Bölüm şarkısı Birdy-All You Never Say
Hepinize iyi okumalar
Uykumdan çalan telefonun sesiyle uyandım. Cumartesi cumartesi kim ki bu arayan? Telefonu çekmeceden çıkarıp arayan kişiye baktım. İremmiş. Allah Allah niye arıyor ki beni? Öyle çok yakın değiliz, pek muhabbetimiz de yok.
"Alo."
"Selam Zeynep naber?"
"İyiyim sen?"
"Ben de iyi."
Aramızda oluşan rahatsız edici sessizlikten sonra konuşmaya devam etti.
"Eee şey ben sana bir şey söylemek için aramıştım. Bugün bizim grupla bir yere gideceğiz de sen de gelmek ister misin?"
"Planınız nedir?"
"Şey akşam yemeğe çıkacağız işte ama çok güzel bir yer. Böyle deniz manzaralı falan. Gel bence yani eğlenceli olur."
Off canım hiç de gitmek istemiyor. Yatağımda kalmak istiyorum ben. Zaten dün gece de iyi uyuyamadım. Malum "depresyondayım."
"Güzel planmış ama ben pek iyi hissetmiyorum. Başka zaman size katılsam daha iyi olur."
"Aaa hadi Zeynep. İyisin iyisin. Zaten herkes seni görmek, daha iyi tanımak istiyor. Hadi kırma bizi."
"Ama gerçekten iyi hissetmiyorum."
"Bak gideceğimiz yer çok güzel. Açık hava hem de. İyi gelir sana. Gel lütfen."
"Madem bu kadar ısrar ettin geliyorum o zaman."
"Tamam adresi mesaj atıyorum."
"Peki görüşürüz."
O kadar ısrara kimse dayanamazdı valla. Off ne yapacağım ki ben onlarla. Gece de yok zaten. Neyse söz verdik bir kere. Kahvaltını yap sonrada biraz uyu Zeynep Hanım. Masada uykusuzluktan sızmak istemezsin herhalde. Marş marş!
* * * * *
Geniş restorana doğru adımlarımı hızlandırdım. Deniz manzaralı, çok şık ve büyük bir yerdi. Kahverengi ve tonlarıyla döşenmişti. Topuklu ayakkabılarımla düşmemeye özen göstererek restoranın içine doğru yürümeye başladım. Yürürken hafifçe yukarı çıkan elbisemin eteğini aşağıya doğru çekiştirdim. Evet çok ilginç ama kırk yılın başı elbise giydim ve sıkı durun kendi kendime hazırlandım. Ayrıca makyaj bile yaptım. Üzerimde kahverengi dar bir elbise var hani şu vücut hatlarını gösterenlerden. Aylar önce Ankara'da iken annemin zoruyla almıştım ve hiç giymemiştim. Kısmet bugüneymiş. Altımda da siyah topuklu ayakkabılarım var. Toprak tonlarında makyajım ve dağınık topuz yaptığım saçlarımda gayet iyi görünüyorum bence. Google sayesinde restoranın nasıl bir yer olduğuna baktım da ona göre giyindim. Yoksa ben yine kot-tshirt.
Sonunda bana sallanan ellerle dikkatim İremlerin masasına çevrildi. Baya kalabalık bir masaydı. Arkası dönük olanlar kime böyle el sallandığını merak etmiş olacak ki bir anda hepsi bana döndü. Uzun masada dönenler içinden tek bir kişi anında sıyrıldı. Gözlerim anında beni şaşkınlıkla süzen bir çift yeşil göze takıldı. Siyah dar gömleği ve yine siyah olan pantolonuyla harika gözüktüğünü itiraz etmeden söyleyebilirdim. Bana o kadar şaşkın bir ifadeyle bakıyordu ki. Sanırım hep salaş gezen bir tip olduğumu düşünmüştü. Halbuki o gece barda da görmüştü beni. Sonunda gözlerimi ondan ayırıp İrem'e çevirdim. O da bana doğru geliyordu.
"Hoş geldin canım. Gel buraya otur." diyerek kolumdan tutup beni tam da Kerem'in karşısına oturttu.
"Aa şey İrem ben başka..." sözümü bitirmeme izin vermeden "Zeynepçim başkaları da gelecek de burada oturursan çok iyi olur. Hem yanımda oturmanı istiyorum. Bilirsin konuşuruz falan." dedi bir çırpıda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Surrender
FanfictionZeynep, yeni bir sayfa açmak için, yeni başlangıçlar, yeni maceralar yaşamak için çok sevdiği şehre, İstanbula, geri döner. Sadece mutlu olucak, huzurlu olacaktır. Kalp kırıklıklarına, kavgalara, hayal kırıklıklarına bu sayfada yer yoktur onun için...