Burak, Arkadaşı ve Dikizlemek

5.5K 170 14
                                    

BU BÖLÜMDE YENİ BİR KARAKTER GELİYOR. UMARIM SEVERSİNİZ:)

Off nerede bu sınıf? Yarım saatte tüm okulu dolaştım herhalde ama yok bulamıyorum. Gece de okula geç gelecek günü buldu. Gece'den başka tanıdığım kimsede yok.

"Hey selam!"
"Me..merhaba?" dedim gözlerim soru işaretleriyle doluyken.
"Ben Burak. Gece'nin yakın arkadaşıyım." 
"Haaa selam ben de Zeynep. Ama sanırım sen bunu zaten biliyorsun neyse." 
"Ahaha aynen. Gece bugün yardıma ihtiyacın olabilir diye sana bakmamı istemişti. Bir sorun var mı?"

Ay yerim ben bu kızı. Tam vaktinde valla.

"Evet bir türlü şu sınıfı bulamadım bir bakar mısın? Kağıtta yazıyor."
"Aa benim de dersim aynı sınıfta. Süper. O zaman bugünkü rehberiniz benim Zeynep Hanım, Önden buyurun lütfen."

Kıkırdadım ve yürümeye başladım. Hemen yanıma geldi zaten. Ne sıcakkanlı çocuk. Sanırım hemen arkadaş olacağız. Belli şu şakacı, sulu ama bir o kadar da güvenilir tiplerden. Zaten açık kahverengi gözlerinden de muziplik akıyor. Fit bir vücudu var ama öyle çok fazla kaslı değil, uzaktan çok anlaşılmıyor. Kahverengi saçlarını özenle hazırlamış belli. Saçlarının önü hafifçe kaldırılmış. Ona çok hoş bir hava vermiş. Tabii söylememe gerek yoktur bence ama gülümsemesi de bir harika! Zaten gülümseyince çirkinleşen insan var mıdır ki?

* * * * * * *

Dersten sonra Burak bana okuldaki kantinden kahve alıp biraz sohbet etmeyi önerdi. Ben de tek kalmamak için kabul ettim tabii. Hem Burak da iyi bir çocuğa benziyordu, birkaç arkadaş edinmekten zarar çıkmaz zaten.

Yavaşça elimizdeki kahvelerle beraber köşedeki masaya oturduk. Çok kişi olmadığı için sessizdi. Burak fazla konuşkan bir çocuktu, sürekli bir şeyler anlatıp durdu. O da İstanbul doğumluymuş, tek yaşıyormuş, sevgilisi yokmuş. Neden sevgilisi yok acaba? Onun gibi yakışıklı bir çocuğun da sevgilisi yoksa biz ne yapalım arkadaş?

Ben gülümseyerek onu dinlerken;

"Eee biraz da sen anlat, hep ben anlatıyorum. Neden İstanbul'a geri döndün?"

"Anneme yurt dışından iş teklifi geldi. Ben de fırsat bu fırsat deyip İstanbul'a geri döndüm, zaten Ankara'da pek mutlu değildim. Anlayacağın iyi oldu buraya dönmem."

"Neden orada mutlu değildin ki?"

"Boş ver uzun hikaye, bir ara anlatırım."

Çoğu insan geçmiş hakkında konuşmaktan hoşlanır ama benim pek sevdiğim söylenemez. İyi bir geçmişim olmadığı için belki de ama yine de beni mutlu eden bir şey değil, hatta hüzünlendirir.

Burak ile biraz daha sohbet ettikten sonra sıradaki dersime gitmek için ayaklandım. Bu sefer yolu bildiğim için bana yardım etmesine gerek kalmamıştı. Amfiden içeri girdiğimde yine o çocuğu gördüm. Elindeki telefonuyla oynayıp, sakızını çiğniyordu. Normalde böyle cak cak sakız çiğneyenlerden hoşlanmam ama onda bir ayrı duruyordu nedense. Onu izlediğimi fark etmiş olacak ki gözünü telefonundan ayırıp bana baktı. Gözlerimi kaçırmak istedim ama kaçıramadım. Yeşil gözleri farklı bakıyordu yani bilmiyorum normal insanlara baktığımdaki gibi hissettirmemişti. Bakışlarının bende hissettirdiği hislerle büyük bir cesaret patlaması yaşayarak yanına doğru gittim ve oturdum. Hiçbir şey söylemedi, o söylemeyince ben de söylemedim tabii. Cesaret patlaması yaşadım dedim, bunun uzun süreceğini söylemedim.

Tam kendi kendimi gazlayıp bir şey demeye hazırlanmıştım ki hocanın girmesiyle ağzımı kapayıp onu dinlemeye koyuldum. Normalde böyle atak birisi değilimdir ama nedense bu yeni okul, yeni sayfa düşünceleri iyice beynime kazındı. Yani biraz farklı olmaktan bir zarar gelmez değil mi? İlk defa sınırlarımdan çıkıp tabularımı yıkabilirim. Değişebilirim, daha az kendim gibi davranmak nasıl bir şey anlayabilirim. Sanırım. O yüzden bu çocukla konuşacağım, utangaç ve sıkıcı Zeynep gibi davranmak istemiyorum.

Surrender Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin