71. Bölüm

212 12 0
                                    

Düzenlenmiştir.

İyi okumalar...

2 ay sonra

Başımın ağrısı 2 saattir geçmiyor bir de üzerine gittikçe artıyordu. Boğazım yanıyordu. Burnum tıkalıydı ve zar zor nefes alıyordum. Sanırım grip olmuştum. Ufladım. Üşümeye başlayınca yorganı kafama kadar çektim.

Bu arada verdiğim sözü tutmuş, Beste'yi buraya getirmiştim. Aslında Kuzey onun yanına gidebilirdi  ama orada onunla iletişim kurması zor olabilirdi. Biz de garantiye alıp onu buraya çağırdık. Önce Beste ile biraz dolaşmış kız kıza muhabbet etmiştik. Konuşurken lafı dönüp dolaştırıp bir şekilde Kuzey'e getiriyordu. O zaman anlamıştım işte onun da hoşlandığını. Sonra beraber sahile gitmiştik. Ben su alacağım bahanesiyle onu yalnız bırakınca Kuzey gitmişti yanına. Aralarında kısa bir konuşmadan sonra Kuzey Beste'nin dudaklarına yapışmıştı. Ben de her zaman yaptığım şeyi yapıp romantik anlarını bölmüştüm. Yaşasın kötülük. Tabii biraz azar yemiştim de neyse. İşte olanlardan bir hafta sonra da beraber İngiltere'ye gitmişlerdi. En kısa zamanda ise İstanbul'a kesin dönüş yapacaklardı.

Çalan telefonum düşüncelerimi böldü. Biraz doğrulup telefonumu aldım. Doruk arıyordu.

"Efendim maviş." sesim bir tuhaf çıkmıştı.

"Sen iyi misin? Sesin garip çıkıyor."

"İyiyim. Sadece biraz üşütmüşüm. Dün dışarıda biraz fazla vakit geçirmişim. Malum kar görünce dayanamıyorum."

"Ah be Alara! Biraz dikkat et kendine. Hadi kapat yanına geliyorum."

"Hayır hayır gelmene gerek yok. Ben şimdi bir şeyler atıştırır ilaç içerim. Eğer kötü olursam sana haber veririm. "

"Hayır Alara oraya geleceğim."

"Doruk lütfen. Kötü olursam haber veririm."

"İnatçı keçi. Neyse ara ara arayıp seni kontrol edeceğim."

"Tamam. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Ona söz vermiştim ama yataktan kalacak mecalim olmadığı için tekrar yatıp yorganı kafama kadar çektim. Rahat bir pozisyon bulup kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Berke'den devam

Önümdeki çizimlerden kafamı kaldırıp derin bir nefes aldım. Yorulmuştum. Hem okul hem iş derken bayağı zorlanıyordum. Masadaki sudan bir yudum alıp ayağa kalktım. Camın önüne geçip dışarıyı seyretmeye başladım. Etraf bembeyazdı. İstanbul kışın ayrı bir güzeldi. Dün Alara ile beraber yaptıklarımız aklıma gelince gülümsedim. Bütün günümüzü dışarıda geçirmiştik. Bütün gün kar yağmıştı. Gülümsedim. Bayağı eğlenmiştik çünkü. Masadan telefonumu alıp Alara'yı aradım ama açmadı. Kafeye gidecekti galiba. En iyisi kafeyi aramak.

"Alo buyurun."

"Melisa benim Berke. Alara orada mı acaba?"

"Hayır. Bugün biraz rahatsız olduğunu ve gelmeyeceğini söyledi."

"Tamam Melisa görüşürüz." deyip kapattım. Neden bana söylememişti ki rahatsız olduğunu? Yanına gitsem iyi olacaktı. Aksi takdirde aklımdan çıkamayaktı. Askıdaki montumu alıp giydim. Telefonumu cebime atıp odamdan çıktım. Nur hanıma erken çıktığımı bildirip otaparka indim.

Kapıyı çalıyorum ama dakikalardır açmıyordu. Üstüne üstlük ses seda da yoktu. Aklıma paspasın altında anahtar olduğu geldi. Çıkarıp kapıyı açtım. Salonda yoktu mutfakta  da. Odasının kapısını tıklayıp açtım. İçime su serpildi onu yatağında görünce. Hemen yanına gittim. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Montumu çıkarıp fırlattım. Yanına oturup yüzünü okşamaya başladım. O an yüzünün gereğinden fazla sıcak olduğunu fark ettim. Alnına dudaklarımı bastırıp ateşi olduğunu anladığımda hemen yorganı üzerinden çektim. Rahatsız olduğunu belirten mırıltılar çıkardı.

SONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin