Ellerini yüzüne kapatarak konuşmaya başladı Zehra. İçinde ki bütün kederi dökmek için haykırdı.
"Nefret ediyorum. Vücudumun böyle istemsizce beni ele geçirmesinden nefret ediyorum!
Olmadık zamanlarda ağlamaktan nefret ediyorum!
Böyle üzülmekten nefret ediyorum!
Canımın acımasından nefret ediyorum!
Bütün bu belirsizliğin içinde hapis olmaktan nefret ediyorum!
Nefret ediyorum Ömer anladın mı?"Dedikten sonra Ömer Zehra'yı kendine çekerek sarıldı. Sevdiği kadını bu halde görmek, hiç birşey yapamamak Ömer'i de çok üzüyor. Fakat elinden birşey gelmiyordu.
Zehra Ömer'in göğsünde hıçkıra hıçkıra ağlarken Ömer de sevdiği kadının saçlarını okşadı. Kokusunu içine çekti.
"Biliyorum...
Senin için de çok zor bir durum.
Gün geçtikçe ne kadar ağır geldiğinin de farkındayım.
Ama elimden birşey gelmiyor Zehra!
Sende beni anla. Ben senin üzülmene dayanamıyorum.
Ama Ayşe…"Zehra geri çekilip Ömer'in sözünü kesti.
"Biliyorum. Ayşe'nin iyileşmesi için devam etmeliyiz. Ama benim rol yapmaktan yorulmadım. Çünkü ailenin sevgisi ve sıcaklığı karşısında rol yapmıyorum ben. Onlar beni kendilerine ne kadar yakın görüyorsa bende öyle yakın görüyorum. Yani beni yoran şey bu değil…"
Ömer Zehra'nın yüzünden akan yaşları eli ile silip Zehra'nın elini tuttu.
"Biliyorum.
Seni yoran onların bu sevgisine rağmen söylediğimiz yalanlar.
Seni yoran benim. Ve bunun içinde özür dilerim.
Seninle karşılaştığımız günden beri.."Ömer'in cümlesi boğazında düğüm düğüm olurken gözünden akan yaşlara engel olmayarak hızlı hızlı akışını hissetti. Zorla sesinin titreyerek çıkmasına aldırmadan konuşmaya devam etti.
"Seninle karşılaştığımız günden beri sana çok fazla zarar verdim. Kardeşimin hayatı için geldin. Ama ben seni mahvettim. Kardeşim belki günden güne iyileşirken…
Senin günden güne, gözümün önünde harabeye dönüşünü umursamadan eziyet ettim.
Ve hâlâ sana zarar vermeye devam ediyorum.
Belki Ayşe iyileştiği zaman sen bir enkaz olacaksın.
Ben..
Ben ikinizi de kaybetmek istemiyorum.
Ama ne yapacağımı da bilmiyorum.
Bana bir yol göster Zehra!
Sana nasıl davranacağımı öğret!"Zehra narin uzun ve ince parmakları ile Ömer'in göz yaşlarını silerek ağaca yaslandı. Gecenin karanlığında siyaha yakın koyu mavi denizin uzak noktasına bakarak konuştu.
"Sen zaten son zamanlarda bana çok iyi davranıyorsun. Babanın ölümüne sebep olan adamın kızına sahip çıkıyorsun. Daha fazla ne yapabilirsin ki.. Senden birşey istemeye hakkım yok Ömer! Belki de kader babam olacak o adamın yaptıklarından hırsını alabilesin diye karşılaştırdı."
"Hayır hayır. Ben o meseleyi çoktan kapattım. O defter kapandı ve yakıldı. Sen o pisliğin günahlarını ödeyecek kişi değilsin Zehra! Sen onun gibi değilsin. Mert de öyle. O adamın yaptıklarından sizi sorumlu tutarsam bu büyük bir bencillik olur.
Hem sen demedin mi? Benim bir tane babam var oda salim diyen sen değil misin? Sen Zehra Kaya'sın. Bunu unutma. Bir daha Hilmi meselesini duymak istemiyorum tamam mı?"
Zehra gülümseyerek Ömer'e döndü.
"Tamam." Ayağa kalkıp yavaşça konağa yürürken Zehra birden durdu. Ömer de durarak Zehra'ya döndü. "Teşekkürler Ömer." diyerek Ömer'e sarıldı. Ömer ne olduğunu anlamadı ama çok da üzerinde durmadı. Zehra ona sarıldı çünkü. Bu Ömer için çok güzel bir şeydi. Ömer gülümseyerek "Ne için?" Diye sorduğu zaman Zehra geri çekilerek kahverenginin en güzel tonu olan gözlerine baktı. "Her şey için. Herşey." Dedikten sonra önüne dönerek sevinçle konağa yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy (TAMAMLANDI)
FanfictionNefretten → Aşka ♥ AYAKTA DURACAK MECALİM YOKKEN, HAYATTA DURACAK MECBURİYETLERİM VAR. Bir yanda Kanser hastası bir kadın. (Ayşe) Ve o kadın için elinden geleni yapan Fedakar bir abi. (Ömer) Bir yanda ise ailesi için didinen ve onlar için her şeyi...