Akça, Bera'nın nefes alışından uykuya daldığını anladığında kafasını ona çevirdi.
"Ben sana bu kadar aşık olduğumu yeni fark ediyorum." dedi fısıldayarak. Gözlerinde biriken yaşlar saniyesinde serbest kalmış, yastığa ulaşmıştı. Yavaşça tüm bedenini ona doğru çevirdi ve elini yanağına dayayarak Bera'yı izlemeye başladı.
"Mutluluk yaşanmaz, ama en zor günde hatırlanır demiştin sen bana. Gerçekten çok doğruymuş. Yaşarken farkında olamadım hiçbir zaman seninle bu denli mutlu olduğumu. Yolun sonuna geldiğim o alelade anda, seni kızına kavuşturduğumda kendimden ayıracağımı anladığımda burnumuzun direği sızladı birden."
Elini yavaşça adamın yüzüne getirdiğinde kendini sıktı sesli bir şekilde ağlamamak için.
"Fark ettim ben bir tek seninle mutlu olduğumu. Ama ölürken. Yaşarken değil. Ölüyorum ben."
Yutkunamadı Akça.
İnsanın gırtlağında zamanla, dışarı akıtamadığı gözyaşları birikir. Sonra bir yumru gibi orda öylece durur. Yutkunmayı engelleyecek kadar büyük bir acıdır bu.
"Ne yapacağım ben? Sensiz orada çok üşürüm." dedi titreyen dudaklarıyla. Eliyle ağzını kapatıp sırtını yatağın başlığına dayadı. Gözlerinden akan yaşlarla birlikte, hıçkırığını durdurmaya uğraştı.
Bazen bazı acılar öyle çok can yakar ki, konuşamaz insan. Sadece susar ve o suskunluğun içindeki çığlık kulakları sağır eder. Duyamaz karşıdaki. Çünkü bazı acılar kelimelerle ifade edilemez. Göğüs kafesini deler geçer. Benliğini deler geçer. Parçalar geçer. Ama geçer. Her şey gibi geçer. Bu da geçecekti. Birkaç ay sonra her şey bitecekti.
Acıyla gülümsedi yeniden. Sakince Bera'nın sakallarını sevmeye başladı.
"Hani nasıl biliyor musun?" dedi durgunlaşırken. Kalbine batan sızıyla zor bir nefes aldı.
"Her şeye yetiştim ben bu hayatta, her şeyi hallettim de bir tek sana geç kaldım. Yetişemedim bak, güçsüzüm. Sen hep diyorsun ya bana, benim Akça'm çok güçlü diye."
Dudaklarını birbirine bastırdı ve tavana baktı.
"Değil. Senin Akça'n ölüyor Bera. Bir daha gelmemek üzere gidiyorum ben."
Yavaşça adamın dudaklarını okşarken onu uyandırmamaya özen gösteriyordu. Anlaşılan gözyaşları bu gece durmayacaktı.
"Ezberledim her bir zerreni." dedi Bera'nın yüzünü incelerken. Küçük elleri hala sakallarında dolaşıyordu.
"Gel, bak."
Konuştukça daha çok kalbine batsa da acısı, buna ihtiyacı vardı.
"Aşkın hala aynı yerinde asılı duruyor kalbimin. Seni sensiz bekleyen günlerimin hatrına kalsam yanında. İlla gideceksem de seni paramparça etmeden, yıkıp yok etmeden gideyim öylece, sessizce. Ama sen hiç kimseyi alma hayatına, dayanamam. Ben seni herkesten daha çok severim."
O anda bir sancı vurduğunda kendini sıktı. Ellerini karnına koyup derin nefesler alırken sakinleşmeye çalıştı. Hiçbir şey yapmadı. Kızını dünyaya getirene kadar bunu çekecekti, biliyordu.
"Daha çok seveceğim seni." dedi Bera'ya bakarak.
"Kokunu daha çok içime çekeceğim. Daha çok öpeceğim."
Elini çekmeceye uzattı ve odadan çıkarken oraya koyduğu defteri çıkarttı. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildiğinde gece lambasını yaktı toparlanıp. Derin bir nefesle beraber kalemi de aldı eline. Yazmaya başladı.
