediği en lezzetli şey olduğu konusunda kesin konuşmuştu."
"Neyse, seninle görüşmek istememin sebeb.." diye konuşmaya çalışan John'u susturan uzaylı, "Burada olmaz" dedikten sonra ışınlanma işlemini başlattı.
*************
Helena dalgın bir şekilde iş istasyonunda çalışırken, Angela'nın kendisini gözlediğinin farkında değildi.
"Neler oluyor Helena" dedi Angela.
Helena düşüncelerinden sıyrılarak "yok bir şey tatlım" dedi. "Hank son yaptığımız çalışmalardaki sapma hesaplamalarını tamamladın mı?"
Goril insan karışımı olan Hank "evet doktor, istediğiniz raporu bilgisayarınıza yükledim" dedi. "Bende Angela gibi merak ediyorum doktor, sakıncası yoksa bize neler olduğunu anlatır mısınız?"
"Bakın arkadaşlar, bu konu John'un özeli. Benim anlatmam doğru olmaz, kendisine sormanız lazım."
Angela somurtarak işine dönerken, Hank anlayışla başını salladı.
Helena John'un hala gelmemiş olmasından endişelenmeye başlamıştı. Lavabo bahanesiyle başka bir yere gittiğini anlamıştı. Geldiğinde sorularına cevap alacağından emin olarak, endişelerinden sıyrılıp işine odaklanmaya çalıştı.
************
John "Selam dostlarım" diye tüm uzaylılara selam verdi.
Uzaylılar işlerini ciddiyetle yaptıklarından, sadece John'a bakarak hafif bir selam verip işlerine döndüler.
Jen, doktoru farklı bir odaya yönlendirdi. John ilk defa konuşacakları şeyin, gizli olduğu ile ilgili şüphelere kapıldı.
Odaya girdiklerinde, Jen kapıya bir kalkan yerleştirdi. John'un endişeleri sel oldu taştı. Bu kadar gizli saklı konuşulacak konu neyin nesiydi?
"John sana bu araştırmayı yapmamanı söylemiştim" dedi Jen.
"Ne olduğumu öğrenmeliyim. Bunu merak etmekten işime konsantre olamıyorum."
"Öğreneceğin şey seni daha da korkutursa ne olacak? Her şeyi bırakıp kaçarsan insanlığı kim kurtaracak?"
Jen'in sorduğu sorular mantıklı geliyordu ama mantığı bastıran merak, cevapları istiyordu.
"Gene de öğrenmeliyim Jen" dedi John.
"Peki, söyleyeceğim ama sonuna kadar dinlemeden tepki verme" dedi ve anlatmaya başladı.
-DEVAM EDECEK-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)
Science FictionDost uzaylılar ve düşman uzaylılar arasında kalan bir doktor. Tırtıllar üzerinde deney yaparken gizli bir askeri tesise davet edilir. Muhteşem güzellikte bir asistanı ve genetiği değiştirilmiş hayvanlarla yaşantısı kendisini harikalar diyarında hiss...