Ömer:
"Sevim hanım ameliyat için hızla kendini topluyor. Eğer böyle devam ederse yarın sabah ameliyata alabiliriz. Sonrası ise kendine ve Allah'ın taktirine kalmış."
Bu güzel haberin üzerine aklıma takılan soruyu dillendirdim.
"Ameliyat riskleri neler doktor bey!"
"Ameliyatların hepsinde bir risk vardır. Ne yazık ki Sevim hanımın ameliyatı riskli bir ameliyat. Biz elimizden geleni yapacağız gerisi sizin dualarınıza ve Allah'ın takdirine kalmış."
"Anladım doktor bey. Teşekkürler. "
"Bu arada Sevim hanım damadı ile konuşmak istediğini söyledi."
Şaşkınlıkla Zehra ve Salim babaya baktım.
"Benimle mi? Ne hakkında?"
"Bilmiyorum. Gelin sizi hazırlayalım. Sadece beş dakika ama."
"Ta-tamam."Sevim annenin Enfeksiyon riskine karşı gerekli tedbirler alındı. Daha sonra tereddütle içeri girdim. Gözlerini aralayıp gülümsedi. Kısık ses ile kendini yormadan konuşmaya başladı. Dışarıda ki herkes merakla camdam bizi izliyordu. Eli ile yatağı göstererek "Geç otur. Anlatacakşarım var sana." Diyerek yutkundu.
"Bizi affetiniz mi?" Bir kaç saniye sessizce baktı.
"Ben size kızgın değilim. Ben.. ben kendime kızgınım. Kendime kırgınım. Bak oğlum! Sana bazı şeyler anlatacağım. Gerçekleri öğreninde Zehra'dan vaz geçme. Onun hiç bir şuçu yok!"Anlamıyordum. Şaşkınlık ile konuşmak için yeltendim. Sonra vaz geçip yatağın ucuna oturdum. "Neler oluyor? "
"Söyleyeceklerimi sadece dinle, lafımı bölme bir daha ne bunları anlatacak cesaretim olur ne de belkide anlatmaya ömrüm.Zehra, benim öz kızım değil. Hatta Salim'in de. Salim aslında Zehra'nın dayısı. Salim'in kardeşi rahmetli Serpil çok iyi kadındı. Zamanında yanlış bir evlilik yaptı. Güya Türkiye'nin en iyi adamı holdingler sahibi Hilmi ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu oldu. Ama o Hilmi denen adam Serpil'in bizlerle görüşmesini yasakladı. Ama Serpil dinlemedi. Gelirdi bize. Bir gün Hilmi öğrenmiş. Kapımıza dayandı. Tehtitler etti Serpil'e eziyet etti zorla götürdü.
Seneler sonra Serpil kazara Zehra'ya hamile kaldı. Aylarca Hilmi'den sakladı. Tabi karnı büyümeye başlayınca söylemek zorunda kaldı. Doğuma günler kala Serpil bize geldi. Hastaneden birilerini ayarladım. Bebeğin ölü doğduğunu söyleyecekler Hilmi'ye Zehra'ya siz sahip çıkın dedi. Sonra sancısı tuttu. Hastaneye götürdük. Doktorlar ya anneyi ya bebeği kaybedebileceğimizi söyledi. Ne yazık ki doğum sırasında Serpil kurtarılamadı.
Zehra'yı da bize verdiler. Ayarladığı her şey yapıldı. Hilmi hem karısını hem kızını kaybetti. Yani öyle bildi. Zehra bize rahmetlinin emaneti. Ama ben sahip çıkamadım. Onu Yener'le evlendirmek için her eziyeti yaptım. İstedim ki hem kendini hem bizi kurtarsın. Bencilce davrandım. Pişmanım. Zehra'yı o adamdan koru oğlum. Zehra o adamın yanına gitmemeli. Annesine yaptığı gibi onuda batak yaşantısına sokmasın. Babasının adı Hilmi Yılmaz! "
'Hilmi Yılmaz! '
Bu isim kulağım da çınlarken kendime gelemedim.
Ali'nin babasını öldüren, babamın ölümüne sebep olan Hilmi'nin kızımı Zehra!Sarhoş gibi zar zor yürürken kendimi dışarı zor attım. Koridorda ki koltuğa kendimi zor bıraktım. Herkes başımda neler olduğunu soruyordu. Bütün sesler uğultu gibi geliyordu. Sonra sesler bir bir anlaşılır olmaya başladı.
"Ömer iyi misin neyin var?"
"Evlat ne oldu anlatsana?"
"Enişte… enişte iyi misin?"
"Demir sen Ömer'i dışarı çıkar hava alsın?"
"Haklısın Leyla. Ömer hadi kalk!"Koluma yüklenen ve beni zorla kaldıran Demir zar zor bahçeye çıkarttı. Bankın üzerine tüm ağırlığımı bıraktım. Demir bir kaç kez beni sarstı. Yavaşça başımı çevirip Demir'e döndüm. Sayıklamaya başladım.
"Onun kızıymış. Zehra, onun kızıymış! Ba.. babam.. nasıl olur?"
"Ömer ne dediğini anlamıyorum!"
Göz yaşlarımın akmasına izin verirken az önce öğrendiğim her şeyi Demir'e anlattım. Benim gibi şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. İlk söylediği "Mert'in bir kardeşi olduğundan haberi var mı?"
Başımı sağa sola salladım.
"Hayır.. Yani bilmiyorum. Hiç açılmadı böyle bir konu?"
"Bak Ömer, Mert yakında Türkiye'ye dönecek. Ona bunu sormalısın. Bilmeli bir kardeşi olduğunu. Hem de en yakın arkadaşının eşi olduğunu bilmeli."
"Demir bilmiyorum. Şuan kafam çok karışık. Ben.. ben biraz eve gideyim. Sabah erkenden gelirim. Zehra'ya Ayşe'yi merak ettiği için gitti de. Sabah ameliyattan önce burada olurum. Benim biraz kafamı toplamam lazım."
"Tamam hadi git sen. Burası bana emanet."
"Telefonum açık. Bir şey olursa ara. Zehra'ya sahip çık Demir. Birde… bunları bilmesin. "Yukarıda ne konuştuğunuzu sorarlarsa ne diyeceğim."
"Veda konuşması yaptı de. Ömer biraz sarsıldı de. BİLMİYORUM Demir de işte bir şeyler."
"Tamam tamam görüşünüz kardeşim. Yarına topla kendini."Hiç bir şey demeden kalkıp arabaya bindim. Eve doğru yola çıkmıştım ama kendimi babamın mezarında buldum. Ne ara geldim nasıl geldim anlayamadım ama içimi dökmeye ihtiyacım vardı. Dizlerimin üzerine çöküp yere oturdum. Mezarından bir avuç toprak alıp elimde sıktım.
"Baba ben geldim. Bak yine kavuştuk. Son zamanlarda seni çok ihmal ettim biliyorum. Affet beni. Ama sakın kızma olur mu? Ayşe mutlu olsun diye çabalıyorum. Senin bana son söylediğin şey de zaten bu değil miydi? Ayşe'ye sahip çık. Onu üzme. Üzülmesine izin verme! Dediğini yapıyorum yıllardır baba 20 yıl önce dediğini hala yapıyorum. "Derin bir nefes alıp devam ettim sözlerime.
"Ama biraz yoruldum baba. Bunca şeye tek başıma göğüs germekten yoruldum biraz. Şikayetçi değilim sakın yanlış anlama. Ama gölgen bile yeterdi baba. Gölgen bile… İki üç dosttan ve ailemden başka kimim var ki. Ama onlarada bu ağır yükleri yükleyemem ki. Zaten yeterince yanımdalar."
Göz yaşlarımım babamın toprağını ıslatmasına izin verirken düşündüm. Benim tek ağlaya bildiğim yer burasıydı. Başka hiç bir yerde ağlamadım. Ağlayamam. Ben tüm ailenin gözünce güçlü bir Ömer'im. Onlara zayıf yönümü gösterip onları üzemem. Bu yüzden buraya sık sık gelirim.
Bazen dertleşmek…
Bazen ağlamak için…
Tekrar aldığım derin nefes ile devam ettim."Baba niliyor musun? Senin ölümüne sebep olan olan o adinin bir kızı varmış. Bundan onun haberi yokmuş ama. Zehra! Karım. Hilmi'nin kızı benim karım. Baba ben artık Zehra'nın yüzüne nasıl bakarım. Ne olur bana yardım et. Allah'ım ne olur bana bir çıkış kapısı göster."
Başımı mezar taşına yaslayıp ağlamaya devam ettim. Bir ara uyuya kalmışım. Şıçrayarak uyandım rüyamdan. Etrafa baktığım da hala mezarın yanındaydım.
"Baba ben gidiyim artık. Ayşe'ye bakmam lazım. Teşekkür ederim baba. Cevabın için çok teşekkür ederim."
Birilerine babam ile rüyalar ile iletişim kuruyorum desem kesin deli sanar. Ama ne zaman zorda kalsam şıkışsam buraya gelir derdimi anlatırım. Sonra gece yattığım da babamı rüyamda görürüm. Sadece çok zor durumda olduğumda rüyalarıma gelir. Buda bizim iletişim şeklimizdi. Allah'a bunun için şükürler ederek eve doğru yola çıktım.
BÖLÜM SONU!
Bölüm kısa oldu ama beğeniler çabucak gelirse ve yetiştirebilirsem yarın akşama da bir bölüm yayınlarım.Birde bana artık kızacaksınız ama ben bu bölümün başını yazdım ama sanki içime sinmedi. Bu Hilmi olayını fazla mı abarttım diye düşünmüyor değilim. Bir yol gösterin ne olur. Kitap Hilmi'nin kötülüklerine döndü gibime geliyor ve acaba bu sizleri sıkarmı diye çok endişeleniyorum. Umarım beğwnmişsinizdir diyerek kesiyim konuşmayı sizi sıkmadan.
Birde oy vermeyi unutmayın lütfen. 35.bölüm oylarıda düşük biraz :/
Neyse yarın görüşürüz inşallah iyi akşamlar. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy (TAMAMLANDI)
FanficNefretten → Aşka ♥ AYAKTA DURACAK MECALİM YOKKEN, HAYATTA DURACAK MECBURİYETLERİM VAR. Bir yanda Kanser hastası bir kadın. (Ayşe) Ve o kadın için elinden geleni yapan Fedakar bir abi. (Ömer) Bir yanda ise ailesi için didinen ve onlar için her şeyi...