İyi okumalar...
Düzenlenmiştir.
Gamzde'den
Kaan gideli tam tamına iki saat olmuştu. Ama ben hala beni bıraktığı yerde duruyordum. Bana kızmakta çok haklıydı. Ama beni dinlese fena olmazdı. Şu sıralar Barış'ın ölüm yıl dönümü yaklaştığı için pek kendimde değilim. Sürekli aklımda... Bu gece Kaan bizde kaldığında bile sanki Barış'a sarılıyormuş gibiydim. Bu sadece bir anlık bir şey de değil. Yaklaşık bir haftadır sürekli rüyalarımda. Tamam Kaan'dan hoşlanıyorum ama Barış'ı unutamadım kii... Hayır yani nasıl unutayım?! O benim ilk aşkım ilk defa onun elini tuttum. İlk defa onu öptüm. Bütün ilklerim onunken onu nasıl unutayım? Öylesine güzel giderken bir anda anlık bir hata yüzünden onu kaybettim. Nasıl unutabilirim? Bir insan öldüyse illa onu unutmak mı gerekir?
Bugün erken kalkıp Kaan'a kahvaltı hazırlamaya karar vermiştim. Sonra mutfağa indim. Kaan mutfağa gelmiş ve ben bu fark etmedim. Geldiği sırada yine Barış'ı düşünüyordum. O bir anda pat diye sarılınca istemsizce çıkmıştı ağzımdan. Aptalım. Tam anlamıyla onu unutamamışken bunu Kaan'a yapmamam gerekirdi. Kendimi üzmek istemiyordum ama Kaan'ı üzmeye de hakkım yok. O gün tam onu düşünürken bir anda gelmişti bende kendimi tutamayıp söyledim. Keşke hem ona hem kendime biraz daha zaman verseydim.
Telefonum çalıyordu. Kim bilir nerede bıraktım? İki saattir dikildiğim yerden ayrılıp telefonumu aramaya başladım. En sonunda mutfakta tezgahın üzerinde buldum.
Berke arıyor...
"Efendim Berke?"
"Gamze Alara.."
"Ne! Ne oldu Alara'ya? Berke konuşsana Alara'ya bir şey mi oldu?"
"Alara..."
"Ya Berke konuşsana ne oldu Alara'ya."
"Alara'ya ar-ar-araba ça-ça-çarptı."
"Ne nasıl?"bir anda kendimi yerde buldum. Benim kardeşime araba çarpmıştı.
"Hastaneye gidiyoruz şimdi ambulanstayız." hangi hastane olduğunu öğrenip telefonu kapattım. Göz yaşlarımı silip güçlükle ayağa kalktım. Hemen odama girdim. Üstüme ne bulduysam geçirip telefonumu biraz para ve anahtarlarımı alıp dışarı çıktım. İnşallah kolaylıkla taksi bulabilirdim. Aşağı sokağa indiğimde bir taksi buldum. Allah'tan boştu.
Hastaneye gelene kadar kafayı yemek üzereydim. Sürekli kafamda kötü bir seneryo kuruyordum. Taksiciye parasını verip indim. Koşarak resepsiyona gittim.
"Alara Karayel trafik kazası geçirmiş nerede?" kadın bilgisayarı biraz daha inceledi ve
" Üçüncü katta bir numaralı ameliyathanede." asansörün önüne geldiğimde çok kalabalık olduğunu gördüm. Vakit kaybetmemek için merdivenlere yöneldim. Dediği yere geldiğimde Berke yere oturmuş ağlıyordu. Alara'nın annesi ve babası oturuyor Mariç ve Arda abi ise onları teselli etmeye çalışıyordu. Oysa kendilerinin onlardan farkı yoktu. Doruk ise oturmuş boşluğa bakıyordu. Bu görüntüler bana o günü hatırlatıyordu. Barış'ın öldüğü günü. Göz yaşlarım yine firar ettiğinde aldırmadım. Hemen Berke'nin yanına gittim.
Berke'den
Alara'ya araba çarptıktan kısa süre sonra ambulans gelmişti. Bende ambulansa binince bir yandan dua ediyor bir yandan da ailesine haber veriyordum. Bu o kadar acı verici ki... En son dayanamayıp Emre'yi aradım ve diğerlerine haber vermesini söyledim. Hastaneye geldiğimizde hemen onu ameliyata aldılar. En son ameliyata girmeden elini tuttum çok soğuktu. Buz gibiydi. Kısa süre sonra ailesi de geldiğinde daha kötü oldum. Olanları sordular nasıl olduğunu. Annesi birden yere yığıldı. Babası annesini tutmaya çalışıyordu ama kendisi de zor ayakta duruyordu. Onlardan sonra Doruk geldi. O ise hiçbir şey demeden oturdu.
"O-o i-i-iyi mi?"diye sordu Gamze aynı anda yanıma çöktü.
"Bilmiyorum yarım saattir içeride bir Allah'ın kulu gelip bir şey söylemiyor."
"Na-nasıl oldu peki?"
"Pikniğe gittik daha sonra yürüyüşe çıkmak istedi. Çıktık yolun kenarında yürüyorduk. Bir yandan da konuşuyorduk. Sonra çok mutluyum diyerek kendi etrafında dönüyordu. Biraz yola çıkmıştı. Söyleyecektim. Birden araba göründü tam diyecektim işte....." birden hıçkırarak ağlamaya başladım. "Söylemeliydim ama dilim tutuldu. Uyarmalıydım onu. Onu korumalıydım. Aptalım ben aptal." Sinirle ayağı kalkıp duvara yumruk attım. Kimse ses çıkarmıyordu. O sırada Yağmur Emre Kaan ve Kuzey geldi. Bu Kuzey'in ne işi vardı? Emre'yi kolundan tutup kenara çektim.
"Bunun ne işi var burada?"
"Abi arkadaşı yani bilmesi gerektiğini düşündüm."
"Arkadaşı falan değil. Hoşlanmıyorum o heriften." o sırada kapıdan hemşire çıktı. Herkes ayaklanıp kapıya yöneldi.
"Kızım nasıl?" diye sordu Mustafa amca.
"Şuan durumu kritik. Kan lazım. A(Rh) negatif. Kan bankasını aradık ama kan bulamadık. Acilen kan gerek. Eğer aranızda olan varsa-"
"Ben benim A negatif." diye atıldı Kuzey. Hay ben bunun.
"Benimde." dedi Meriç.
"O zaman lütfen benimle gelin."
Yaklaşık yarım saat sonra Meriç ve Kuzey geri döndüler. İkisi de farklı yere oturdular. Meriç bir haber var mı diye soruyordu. Maalesef sürekli içeriye biri girip çıkıyor ve yine hiçbir şey söylemiyorlardı. Artık kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Sanki o ameliyat masasında ben yatıyor gibiydim. O kadar garip duygular içerisindeydim ki daha tam olarak ne hissettiğimden emin değildim. Bu sırada içeriden doktor çıktı.
"Hastanın yakınları sizler misiniz?"
"Evet."diye atıldım.
"Alara hanım gerçekten çok ağır bir kaza geçirmiş. Ameliyat bir kaç sıkıntıya rağmen iyi geçti. Bir kez kalbi durdu. Durumuna gelecek olursak sağ bacağı kırık. Onun dışında kaburgasında iki çatlak var. İç kanama geçirdi ama durumu kontrol altına aldık. Son olarak başına bir darbe almış. Şuan için önemli bir şey yok uyandığında daha kolay anlaşılacaktır. Şimdi ise onu yoğun bakıma alacağız ve uyanmasını bekleyeceğiz. Güçlü bir bünyesi var eminim uyanacaktır. Geçmiş olsun."dedi ve gitti. Bu mucize gibi bir şeydi. Yani yaşaması o kadar acıya rağmen hayata tutunmuştu.
Bir kaç dakika sonra sedyede geliyordu. Yüzü çiziklerle doluydu. Ayağı alçıdaydı Kafasının bir kenarında bandaj vardı. İçimi bir acı kapladı. Sanki kalbimi söküp alıyorlar. Bu bu anlatılamaz bir acıydı. Elini tuttum yine buz gibiydi. Bu sefer aldırmadım. Sedyenin durmasını sağladım. Alnına bir öpücük kondurdum. Avucunun içini öptüm. Kokusunu içime çekip gitmeleri için geri çekildim. O öyle sedyede giderken göz yaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Emre yanıma geldi.
"Merak etme o çok güçlü bir kız bunu başaracak. Uyanacak. Hem o seni bırakır mı?" bırakmaz. O beni bıraksa ben onu bırakmam ya. Bir şey demeden yürümeye başladım biraz hava almaya ihtiyacım var. "Abi nereye gidiyorsun?"
"Hava almam lazım. Sen bir şey olursa bana haber ver."
"Bende seninle gelseydim."
"Yok yalnız kalsam daha iyi." beni başıyla onayladı. Merdivenlerden yavaş yavaş aşağı indim. Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Zor da olsa gülümsedim. Çünkü o ölmemişti. Kalbi durmasına rağmen ölmemişti. Beni bırakıp gitmeycekti. Tamam durumu pek iyi değil. Ama sonuçta yaşıyordu ve ben onun kurduğu bütün hayallerini gerçekleştirecektim.
Bölüm sonu... Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın..
Bu bölüm biraz kısa olduğu için üzgünüm. Beklediğiniz için yazdım pek içime sinmedi. Umarım beğenirsiniz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
Teen Fiction"Bitti buraya kadar bir daha sakın karşıma çıkma.!" "Alara dur bekle bak açıklayabilirim." "Ne saçmalıyorsun sen ya. Yaptığın şeye bak ve bana hala açıklayabilirim diyorsun. Kapa çeneni ve bir daha karşıma sakın sakın çıkma.!" "Alara Alara bekle Ala...