Final Tanıtım

1.2K 59 8
                                    

Bakın bunu yayınlıyorum ama iki dakika önce yayınladığım "Hakkımda Yirmi Şey" i atlamayın, okuyun. O kadar uğraştım :D Ona da buna da yorum isterim ahahaha.

Baştaki şiiri Kerem ve Zeynep okuyormuş gibi bir mizansen yapmak istedim. Umarım hoş olmuştur. Böyle seslerini kafanızda canlandırarak okuyun :D Şiir Ekşi Sözlük'ten alıntıdır. Çok eski bir şiirmiş. Bunu da ayrıca belirtmek istedim.

İki kısımda da hikayeyi farklı taraflarıyla özetledim. Umarım herkesin hoşuna gider :)

Kerem:
Bir aşığım ben
Yanacağım ateşin peşinden giderim her zaman
Ruhum kavrulan bedenimden kurtulsun isterim
Aşık olan ruhlar nasıl olsa bulurlar birbirlerini

Bu yüzden;
Yıldızlarla konuştum hep
Saçlarında takılı inci gibiydiler

Zeynep:
Ya o gözlerin
Yükselmiş gibiydi gökyüzüne

Kerem:
Sonra bir inci kaydı saçından
Uzayda savrulup gitti

Zeynep-Kerem:
Peşinden bir yol uzandı
Sonra hepimiz birden
Hiç olup gittik

Zeynep:
Ben de bir aşığım
Aşkın peşinden giderim her zaman
Ruhum yanmış bedenimden kurtulsun isterim
Aşık olan ruhlar elbet bir gün kavuşurlarmış

Ben de bu yüzden;
Yıldızlarla konuştum hep
Sana kavuşmamın tek yolu

Kerem:
Ya o kalbin
Serilmiş gibiydi gökyüzüne

Zeynep:
Sonra bir yaş damladı gözlerinden
Uzayda savrulup gitti

Zeynep-Kerem:
Sonra bir şarkı başladı
Ve biz hepimiz birden
Aşık olup gittik

Her şey bir sonbahar günü başlamıştı. Güneşli bir günün sabahı Zeynep'in tek dileği tüm hayatının böyle geçmesiydi. Sıcak, aydınlık, huzurlu. Ama o gün güneş gibi sıcacık, kocaman kalbi, sonu olmayan yemyeşil bir ormanı andıran gözlere değdi. İşte o anda bir takım şeyler değişti. Zeynep'in günleri artık pusluydu. Bulutlar çökmüştü tepesine ama o farkında değildi. Bu orman öyle bir ormandı ki hiçbir yerde hava aynı değildi. Kimi zaman bulutluydu, kimi zaman güneşli. Bazı yerlere yağmur yağardı, bazı yerlerde büyük fırtınalar kopardı. O da bu ormanın içinde kayboldu, bir daha da yolunu bulamadı. Yolunu bulma isteği de yoktu aslında. Ağaçların gölgesinde serinlemek, dallara sığınmak istiyordu o. Kanayan dizlerini şifalı otlarla sarıyordu. Sonra bir gün ormanın bilmediği yerlerini gezerken bir bölümünün yanmış olduğunu keşfetti. Tüm çiçekler, yeşillikler, ağaçlar hepsi kül olmuştu, yok olmuştu. Ormanın kalbiydi burası. Yaralıydı. Üstelik yangın hala devam ediyordu. Durmadı yangın. Zeynep nehirden taşıdığı sularla durduramadı yangını. O da bu yangının içinde kaybolup gitti. Yanmak başta korkunçtu, acı veriyordu sadece ama sonra alıştı ona. Canı da çok yanmamaya başladı. Her tarafı yanmıştı artık. O yüzden yanıkları kanaya kanaya kaçtı ormandan. Güvenli bulduğu yerlere gitti. Yaralarını iyileştirdi, merhem sürdü ama kalbi bir türlü onaramadı kendini. Tıpkı ormanın kalbi gibi onunki de yanmıştı. Aradan aylar geçti, tekrar o ormanı gördü. Yangından bir şekilde sağ kurtulan orman, tamamen değişmişti. Yeni ağaçları vardı, daha büyük, daha köklü. Bir sürü çiçek vardı, daha çok, daha renkli. Kocaman bir güneş vardı tepede, daha parlak, daha sıcak tutan. Zeynep'in gözleri kamaşmıştı bu yeni ormanı görünce. Bir yanı gidip tekrar orada yaşamak istiyordu, bir yanı ya tekrar yangın çıkar da yanarsam diye korkuyordu. Cesaret edemedi başta. Yaralarındaki kabuklar düşmemişti daha. Yeni bir ormana cesaret edemiyordu. Ama bir süre sonra dayanamadı, gezintiye çıktı. Yenilikleri görmek istiyordu. Gördü ki her şey değişmiş, her şey istediği gibi. Günler geçti, bu gezintilerin birinde ormanın kalbine gitmek istedi. Gitmekten kaçtığı, yangının izlerini görmekten korktuğu yer orasıydı aslında ama gitti. Eskisinden bile daha kötüydü artık orası. En son gördüğünde yerde yeşermeye başlayan yeni çıkmış otlar vardı. Artık onlar bile yoktu. Kendi kalbini görmek gibiydi oraya bakmak. Dayanamadı bu görüntüye ne kadar direndiyse de. Çiçekler ekmeye, ağaçlar dikmeye başladı. Sonra gördü ki o, orayı güzelleştirdikçe kendi kalbi de yeşilleniyordu. Orman çekinmeden en değerli bitkilerini ona veriyordu kalbine eksin diye. Böyle böyle yepyeni iki kalp yaptılar. Güneş ışınları en güzel oraya vuruyordu. Ormanın en sıcak yeri kalbiydi artık. O sert rüzgarların estiği, en büyük fırtınaların koptuğu yerde artık her gün yazdı. Zeynep de en çok yaz mevsimini severdi zaten. Günler, haftalar, aylar geçti. Zeynep bir kendi kalbine baktı, bir de ormanınkine ve o an kendi kalbinin ormanın bitkilerinden, ağaçlarından oluştuğunu keşfetti. O da artık bir ormandı. Daha küçük, daha kırılgandı belki ama o da bir ormandı. Hem de aşık olduğu ormanın içinden kopan. Ve işte o zaman gerçek hikaye başladı. Hiç bitmemesini umduğu hikaye...

Surrender Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin