Sonraki üç gün boyunca Prof. Dr. Can ATAKLI sadece sabahları uğrayıp durumunu kontrol etmiş, Dr. Meral sık sık uğrayarak pansumanlarında bizzat hazır bulunup tedavi sürecini yakından takip etmiş, Ortopedist kolundaki ateli çıkarıp çok zorlamamak kaydıyla sol elini ve kolunu kullanmasına izin vermişti. Gün itibariyle tamamen normal beslenmeye dönmüş, Serap, Canan, Merve üçlüsünün yardımıyla ihtiyacını giderir hale gelmişti. Aralarda boş durmamış Holding ve Bağlı kuruluşları ile ilgili bilgilerin detaylarına da Merve sayesinde vakıf olup elinin altındaki bilgisayar vasıtası ile de Holding ve bağlı kuruluşlarının borsa durumlarını bile yakından takip eder olmuştu.
Prof. Dr. Can ATAKLI sabah vizite kendi yaşlarında bir doktor ile gelmiş, gelen doktor Sinem ile oldukça uzun sohbet etmişti. Sohbet konusu tamamen trafik kazası ve sonrası travmalar ile Sinem'in hafıza durumuna yönelikti. O doktor çıktıktan sonra Tonton Can Sinem'e konuya ilişkin uluslararası otoriteye sahip bir Alman Profesörün öğleden sonra ziyaret edeceğini bildirerek ayrılmıştı.
Serap Hemşire'nin yardımı ile kıyafetini değiştirip oldukça şık bir eşofman takımı giymiş, hoş bir makyaj yapıp Alman Hoca'yı bekleme başlamışlardı. Nihayet telefonla heyetin birkaç dakika sonra geleceği bildirilmişti. Prof. Dr. Can ATAKLI beraberindekilerle içeriye girip tanıştırma faslını tamamladı.
İçeride Tonton Can, Alman Profesör, Tercümanı, Serap Hemşire, Dr.Meral, Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Ferit KOREL, Kemal SOYUER ve Asistanı Merve vardı. Alman Hoca İlk sorusunu sorup tercüman çevirmeye başlayınca Sinem (Sina) tercüman hanımı işaretle susturup Alman profesörün sorusunu son derece mükemmel Almancası ile cevaplayınca Prof. Dr. Can ATAKLI " Kızım sen Almanca biliyor muydun?" diye sordu.
Sina pot kırmış ama üzerinde durmayıp " Bildiğimi bilmiyordum. Ben de çok şaşırdım. Hoca Almanca konuşunca hemen cevap verme gereği duydum. Kelimeler, cümleler kendiliğinden döküldü sanki. Aynı ilk televizyonu izlediğimde alt yazıları okuduğumda, Merve' nin not defterini vermesiyle yazdığımda, İmzayı attığımda, olduğu gibi. Bilgisayar kullanmayı da biliyormuşum" diye cevap verince Prof. Dr. Can ATAKLI İngilizce soru sordu. Ona da tereddütsüz akıcı bir İngilizce ile cevap verince yine şaşırdılar.
Alman Hoca odadakilerin şaşkın bakışlarını görünce ne olduğunu sordu. Sinem ( Sina ) ona Almanca konuyu özetledikten sonra " Hocam hala babamın, annemin yüzü gözlerimin önüne gelmiyor. Merve iki buçuk yıla yakın asistanımmış ama hala Merve ile geçmişimiz gözümde canlanmıyor. Ortak hiçbir anı yok. Yanınızda Bay Kemal SOYUER var. Babam beni ona emanet etmiş. İnanın en küçük bir anı yok hafızamda" diye cevap verdi.
Alman Hoca ile iki saate yakın konuştular. Hoca en mahrem ve özelinden en geneline kadar birçok soru sorduktan sonra kendi tarzıyla ilgili testler de yaptı. Sonunda Hoca " Uyandığınızdan beri imzanızı kullandınız mı?" diye sordu. " Şu ana kadar herhangi bir belgeye imza atmam istenmedi benden" diye cevap verdi.
Sina olayın başından beri ilk kez yalan söylemişti. Not defterinin bir sayfasında epeyce Sinem'in imzasını çalışmış, çalıştığı kâğıdı da kimseye göstermeden klozete atıp sifonu çekmişti. Hoca önüne bir kâğıt bırakıp yan yana beş kez imzalamasını söylemiş, Sinem de ( Sina) çalıştığı imzayı yan yana kendisine verilen kâğıda atmıştı.
Alman Hoca " İmza atmayı biliyorsunuz. Bunu size biri öğretmiş olabilir mi?" deyince Merve atılıp " Önceki imzası çok çirkin bir şeydi. Bu imzayı Türkiye'ye döndükten sonra Kemal Bey öğretti. Holding yöneticisinin karakterine uygun imza olsun o imza diyordu" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRA DIŞI YAŞAM ÖYKÜLERİ-2 ( KAYIP FORMÜL )
Ficção GeralSina Amerika'da doğup büyüyen, Stajını NASA'da tamamlayan Bilgisayar donanım ve yazılım Mühendisiydi. Babası Cevdet SOLEY ise Türkiye' nin yetiştirdiği önemli bilim insanlarından biriydi. Sinem eğitimini Avrupa'da tamamlayan moda tasarımcısıydı. Bab...