Multimedia'da unutma beni çiçeği var.
İyi okumalar:)
Evden içeri girer girmez ayakkabılarımı resmen fırlattım ve eşyalarımı portmantoya bırakırken annemin yaklaşan ayak seslerini duydum.
"Hoş geldin. Nasıl geçti günün?" diyen annemi takmadan odama doğru koştum.
"A..aaa Zeynep. Ne oldu?"
Arkamdan geldiğini anlayabiliyordum ama durmadım, cevap da vermedim. Odama girip anında kapıyı kapattım.
"Zeynep, kızım bir şey mi oldu?"
Annem kapıyı açmaya yeltenince kilitledim.
"Zeynep endişeleniyorum ama."
Sırtımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım. Ellerimi kalbimin üstüne koydum ve derin derin nefes almayı sürdürdüm. Hala nefes nefeseydim. Her tarafımı ateş basmıştı resmen. Ellerimin tersini yanaklarımın üstüne tuttum. Hala sıcacıktı. Ellerimi yüzümün üstüne kapattım.
"Allahım ne yapacağım ben?"
Hala nefeslerim düzene girmemişti. Kerem sonunda beni serbest bıraktığında koşarak bisikletime binmiş ve anında oradan ayrılıp eve gelmiştim. Aynı bisiklet sürme performansını bir bisiklet yarışında göstersem kesin birinci olurdum.
"Canım kızım, aç şu kapıyı hadi. Kötü bir şey mi oldu? Anlat bana."
Annemi şu iki saniyede unutmuştum bile.
"İyi...iyiyim anne."
"Neden bir hışım odana gittin peki?"
"Sadece biraz yalnız kalmak istiyorum. O kadar. Merak edilecek bir şey yok."
"Öyle olsun bakalım."
Sonunda adeta yapıştığım kapıdan kendimi ayırdım ve yatağıma oturdum. Bir süre pencereden dışarı baktım. Öyle boş boş, sakince.
Sakin ol Zeynep. Alt tarafı bir sarılma. Gören de başka şeyler yaptınız sanacak. Ne olmuş yani Kerem buraya gelmişse? Sen özlemesi neyi değiştirir ki? Çok şeyi aslında. Hayır hayır. Değiştirmez bir şeyi. Sana kendini affettirmeye gelmiş. Hah sanki yapabilecek. Yapamaz mı? Affedemez miyim? Olmaz. Saçmalama Zeynep. Zayıf olma. Onun karşısında hep zayıftın. Zayıf olmak sana ne kazandırdı? Hiçbir şey. Elinde sadece bir kırık kalp ve uçak bileti vardı. O yüzden sakın ama sakın yumuşama. Sana söylediklerini, yaptıklarını düşün, hatırla. Asla unutma. Ama o sarılma. Onu unutabilecek miyim? Unutursun. Unutamazsan da öyleymiş gibi yap. 2 ay boyunca Kerem'i unutmuş oyununu oynayan da sensin. Bunu da yaparsın. Evet yapabilirim. Peki bunu istiyor muyum? Kalbimin deli gibi çarpması, yanaklarıma ateş basması, avuçlarımın terlemesi bunlar berbat şeylerdi ama yüzüme gördüğü tek kişi benmişim gibi bakması, her zaman yaptığı gibi saçımın bir tutamıyla oynaması, sanki asla bırakmayacakmış gibi belimden sıkıca kavraması. Bunlar görmezden gelinebilir miydi? Unutulabilinir miydi? Hissettirdiklerini hissetmemek mümkün müydü? En azından deneyebilirdim. Zor olacaktı, çok zor. O yüzden tek dileğim Kerem'in bir an önce gitmesi.
---KEREM---
Oteldeki yatağımda yatmış sırıtmadan duramıyordum. Zeynep itiraz etmeden bana sarılmıştı. Hem de öyle basit bir sarılma değildi benimki gibi özlem dolu. Saçlarımla oynamış, yüzümü okşamıştı. O an en son gördüğüm Zeynep gibi bakmıştı. En son gördüğüm Zeynep diye düşündüm. İnsanlar ne kadar çabuk değişebiliyordu. Neden kimseyi bıraktığımız gibi bulamıyorduk ki? Neden insanoğlu her şey karşısında olgunlaşıp, sertleşmek zorundaydı. Kimseyi aynı bulamamak haksızlıktı. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek de öyle. Keşke herkesi bıraktığımız gibi bulabilseydik. O zaman her şey daha kolay olurdu. Karşımda bana sevgiyle bakan bir Zeynep görmeyi her şeye değişirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Surrender
FanfictionZeynep, yeni bir sayfa açmak için, yeni başlangıçlar, yeni maceralar yaşamak için çok sevdiği şehre, İstanbula, geri döner. Sadece mutlu olucak, huzurlu olacaktır. Kalp kırıklıklarına, kavgalara, hayal kırıklıklarına bu sayfada yer yoktur onun için...