Bu bölüm sadık okuyucum ve destekçim immisfittoy a ithaf edilmiştir.
Genetik ve moleküler biyoloji araştırmacısı John Smith, tırtıllar üzerinde yaptığı araştırma ve deneylerde başarılı sonuçlar elde etmişti. Tırtılların salgıladığı ipeğin daha dayanıklı olması için uğraşmış ve sonucunda doğal ipekten çok daha fazla dayanıklı ipek üretmişti.
Yaptığı çalışmalar, zamanındaki bilimsel gelişmelerin çok ötesindeydi. Dahi olduğunun farkında olan John aynı zamanda asosyal kişiliği ile arkadaş edinememenin yalnızlığını yaşıyordu. Çalışmalarını çeşitli bilimsel dergilere göndermiş ve bilim dünyasının dikkatini çekmişti. Yapılmak istenen röportaj tekliflerini reddediyor, üniversitelerin konferans taleplerini görmezden geliyordu. Onun için sonuca ulaşmanın verdiği tatmin yeterliydi.
İsminin Amerika'daki en yaygın isim olduğunun farkındaydı. Kendi çocukluğunu hatırlamıyordu. Yaklaşık 15 yaşındayken, ormanda bir kampın yakınlarında çırılçıplak vaziyette bulunmuştu. Onu bulanların anlattığına göre konuşamıyor ve şaşkın bir şekilde çevresini inceliyormuş.
Bakımevinde kaldığı süre boyunca müdür Samantha Donnaly kendisi ile özel olarak ilgilenmiş, konuşmayı, okumayı ve yazmayı öğretmişti. Geçmişini araştırmak için yapılan çalışmalar sonuç vermemiş ve bakım evinde 18 yaşını doldurana kadar kalmıştı. Zamanla çabuk kavradığı ve gizli bir dahi olduğu anlaşılmış ve hızla sınavları vererek üniversite seviyesine ulaşmıştı.
Colombia Üniversitesine kabulünden sonra iki yıl gibi kısa bir sürede eğitimini tamamlamış ve profesörlerinin desteğiyle hızla doktorasını almıştı. Şimdilerde üniversitenin sponsorluğu ile küçük bir araştırma laboratuarı kurmuş ve tırtıllar üzerine çalışmalar yapıyordu.
Yayınladığı makaleler sadece bilim çevresini değil aynı zamanda savunma bakanlığının da dikkatini çekmişti. Daha önce kendisi ile görüşmek isteyen yüksek rütbeli subayları da reddetmişti ama peşini bırakacaklarını sanmıyordu.
Laboratuarında çalışırken asistanının, peşindeki kalabalık subay ve asker grubu ile kendisine doğru geldiğini görünce anlamıştı. Korktuğu başına gelmişti. İçindeki korkuyu bastırırken yüzündeki sinirli ifadeyi değiştirmeyi başaramamıştı.
Asistanı "Doktor Smith, bu centilmenler sizinle görüşmek istiyorlar" dedi. John adamlara bakıp içinden "Bunlar centilmen değil bir grup eşkıya. Bilimi kirli emelleri için kullanan asalaklar ordusu" diye düşündü. Bu sözleri sesli söyleyecek cesareti kendisinde bulamamıştı.
"Doktor lütfen bizimle gelir misiniz? General Dexter sizinle görüşmek istiyor" dedi üst rütbeli olduğu anlaşılan bir subay. Sesi bir ricadan çok emir olduğunu vurguluyordu.
"Ama..." diye itiraz etme düşüncesiyle başlayan sözünü tamamlayamadı. Askerler doktorun etrafını sarmış ilerlemesi için sabırsızca bekliyorlardı. "Peki" dedi sonradan çünkü itirazın bir işe yaramayacağı belliydi. Belki general ile görüşüp kendisini rahat bırakmalarını sağlayabilirdi.
Asistanın şaşkın bakışları arasında yanındakilerle 3 askeri araca doluşup yola çıktılar.
**********
Generalin karşısına geçtiğinde, kendisini rahat bırakmaları için konuşma fikrinin işe yaramayacağını anlamıştı. Karşısındaki adamın ateş gibi bakışları, karşısındaki her şeyi yakacak gibiydi. Bu bakışlara direnmek zor, hatta imkansızdı. Tam kendisinden beklendiği gibi, gürleyen bir ses ile konuştu general.
"Doktor Smith, bizi kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim"
"Başka bir şansım yoktu" demek istemişti ama ağzından "Önemli değil efendim" kelimeleri çıkmıştı. Generale efendim diye hitap etmesi beklendiğini düşündüğü için tereddüt etmemişti.
General gülümseyerek "Adım General Dexter Hattaway, dostlarım bana kısace Dex der" dedi.
"Memnun oldum Dex" diyen doktora sert bakışlarla bakarak, "Sadece dostlarım bana Dex der, siz bana GENERAL diyeceksiniz doktor" diyerek general kelimesine vurgu yapmıştı.
"Eeev- evet Gen-general" dedi John kekeleyerek. Karşısında kükreyerek konuşan bu adam, yanlış bir sözüyle kendisini bir lokmada yutacak bir aslana benziyordu.
"Şimdi anlaştığımıza göre, sizi buraya davet etmemizin sebebini anlatayım"
"Adam hala davet diyor, sanki bir kokteyle veya partiye davet etmiş gibi" diye düşündü. John, kendisinin gelmekten başka çaresinin olmadığını söylemek istedi ama cesaret edemedi.
"Size sınırsız kaynak sağlayacağız ve sizde araştırmalarınızı bu kaynakları kullanarak geliştireceksiniz" dedi General.
"Herhalde bu kaynakları babanızın hayrına vermeyeceksiniz" diye düşündü ama onun yerine "Peki benden beklediğiniz şey tam olarak nedir?" dedi alacağı cevabı az çok tahmin ederek.
"Tabi ki araştırma sonuçlarınızı askeri alanda kullanmak"
"Ya hayır dersem?"
General bu soruyu bekler gibiydi ve anında cevabını verdi. "Sizi ulusal güvenliği tehdit etmekten tutuklayabilir veya casus suçlaması ile idam ettirebilirim".
Doktorun gözleri korkuyla büyüdü. Odadan kaçacak bir yol var mı diye aceleyle etrafına bakındı.
General doktorun bu hareketlerini eğlenerek izliyordu. " Sakin olun doktor sadece şaka yaptım. Biz askerlerde şaka yaparız" dedi. Çevresindeki askerlerden hafif gülme sesleri geliyordu.
Sinirlenmiş bir şekilde generale bakarak "General bu tehdidiniz beni fazlasıyla endişelendirdi" dedi.
"Neredeyse altınıza kaçıracaktınız" diye güldü general. "Merak etmeyin size sağlayacağımız olanakları görünce zaten gitmek istemeyeceksiniz"
Doktor "orası şüpheli" diye düşündü. Hiçbir şey kendisini askerler ile çalışmaya teşvik edemezdi. ASLA...
**********
Gözleri bağlı bir şekilde 2 saatlik bir yolculuktan sonra, arkasında duyduğu kapı kapanması sesi ile gözlerindeki bağı açtılar. Yol boyunca helikopter ile ilerlemişler, yere indikten sonra kısa bir süre araba yolculuğu yapmışlardı. Yer altı asansörü olduğunu tahmin ettiği bir platform ile aşağıya doğru uzun bir yolculuk yapılmış ve ardından bir sürü kapılardan geçmişlerdi.
Son kapının kapanması ile gözündeki bağ açılmıştı ve gördükleri karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu.
"Lütfen ağzınızı kapatın doktor, sinek kaçmasını istemeyiz" dedi General. "Çünkü buradaki sinekler bile normal değil, mutasyona uğratılmıştır."
John, generali duymuyor sadece önündeki muhteşem manzaraya bakıyordu. Karşısında 20.000 m2 den fazla bir kapalı alanda yer alan çeşitli araçlar ve ekipmanlar dolu bir laboratuar vardı. İlk dikkatini çeken hayatında hiç görmediği büyüklükte elektron mikroskobu ve x ışınları difraksiyonu için kullanılan cihazlar olmuştu.
Hiçbir üniversitede olmayan bu imkanlar askeriyenin devasa bütçesi sayesinde karşısındaydı.
"Çikolata kazanına düşmüş çocuk gibi sırıtmayı kesin de, size tesisi ve çalışanları tanıştırayım" dedi General.
Doktor iki saat önce düşündüğü, ASLA askerlerle çalışmam sözünü unutmuş gibi generali takip etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZA - Dünya'nın İstilası (SY)
Science FictionDost uzaylılar ve düşman uzaylılar arasında kalan bir doktor. Tırtıllar üzerinde deney yaparken gizli bir askeri tesise davet edilir. Muhteşem güzellikte bir asistanı ve genetiği değiştirilmiş hayvanlarla yaşantısı kendisini harikalar diyarında hiss...