Bölümü Arif-Diren ve meryemmm10 a ithaf ediyorum. :)
Zehra:
Ömer gideli beş dakika oldu ama hala gelmedi. Tam kalkıyordum ki odaya girdi.
"Nereye böyle?" Diye sordu.
"Sana bakmaya geliyordum. Geç kalınca sen."
"Kapıları kilitleyip, pencereleri kapattım o yüzden geciktim."
Geri yerime yerleşirken Ömer'e döndüm.
"Lütfen ben uyuyana kadar gitme."
Mum ışığında bile samimiyeti gözlerinden okunurken konuştu.
"Tamam korkma. Kay biraz kenara sen uyuyana kadar buradayım. Merak etme."Tereddütle biraz yana kaydım. Hemen yanıma yavaşça oturdu. Son bir kez ona bakıp uyumak için gözlerimi kapattım.
Ömer:
O kadar güzel uyuyordu ki sabaha kadar gözlerimi kırpmadan onu izleye bilirim. Arkamda ki rahatsızlık veren yastığı düzeltip arkaya yaslandım. Zehra'yı izlerken bu kadar pozitif , bu kadar sevgi dolu bir kızın nasıl olurda ailesi onu affetmez. Zehra ile tanıştığın günden beri onun mutlu bir anısına denk gelmedim pek fazla.
Hep üzgün…
Hep kırgın…
Hep yaralı…Ama o tüm bu yaşadıkları için de kardeşim mutlu olsun diye elinden gelenin fazlasını yapıyor. Zehra'yı izlerken uyuya kalmışım. Boynum tutulmuş. Elim biraz biraz masaj yapıp toparlandım. Zehra'ya baktığım da
yüzüne düşen bir tutam saçını, onu uyandırmamak için büyük gayret ederek çektim. Tabi ki başarılı olamadım. Zehra uyandı. Gülümseyerek "Günaydın" dedim.
"Günaydın" şaşkınlık ile bakıyordu.
"Sen burada mı uyudun?" Evet Ömer açıkla durumu. Yakalandın. Zehra uyuduğunda kalkacaktın.
"Ben.. uyuya kalmışım. Zaten hiç rahat değildi. Boynum tutulmuş."
"Ben bir kas gevşetici krem getiriyim bekle. Kıpırdama."
Hemen itiraz ettim tabikide.
"Ayağın hala iyileşmedi. Olmaz!" Yavaşça doğrulurken bana iyi olduğunu ispat etmeye çalışıyordu.
"Bak basabiliyorum üzerine. Bir şeyim yok merak etme."
Ne kadar itiraz etsem de beni dinlemeyerek odadan çıktı.Zehra:
Uyandığımdan beri yüreğimin orta yerinde her saniye 'ben buradayım' diyerek kendini hiç unutturmayan bir sıkıntı var içimde.Kremi olarak odaya çıktım. Sağ elimde nazikçe sürmeye başladım. Bugün çok dalgındım. Ara ara etkisini arttıran sıkıntı yine baş gösterdi. Bir elimle kremi sürerken diğer elimi boynuma götürdüm. Rahatlamak için derin bir iç çekerek nefes aldım. Ömer birden elimi tutarak yatağa oturttuğunda irkildim. Gözlerimin içine soran gözlerle bakıyordu.
"Zehra sen iyi misin?"
Değilim. Canımı acıtan, huzursuzluk veren büyük bir sıkıntı var içimde Ömer. Ama sebebini bilmiyorum. Bunları söylemek yerine kısa bir cevap ile geçiştirmeyi tercih ettim.
"Evet. İyiyim."
Şüpheli gözlerle bakıyordu. İnanmamıştı ama şuan durumu anlatmaya mecalim yok. Bu sıkıntı beni yoruyor. Üzerim de büyük bir yük yapıyor.
"Anlatıp rahatlamak istersen.."
Yapma Ömer lütfen! Daha ne olduğunu ben bilmez iken sana neyi anlatıp rahatlaya bilirim ki. Zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"Gerçekten Yok bir şey. İYİYİM!"
Kremi sürdükten sonra kapağını kapattım. Bu sefer soru sorma sırası bendeydi.
"Nasıl oldun? Krem iyi geldi mi?"
Yüzüme bakarken kaşlarını havaya kaldırdı. Yüz ifadesi adeta 'Sen derdini anlatana kadar konuşmuyorum.' Diyordu. Ama oda benim gibi kısa bir cevap verdi.
"Evet iyi geldi. Teşekkür ederim"
Sahte bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirirken odadan çıkmak için kalktığım sırada elimi tutup geri oturttu. Bir kaç saniye gözlerimin içine umutla baktı. Ama neden bu saniyeler bana dakikalar, saatler hatta ve hatta yıllar gibi geldi. BİLMİYORUM! Derin bir nefes aldı. Sonra bir kaç saniye sessizlik yine.
"Zehra canın bir şeye sıkılmış. Anlat hadi. Anlatmazsan rahatlayamazsın ki."
"Sözleşmede böyle bir şey yazmıyor ama."
Salak Zehra neden sözleşmeden bahsettin ki şimdi. Ömer'in morali bozuldu. Al işte aferin sana Zehra senin iyiliğini düşünen insanları böyle uzaklaştır kendinden. Sonra da tek başına öl. Sonra neden yalnızım diye sitem et. Kendimi kocaman alkışlamak istiyorum.
"Sözleşmeyi yaptığımızdan beri olayların çoğu sözleşmede maddesi olmaya şeyler…
Alev ve Hilmi yüzünden yaşadıklarında sözleşmede yazmıyordu. Ama benim yüzümden…"Konuşmasını kestim. Hala kendini suçluyordu olanlar için.
"Bu olacakları sen de ben de bilemezdik. Bu yüzden kendini suçlama. Senin cephende Alev nasıl bir tehlike arz ediyorsa benim cephemde de Yener öyle tehlike arz ediyor. Ve Yener de sözleşmede olmayan unsurlardan."
İçten gülümsemesini yüzüne yerleştirerek bakıyordu.
"O zaman sıkıntının sebebini anlata bilirsin."
Uyanık şey seni. Pes etmişliğim ile iç çekerek söze başladım.
"Bilmiyorum. Sıkıntının sebebini bilmiyorum." Gözlerim doldu. Yaşlar damla damla akarken devam ettim. "Adını koyamadığım bir huzursuzluk var. Ve ben sebebini bilmiyorum. Evdekileri görmeden içim rahat etmeyecek. Konağa dönelim lütfen."
"Tamam. Ben eşyaları toplayım. Sen bekle burada. Sonra da dönelim. Hatta aileni ara seslerini duy. Belki rahatlarsın."
Haklıydı. Elime telefonu alarak Yasemin'i aradım. Gayet iyi olduğuklarını söyledi. Babam da çok iyiymiş. Tam telefonu kapatırken annem aldı. Yine bağırıp çağırdı o kadar. Ama bu sefer üzülmek yerine bağırmasına sevindim. Galiba deliriyorum. Aptal aptal sırıtarak telefonu kapattığım da Ömer şaşkınlık ile bakıyordu.
"Ne!?"
"Annenin bağırmasından zevk alıyorsun demek. Yani çok istersen hemen 'Zorba' olabilirim. Mutlu olacaksan yani"
"Dalga geçme. Bağırsa bile iyi olduğunu bilmek iyi geldi."
"Sıkıntın geçti mi peki?"
Başımı yavaşça sağa sola salladım.
"Hayır. Hâlâ büyük bir sıkıntı var içimde."
"Tamam. Hadi arabaya geç konakta ki kahvaltıya yetişelim bari."Arabaya bindik. Yarım saatlik yolculuğun ardından iki katlı konağa gelmiştik. Geldiğimizi gören ökkeş abi koşar adım yanımıza geldi.
"Hoş geldiniz Ömer bey. Hoş geldiniz Zehra hanım."
Bende yaşça büyük birinin bana böyle hitap etmesi huzursuz ediyor beni. Ökkeş abiye sarıldım. Onu burada ki babam ilan etmiştim.
"Ökkeş abi. Lütfen bana Zehra hankm deme. Kendimi dışlanmış hissediyorum. "
"Estağfurullah olur mu öyle şey."
"O zaman illa ki bir şey diyeceksen Zehra kızım demeni tercih ediyorum. Lütfen!"
İçten bir gülümseme ile ortaya çıkan etli yanakları ona ayrı bir hava katıyordu. Tonton dede gibi.Söylediklerim onu çok mutlu etmişti.
"Peki kızım sen öyle istiyorsan."Ayağımın üzerine tam basamasam da yine de çok kötü sayılmazdı. Salona geçtik. Herkes buradaydı. Ayşe ile sarılıp ikili koltuğa oturduk Ömer ile. Herkes iyi olduğuna göre neden bu sıkıntı hala beni esir ediyor. Cevriye hala yine kendini sohbete kaptırmıştı. Sonra susup heyecanla bana döndü.
"Su damla'm seni çok özlemişsiz. Zahmet olmazsa bize şöyle ellerinle bir türk kahvesi yapar mısın? "
"Tabi yaparım. Ben o zaman mutfağa gidiyim."Kahveler hazır salona gelerek servisi yaptım. Çalan telefonumu Ömer bana uzatırken tepsiyi sehpaya bırakarak bende kahve fincanımı elime aldım. Telefonda ki kız konuşurken duyduklarım yüzünden fincan elimden yere düştü. Herkes panikle bana bakarken bir adım geriledim. Düşmemek için tutunacak yer ararken Ömer hızla yanıma geldi. Koluna tutunup ayakta durmaya çalışırken başımın döndüğünü hissettim.
"Bu söyledikleriniz doğrumu?"
BÖLÜM SONU.
+60 beğeni gelirse yeni bölüm hemen gelecektir.
Birde ufak bir rica önceki bölümlerden atladığınız bölümleri lütfen oylayın. Seviliyorsunuz.SORU1: SiZCE ZEHRA'YA GELEN TELEFON NE HAKKINDA?
SORU2: BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ? :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy (TAMAMLANDI)
Fiksi PenggemarNefretten → Aşka ♥ AYAKTA DURACAK MECALİM YOKKEN, HAYATTA DURACAK MECBURİYETLERİM VAR. Bir yanda Kanser hastası bir kadın. (Ayşe) Ve o kadın için elinden geleni yapan Fedakar bir abi. (Ömer) Bir yanda ise ailesi için didinen ve onlar için her şeyi...