ASK 28.BÖLÜM

1.8K 184 62
                                    

Ömer:
Bana sarıldı. Böyle bir şey beklemiyordum. Ama yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı sarılınca. Farkında değil ama bana o kadar iyi geliyor ki... Geri çekildi.  Elimi eline aldı. "Benim yüzümden oldu. (Kafasını eğdi) özür dilerim." Başını kaldırdım.  "Sen iyisin ya gerisi önemli değil. Hem acımıyor zaten merak etme. Hadi biraz uyu. Çok yorgunsun." Meraklı gözlerle bana baktı. "Sen peki?" Hafifçe tebessüm ettim. "Senin rahat rahat uyuduğunu görünce bende uyurum."

Yukarıda ki yatak odasına çıktık. Yatağı gösterdim  "sen burada yat. Ben aşağıda yatarım." Odadan tam çıkıyordum ki elimi tuttu. "Korkarım ben. Sende burada kalsan. Bak kanepe de var. Ben orada yatarım." Gelip kanepeye oturdum. "Sen zor bir gün atlattın. O yüzden sen yatakta yat. Ben kanepede uyurum. Sen üzerini değiş. Dolapta bir şeyler olacaktı.  Biraz büyük gelir sana ama idare eder. Bende battaniye getireyim ikimiz içinde."

Odadan çıkıp battaniyeleri aldım.  Geri geldiğimde Zehra yatakta oturmuş bekliyordu. Üzerini örtüp üzerimi değiştirmeye gittim. Beş dakika sonra geri geldim. "Işığı kapatıyorum.  İyi geceler" diyerek gülümserken kanepeye yattım. Zehra uyumuştu. Ben hala benim yüzümden bu yaşadıkları için pişmanım. Bunları hiç hak etmedi. Ne kaçırılmayı ne de o ifadenin sonunda anlattıklarını... Birden aklıma gelen bir anı ile doğruldum.

FLASHBACK
"Ömer Sen hiç kabus görmez misin?"
"Görürüm ama çok etkilenmem. Yani bu güne kadar öyle etkileyici bir kabus görmedim"
"Ben gördüm. Biliyor musun  ben kabus gördüğümde gece çok sıkıntı çekiyorum."
"Nasıl yani?"
"Kabus gördüğümde uzun süre etkisinden çıkamıyorum. Bu güne kadar kabuslarım da yasemin sakinleştirdi hep."
"Nasıl yapardı ki?"
"Elimi tutup, saçlarımı okşardı.  O zaman garip bir şekilde sakinleşirim. Zaten çok olmuyor ama... ama olduğunda çok kötü hissettim hep. Yasemin olmasaydı belkide daha da zor olurdu.bilmiyorum."
"Kardeş başka bir şey. Ayşe de benim için öyle. Yasemin senin için neyse Ayşe de benim için o"
FLASHBACK SONU

Ya kabus görürse ben uyurken. Sabaha kadar uyumamak en iyisi. Saate baktığımda gece iki olmuş. Çok uykum vardı aslında ama Zehra'nın Asya için yaptığı fedakarlıktan sonra buna dayanmalıyım.

2 saat sonra

Saate tekrar baktığım da dördü yirmi geçiyordu.  Zehra'nın sesini duydum. Sayıklıyordu. "Yapma... gelme lütfen.... imdat!..." galiba o pisliğin üzerine yürüdüğü anı görüyor. Hemen kalktım.  Yatağın kenarına oturdum. Zehra'nın sağın da idim. Sol elimle saçlarını okşadım. Sağ elim ile elini tuttum. Biraz yaklaşıp Sessizce fısıldadım. "Şşş.. geçti. .. geçti. Sakin ol. Bu sadece bir rüya" rüyanın etkisi ile elimi sıkıca tuttu. Bırakmadı. Uyuya kaldım pozisyonu bozmadan.

Zehra:
Sabah erken uyandım. Başımı sağa çevirdim. Ömer yanımda yatıyordu. Elimi tutuyordu. Aklıma gece gördüğüm kabus ve ona daha önce anlattığım kabus gördüğümde yaseminin yaptığını anlattığım an geldi. Gece uyumamış. Kabus görünce de sakinleştirmeye gelmiş. Uyandırmadan elimi çektim. Kahvaltı hazırlamaya indim. Aldığı siyah zeytinleri biraz suda bekletip bir tabağa koydum. Peynirde tuzluydu. Onuda suya koydum. Peynirler suda beklerken menemen yapacaktım.  Ama ekmek almayı unutmuşuz.

Poğaça malzemeleri olduğu için hemen Poğaça hamuru tuttum. Yarısını boş yarısını patatesli yapıp fırına sürdüm tepsiyi. Onlar pişerken reçelleri de küçük kaselere boşalttım. Şömine karşısında duran masayı hazırlayacağım.  Ama hava bugün biraz serindi. Önce şömineyi yaktım.  Ben hazırlayana kadar salon ısınacaktı. Tabakları tek tek getirdim. Menemen yapmaya başlamadan kaynayan çay suyu ile çayı demledim. O demini alana kadar menemeni de yaptım. Poğaça tepsisini tezgaha bıraktım. Dolaptan aldığım küçük boy borcama dizdim poğaçaları. Son olarak çayı da masaya koydum. Şimdi Ömer'i uyandırmaya gidecektim.

Ömer:
Burnuma gelen enfes kokular ile gözümü açtım.  Zehra yanım da yoktu. Anlaşılan kahvaltı hazırlamaya inmişti. Üzerimi değiştirip aşağı indim. Zehra çaydanlığı masaya koyup döndü.  Gülen yüzü ile "bende seni uyandırmaya geliyordum." Dedi. Yavaş yavaş masaya yaklaştım.  Masada yok yoktu.
-menemen
-poğaça
-salam
-tereyağ
-Çilek reçeli
-kaymak
-beyaz peynir
- siyah ve yeşil zeytin
-çay

"Vay vay vay. Çok güzel bir masa bu. Sen böyle şeyler yapacaksan biz hep burada kalalım. Gitmeyelim. " dedim gülerek masaya otururken. Zehra da karşıma geçti. "Aslında bunu teşekkür hediyesi gibi sayabilirsin." Anlamamıştım. "Neyin teşekkürü bu?"
"Depoya gelip beni kurtarman, dün geceki kabusum da beni sakinleştirdin hepsi için yani." Yüzüne gülerek baktım. "Sen başını belaya sokma ben böyle kahvaltı etmesem de olur. Sana bir şey olsaydı.... Ayşe ve diğerleri çok üzülürdü." Gülerek baktı. "O kadar beğendin mi cidden kahvaltıyı?" Ağzıma attığım Poğaça dilimini yutarken "evet. Hemde çok.  Pazar günleri de sen hazırla kahvaltıyı konakta." Dedim gülerek. Zehra'da gülmeye başladı. "Hediye abla izin verirse tabi ki hazırlarım."

Zehra:
Sohbete devam ederken bir yandan da kahvaltı ediyorduk. Yarım saat sonra kahvaltı bitti. Masayı toplamaya başladık. Evet şaşkındım Ömer bana yardım ediyordu. Acaba kafasını mı çarptı. Masayı tamamen toplayınca bulaşıklar için mutfağa girdim. Bulaşıkları köpükle bir güzel yıkadım. Ellerimi yıkayıp bulaşıkları da yıkıyordum. Birden Ömer geldi yanıma.  Çeşmeyi açıp durulamaya başladı.  Şaşkınlık ile bakakaldım. "Neden öyle bakıyorsun" dedi.Kendime geldim. "Ömer sen iyisin değil mi? Kafana sopayla vuran olmadı eminsin değil mi?" Dedim. "Ben gayet iyiyim. Neden sordun ki?" Dedi. Sanki bulaşık durulayan o değilmiş gibi. "Sen ve bana yardım etmek! Üstelik bulaşık durulamak. Çok şaşırtıcı.  İyi olduğuna eminsin değil mi?" Gülmeye başladı. "Yapsak bir dert yapmasak bir dert. Allah Allah ya" dedi ve leğen deki köpükten alıp burnuma sürdü. Bende zaten köpük içinde olan ellerim ile yanağına köpük sürdüm. Benim hareketime oda eline bolca köpük alıp yüzüme üfledi köpükleri. Çok eğlenceli dakikalar geçiriyorduk. 

Taki sola döndüğümüz de alevi görene kadar. Öfkeden kıp kırmızı olmuştu. Elleri belinde "Neler oluyor burada!" Diye bağırdı. Ömer beni arkasına aldı. Eline verdiğim havlu ile elini yüzünü sildi. "Sana ne bundan alev!" Dedi. Alev in gözlerinden ateşler çıkıyordu. "Sen ve bu kız! " diyerek sustu. "Bu halin ne Ömer! " diye bağırdı. "Karıma yardım ediyorum." Derken karım kelimesini bastıra bastıra söyledi. Alev iyice deliye döndü. "Sen nasıl bulaşık yıkarsın ÖMER! " Ömer artık sinirlenmeye başladı. Ama sakin olması için sırtına dokundum. "Sakin ol!"diye fısıldadım. İşe yaramıştı. Tekrar sakin ses tonu ile "insan sevince her şeyi yapabilir alev." Dedi. Alev solana geçti. Tur atıp duruyordu. "Ya sen koskoca Kervancıoğlu holding patronusun! Bu mahalle eziği ile!" Sustu. Ömer bu sefer sakin olamadı. "Alev buraya gelip huzurumuzu kaçıramazsın! Şimdi derhal buradan git!" Kapıya doğru sinirle gitti. Sonra geri döndü. "Hani burası sadece ailenle güzel oluyordu. Başka kimse sana aile huzurunu veremezdi! Ne değişti! " Ömer gülmeye başladı. Elini belime koyup kendine çekti beni. "Artık Zehra benim ailemin en önemli parçası alev! Bunu kabullen. Artık Zehra'da bir kervancıoğlu!  Ama sen değilsin! Sen Hiç kervancıoğlu değildin!" Alev sinirle çıktı evden.

"Keşke öyle demeseydin." Üzülmüştüm alev için. "Evet hiç iyi şeyler yapmadı ama böyle dışlanmak hiç hoş değil Ömer. Ailesini kaybetmiş. zaten bu yüzden yarası var. Birde sen böyle söyleyince yarasına tuz bastın"

Ömer:
"Sen ne kadar iyi kalpli birisin. Tamam. Döndüğümüz de özür dileyeceğim alev den bu konu için" o kadar saf ve temiz bir kalbi var ki Zehra'nın ona her seferinde hayran kalıyorum.

Düşüncelerden kırılan salon camı ile sıyrıldım. Bu da neydi. Büyük bir taş ile salon camı dağıldı etrafa.

Bölüm sonu. Bakalım neler olacak. :) camı kıran kim sizce :)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)

Adını Sen Koy (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin