Aşkı Kabullenmek

3.6K 138 64
                                    

Yeni bölümü yayınlamamdan beri uzun zaman geçtiği için size uzunca bir bölümle geldim:D

Bölüm şarkılarımız Pera-Sevdiğim Kadın ve Andrew Belle-In My Veins. Söylediğim yerde değiştirirsiniz :) Pera ile başlıyoruz. İkisini de mutlaka dinleyin. Sözleri çok uyuyor :D

Bu bölüm canım arkadaşım Eylül'e gidiyor. Kendisi Güneşi Beklerken'i izlememiş olmasına rağmen sırf ben yazıyorum diye hikayeyi okumaya başladı ve sanırım gerçekten sevdi. Günlerdir başımın etini yiyor yeni bölüm yeni bölüm diye. Umarım istediğin gibi olmuştur EE. Sana kocaman öpücükler desteğin için. İnan bana çok özel :)

* * * * * * *

Şu sabahları beni uyandırmayı seven insanlar var ya bir gün birisine fena patlayacağım o olacak. Üzerimdeki pikeyi tekmeleyerek kalktım ve bir saattir durmadan çalan kapıyı açtım somurtarak.

"Günaydııın!" Diye neşeyle cırladı Gece.
Burak sadece gülümsemekle yetindi.
"Günaydın." Dedim uykulu sesimle.
İçeri girebilsinler diye kenara çekildim. Gece fazladan olan neşesiyle neredeyse hoplayarak içeri girdi. Burak'a bir bakış attım ama anlamamış gibi davrandı.

"Vay evin çok düzenliymiş ve de temiz." Dedi Gece.
"Yeni temizlettim. Yoksa baya kötü haldeydi."
"Ben demiştim." Dedi Burak gururla.
"Hayrola? Beni nasıl bulacağınızla ilgili iddiaya falan mı girdiniz?"
"Yok yok." Diye atıldı Gece.
"Neyse. Hayırdır hangi rüzgar attı sizi buralara?"
"Yeter bu kadar tatil. Hem haftaya okul başlıyor oğlum." Dedi Burak.

Sahi o kadar olmuş muydu ki? Vay canına demek 1 ay doldu bile. Hatta 1 aydan biraz daha fazla.

"Ee nasılsın Kerem?" Dedi Gece yine fazla neşeli bir ses tonuyla. Buna karşılık kaşlarımı çattım.

"İyiyim." Dedim. Sevgilinizden ayrıldığınızda -ya da terk edildiğinizde- söylediğiniz bir numaralı yalan. 'İyiyim'

"Oh çok güzel. Haftaya okul başlıyor heyecanlısın değil mi? Şahsen ben üniversiteyi özledim yani."
Burak'a bir bakış attım o konuşurken. O da bana bakıp bilmiyorum bakışı attı.

"Yani üzülecek hiçbir şey yok. Bak hava hala güzel. Eylül ayına girdik, sonbahar geldi. Her şey harika. Biz de geldi-"
"Gece." Şimdi amacını anlamıştım.
"Demek istediğim şu ki hayat çok güzel. Her şeyin tadını çıkarmak lazım."
"Ge-" Konuşmama izin vermiyor ki.
"Baksana hava çok güzel. Bence gidip şöyle açık havada oturup bir şeyler yapa-"
"Gece!"
Sesimi biraz yükseltince sustu.
"Şu beni mutlu etmek ve olanları umursamamam için yaptığın saçma neşeli halini keser misin?"
"Of tamam."
Bir anda oturuşu bile değişti. Şimdi normal haline dönmüştü.
"Sen de şu iyiyim ayaklarını kes o zaman."
Gözlerimi devirdim. Sonra beynimde uzun zamandır merak ettiğim soru yankılandı.
"Beni boşver. Ze..zeynep nasıl yani konuşuyor musunuz?"
"İyi o da. Arada konuşuyoruz." diye Burak atıldı.
"Ters giden bir şeyler yok değil mi?"
"Yok."
"Böyle orada kötü bir şey olmamış değil mi?"
"Hayır Kerem."
"Belki sana söylememiştir. Gece Zeynep iyi değil mi? Kötü bir şey yok?"
"Burak iyi dedi ya Kerem. Yok bir terslik."
Bu sırada Gece'nin telefonu çalınca susmak zorunda kaldım. En azından kötü giden bir şey yoktu. İyi bari.

"AAA."
"Noldu?" Diye atıldı Burak.
"İyi insan lafın üstüne gelirmiş." Dedi kocaman bir sırıtışla.
"Ne?" Beynim basmamıştı.

-Alo Zeyneeep.

Gözlerimi kocaman açtım. Gece'ye ellerimle burada olmadığımı söylemeye çalıştım. Benimle olduklarını söylemesin. Böylece rahatça konuşur.

Surrender Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin