Küçücük bir duyurum var.
1asksever ve neslihanatagulfan bu iki yazar muhteşem kitap yazıyor. Ve her bildirimlerini heyecanla açıyorum. Kitaplarını listenize ekleyip okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Diyeceklerim bu kadar. İyi okumalar :)Ömer:
Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Salim baba ve yasemin karşımda duran ikili koltuğa oturdu. Biz de Zehra ile onların karşısında oturuyoruz. Yorgunluktan, üzüntüden güçsüzleşen Zehra başını omzuma yasladı. Artık ağlamıyordu. Boş gözler ile sadece odaklandığı tek noktaya bakıyordu.Telefonu çıkarıp Demir'e mesaj attım. Durumu özetleyip bize yiyecek içeçek bir şeyler getire bilir mi diye sordum. Bir saate oradayım diye cevap yazdı can dostum benim. Leyla'yı da getir lütfen yazıp ekranı kapatarak tekrar cebime koydum. Omzumda rahat edemeyeceğini düşünerek dizlerime yatmasını söyledim. İtiraz bile etmeden iki büklüm toplanarak başını dizlerime koydu.
Saçlarını okşadım. Belki rahatlar, belki uyuya kalır diye. Çok geçmeden yorgun ve güçsüz bedenini uykuya teslim etti. Yasemin'de Salim babanın dizlerinde uyuyordu. Kızları uyanmasın diye fısıltı ile konuşuyordu benimle. Zaten ölüm sessizliği olan bu yoğun bakım koridorunda en ufak ses bile gayet rahat duyuluyor.
Sahi… bu koridorda kim bilir kaç insan sevdiğini kaybetti. Kim bilir kaç insanın dünyası başına yıkıldı. Peki ya kim bilir kaç insan sevdiğine yeniden bu koridorda kavuştu. Peki ya Zehra! O hangi gruba girecekti? Dünyası başına yıkılan mı? Dünyalara yeniden kavuşan mı? Derin bir of çektim.
Bu can yakan düşüncelerime yine Salim babamın sesi ile ara verdim."Ne düşünüyorsun oğlum?"
Salim baba ilk kez içten bir şekilde oğlum demişti. Bu durumda sevinmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama.. Zaten babamı kaybetmiş birisi olarak Salim babamın da konuşmaması beni çok üzüyordu. Çünkü o herkesin keşke benim babam olsaydı diyeceği bir iyilik, şefkat ve merhamete sahip birisi. Daha fazla bekletmeden ve dolan gözlerime aldırış etmeden o can alıcı soruyu sordum.
"Baba bizi affettin mi?"
İçten ama yaşananlardan dolayı buruk bir gülümseme yayıldı yüzüne.
"Hayat çok kısa be evlat! Çok kısa! Yarına çıkma garantimiz yok! Evet kızdım size hem de çok kızdım! Ama ömrümüzü küs kalarak heba etmek haksızlık! Peygamberimiz üç günden fazla küs kalmayınız buyurmuştur. Ama ben kaldım. Hem sizi hem kendimi üzdüm.
Affettim bu yüzden sizi. Hele bir de Sevim iyileşsin o zaman hep beraber bir yemek yeriz. Senin ailen de gelir."Biraz önce dolan gözlerimden şimdi yaşlar kendiliğinden birer birer düşüyordu. Zehra'yı rahatsız etmesinler diye hemen sildim damlaları. Kısık çıkan sesimle fısıldadım.
"Teşekkür ederim BABA! Çok teşekkür ederim! Kızını da sizide hiç üzmemek için elimden geleni yapacağım."
Tüm bunları oyun gereği söylesem de biraz da olsa gerçeklik payı vardı. Kardeşim için çabalan Zehra'ya elimden gelen bütün desteği göstereceğim. Onun en başında yok saydığım ailesinin de yanında olacağım. Bu güzel insanlar bunu fazlasıyla hak ediyordu.
"Biliyorum evlat biliyorum. Sen bir tanecik ilk göz ağrıma sahip çıkarsın biliyorum. Bize bir şey olursa kızlarım önce Allah'a, sonra abisi Sinan'a sonra da sana emanet."
Abisi Sinan mı? Zehra'nın bir abisi mi vardı? Şaşkınca Salim babaya sordum.
"Baba Sinan nerede peki. Niye gelmedi. Kaza haberini duymadı mı?"
"Askerde oğlum. Bugün tezkeresini alacaktı. Onu almaya gidiyorduk hep beraber. Sonra Yener çıktı karşımıza." Yener'den bahsedince sinirlenmeye başladı.
"Ben götürürüm dedi. İstemedim binmek. Ama Sevim dolmuşla gecikiriz terminale dedi. Ben de öylece kabul ettim."
Ağlamaya başladı. Kalkıp teselli etmek istedim ama Zehra yatıyordu.
"Baba sizin bir suçunuz yok. Allah'ın takdiri işte. Tabi yinede suçun hepsi Yener'de. Polisler dikkatsiz kullandığını söyledi. Zaten iyi bir sürücü olmadığını anlamıştım ben ama neyse."
"Nasıl yani. Siz karşılaştınız mı Yener'le."
"Evet arabalarımız çarpışarak karşılaştık."
"Peki şimdi neredeymiş Yener!"
"Kaçmış baba. Ama ben bulacağım onu. Bulup adalete teslim edeceğim.Sen hiç merak etme baba.Demir ve Leyla'nın hızla gelmesi ile sustuk. Sonra sessiz olmalarını işaret ettim. Demir getirdiklerini uzattı Salim babaya. Babam yemek istemeyince ısrar ettim. Israrım ile biraz bir şeyler atıştırdı. Leyla neler olduğunu dinledikten sonra camdan Sevim anneye bakmaya gitti. Ellerini yüzene götürerek hayretle döndü.
"Allah'ım ne olur bir şey olmasın. Demir! Çok kötü gözüküyor."
"İyikeşecek Leyla iyileşecek." Demir Leyla'ya sarılarak teselli ediyordu. Leyla başını kaldırıp sesizce konuşmaya başladı.
"Sevim teyze... Ben ailemi kaybettiğimde hep yanımda oldu. Bana da elinden geldiğince annelik yaptı. Aslında onun içinde gerçekten iyi birisi var."
Demir lafını böldü.
"Bu yüzden mi Zehra'yı Yener denen o adamla evlendirmek istedi?"
"Öyle değil durum işte. Yener'in bize gösterdiği yüzü başka Sevim teyze ve Salim amcaya göstersiği yüzü başkaydı. Onların yanında bize yaptığı gibi davransa Sevim teyze hayatta evlendirmek istemezdi. Sevim teyzenin istediği Zehra rahat bir yaşam sürsün iyi bir eşi olsun istedi. Ama yener çok iyi oynadı onlara.Allah'tan karşısına sen çıktın Ömer! Sen Zehra'nın hayatını kurtardın.İyi ki karşılaştınız."
"Demir Yener kaçmış anlatmıştım sana olanları. Bizim onu bılmamız lazım. Tayfun'u arayarak durumu ve durumun hassasiyetini anlat ona. Elinden geleni yapacaktır.O adamı bulmalıyız. Babam için , Zehra için…!"
"Tamam Ömer senin aklın burada kalmasın. O iş bizde."Leyla ve Demir tekrar camın önüne gittiler Sevim anneye bakmaya. Hepimiz biran önce iyileşmesi için dualar ediyoruz. Demir birden sevinçle döndü.
"Ömer Sevim teyze elini kıpırdattı."
"Na- nasıl? Emin misin Demir?"
"Evet eminin Ömer."Sevinçli gürültümüze Yasemin ve Zehra uyandı. Panikle yüzüme baktı Zehra.
"Ne.. Ne oldu. Annem.. iyi mi?"
Yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
"Elini kıpırdatmış. Galiba yavaş yavaş ameliyat için toparlanıyor."
Sevinçle ayağa kalktık. Birden boynuma sevinçle sarıldı.
"Annem… Bizi bırakmayacak... Allah'ım ne olur ona güç ver."Demir koşarak doktoru çağırmaya gitti. Biz hepimiz camın önünde iyi bir haber için bekliyoruz.Doktor gelip içeri girdi hemşireler ile. Bir şeyler yaptıktan sonra başını kaldırıp hafifçe gülümsedi. Biraz sonra dışarı çıkınca başına toplandık.
"Sevim hanım ameliyat için hızla kendini topluyor. Eğer böyle devam ederse yarın sabah ameliyata alabiliriz. Sonrası ise kendine ve Allah'ın taktirine kalmış."
Bu güzel haberin üzerine aklıma takılan soruyu dillendirdim.
"Ameliyat riskleri neler doktor bey!"
"Ameliyatların hepsinde bir risk vardır. Ne yazik ki Sevim hanımın ameliyatı riskli bir ameliyat. Biz elimizden geleni yapacağız gerisi sizin dualarınıza ve Allah'ın takdirine kalmış."
"Anladım doktor bey. Teşekkürler. "
"Bu arada Sevim hanım damadı ile konuşmak istediğini."
Şaşkınlıkla Zehra ve Salim babaya baktım.
"Benimle mi? Ne hakkında?"
"Bilmiyorum. Gelin sizi hazırlayalım. Sadece beş dakika ama."
"Ta-tamam."Bakalım SEVİM neler anlatacak?
Gözünü açar açmaz damadım da damadım. :D
Yeni bölüm biraz gecike bilir. Hastayım. Yatıyorum çünkü. :D
Yeni bölüme kadar kendinize iyi bakın :)
Bölümde hata varsa kusura bakmayın. Umarım bölümü beğenirsiniz. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy (TAMAMLANDI)
FanficNefretten → Aşka ♥ AYAKTA DURACAK MECALİM YOKKEN, HAYATTA DURACAK MECBURİYETLERİM VAR. Bir yanda Kanser hastası bir kadın. (Ayşe) Ve o kadın için elinden geleni yapan Fedakar bir abi. (Ömer) Bir yanda ise ailesi için didinen ve onlar için her şeyi...