İyi okumalar....
Düzenlenmiştir.
Gözlerimi açtığımda etraf karanlık olduğu için pek bir şey göremiyordum. Her yer tozlu olmalıydı çünkü zar zor nefes alabiliyordum. Başımın ağrısı yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı bile. Ellerimi hareket ettirmeye çalıştığımda ettiremedim. Ellerim bağlıydı ve ayaklarımda! Lanet olsun! Sahi neredeydim ben? En son Berke'yi görme umuduyla bir yere gitmiştim ama sonuç. Resmen kandırılmıştım.
Hem tozdan hem hasta olduğumdan dolayı öksürmeye başladım. Her defasında öksürüğüm kat kat arttı. Geçtiğinde ise bir sesler duymaya başladım. İçeri biri girdi. Benim yaşlarımda bir erkekti.
"Uyanmış bu patrona haber verin." dediğinde yine öksürmeye başladım. "Bir de su getirin şuna."deyip çıktı. Bu nasıl muammeleydi? Ne diyorum ben ya! Beni kaçıran insanlardan ne bekliyordum ki zaten! Bir kaç dakika sonra içeri yine o adam girdi elindeki suyla.
"Al iç şunu!"bir an itiraz etmek istesem de boğazımın durumundan dolayı biraz başımı kaldırıp suyu içtim.
"Teşekkür ederim."dedim onun kabalığının aksine. O ise göz devirip çıktı. Öküz. Yine bir kaç dakika sonra içeri Burak denen şerefsiz geldi.
"Ah güzelim ne olmuş sana? Bu ne hal?" tam bir yavşaktı.
"Ne diyorsun sen be? Sanki bu duruma beni sen sokmamış gibi bir de gelmiş karşıma konuşuyorsun! Adi şerefsiz! Berke nerede? Sevgilim nerede? Ona bir şey yapmadın değil mi? Eğer ona bir şey yaptıysan-"
"Ellerin bağlıyken ne yapabileceğini sanıyorsun ki? Ayrıca kelimelerine dikkat et! Hem ben sözümü tutmayacak kadar şerefsiz bir insan mıyım?"
"Evet sen tam bir şerefsizsin!" dediğimle tokat yemem bir oldu. Dudağımın acısını umursamadan yakınımda olan yüzüne tükürdüm. "Sen seni sevmeyen bir kadını zorla kendi yanına getirecek hatta kaçırtacak kadar şerefsizsin. Sen seni sevmeyen bir kadını zorla alı koyan ve ona dokunan bir şerefsizsin. Sen başkasını seven bir kadını zorla alı koyan bir piçsin!"dediğimde tekrar tokat attı. Artık dudağım kanıyordu. "Sen elleri kolları bağlı bir kadına vuracak kadar da şerefsizsin. Attığın tokatlar canımı acıtacak sanıyorsan yanılıyorsun. Senin yaptığın hiçbir şey benim canımı acıtmaz acıtamaz." dediğimde tekrar tokat atacaktı ki elini yumruk yapıp kapıya doğru gitti. O adam ise sadece bizi izliyordu.
"Caner! Kapa kapıyı çık oradan!" diye bağırdı Burak. O çıktığında ise ağlamaya başladım. Canım acıdığından değil. Sinirim bozulduğundan. Ben Berke'yi görme umuduyla buraya gelmişken ondan tek bir iz yoktu. Üstelik beni de kaçırmışlardı. Annem, babam, abim ne yapıyordu kim bilir? Hele arkadaşlarım onlar ne yapıyordur ki? Ağlamam şiddetlenmeye başlamıştı. Keşke gitmeden birine haber verseydim. O zaman her şey daha farklı olur muydu ? Ama sadece yarım saat içinde yetişemezdim ki! Bu sefer Berke'nin canı tehlikeye girerdi. Onun o halini fotoğrafta gördüğüm zaman nasıl dayanacaktım ki?
Ne kadar zamandır buradayım bilmiyorum. Ne zamandır baygınım onu da. En son olanlardan sonra kimse gelmemişti. Gerçi gelmiş olasalar bile haberim olmayabilir çünkü uyuya kalmışım. Aslında tam uyuya kalmak değil de bayılmışım gibi. Kendimi çok halsiz yorgun ve hasta hissediyorum. Hasta olmam bir yana uzun zamandır bir lokma girmemişti ağzıma. Tabii bunun da etkisi vardı halsiz olmama. Bu sırada dışarıdan sesler gelemeye başladı. İçeri Caner geldi. Yanıma yaklaşıp ayaklarımdaki ve ellerimdeki ipleri çözdü. Sonra beni ayağa kaldırıp sürüklemeye başladı. Evet sürüklemek! Ne kadar engel olmaya çalıştıysam da yapamadım. Sahi bu beni nereye götürüyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
Подростковая литература"Bitti buraya kadar bir daha sakın karşıma çıkma.!" "Alara dur bekle bak açıklayabilirim." "Ne saçmalıyorsun sen ya. Yaptığın şeye bak ve bana hala açıklayabilirim diyorsun. Kapa çeneni ve bir daha karşıma sakın sakın çıkma.!" "Alara Alara bekle Ala...