Hepinize selam bebeklerim! Biliyorum arayı çok uzattım, aramıza kocaman özlemler girdi o yüzden ben de bu durumu telafi etmeye geldim ama biliyorum ki siz onları hiç unutmadınız ❤️
Mesajlarınız sayesinde ben de yazmayı özlediğimi fark ettim, hepinize yılmadan onlarla tekrar buluşmak istediğinizi dile getirdiğiniz için teşekkür ederim ☀️
Son yazdığım bölümün devamı gibi düşünüp öyle okuyun 🫶🪐
Hastane odasının penceresi açık olan camından içeri güneş ışığı vuruyordu. Akça Ayaz'ı yatağa yatırmış, kendisi büyük koltukta oturuyordu. Elinde ise ilgilendiği yeni davanın dosyası vardı. Yutkunarak dosyayı açtı. Yine gözü yaşlı bir anne, yine cinayete kurban giden genç bir kadınla karşı karşıyaydı.
Dosyayı poşetinden çıkartıp ciddiyetle ve başı dik bir şekilde göz gezdirmeye başladı.
"26 Nisan 2022."
Akça'nın zihninden silemeyeceği sayısız tarihten birisiydi yine. Yazıyı okumadan önce derin bir nefes aldı. Kısa saçlarını arkaya attı.
"Yasemin Atalay."
Üniversite son sınıf öğrencisiydi ve henüz 21 yaşındaydı. Erkek arkadaşından ayrılmak istediği için başından vurularak öldürülmüş ve cesedi dereye atılmıştı. Akça davanın kayıt kısmıyla uğraşırken Hazal, kadının katiline suçunu itiraf ettirmiş ve dosyaya geçirmişti. Katilin ifadesini okumak hiçbir zaman kolay olmuyordu. O yazılanlardan sonra mahkeme salonunda kendini dizginleyebilmek çok zordu. Ama yine de Yasemin'in avukatı olarak en ağır cezayı verebilmek için olayın detaylarını bilmesi gerekiyordu.
"Yasemin'le iki yıldır beraberiz. Üniversitede tanıştık. İlişkimiz devam ederken sıklıkla kavga ediyorduk. O gün sınıftaki bir çocukla fotoğraf attığı için tartıştık. Tartışma kavgaya dönüştü. Artık dayanamadığını ve benden ayrılmak istediğini söyledi. Evden çıkmaması için kapıyı kilitledim. Benden ayrılmasını istemiyordum. Kapıyı kilitlediğimde çok sinirlendi ve göğsüme vurmaya başladı. Bir yandan bağırıyordu. O sırada onu ittirdim ve kafasını duvara çarptı. Beni polise şikayet edeceğini söyledi. Camdan çıkıp bağıracağı sırada mutfağa koştum ve elime bir bıçak aldım. Can havliyle camı kapatıp bıçağı rastgele vücuduna sapladım. Gözüm dönmüştü."
Telefonundaki alarmın çalmasıyla kendine geldi Akça. Saat 10 olmuştu ve hastaneden çıkma vakitleri gelmişti artık. Kalbine bir ağırlık çökerken oturduğu koltuktan yavaş bir şekilde kalktı ve dosyayı yerine yerleştirdi.
Buruk bir gülümsemeyle Ayaz'ın uyuduğu yatağın kenarına oturdu. Eğildi ve oğlunun alnından öperek nazikçe saçlarını sevdi. Bera'nın hastaneden gidişinin ardından bir daha hiç uyumamıştı. Bu yüzden gözleri kıpkırmızıydı.
"Ayaz, hadi uyan annecim. Bak daha çıkışımızı yapmadık. Kardeşlerin evde bizi bekliyorlar." diye fısıldadı sakince.
"Babam.." dedi Ayaz uyku sersemliğiyle. Son olanları bilmediği için gece birlikte kaldıklarını sanıyordu.
"Babam nerede?"
Akça yavaşça doğruldu ve kalktı yataktan. Nefes alamadığını hissediyordu. Hastane odasının penceresini açtığında rahatlamak istercesine dışardaki havayı içine çekti.
"Baban gitti." dedi gözleri dolarken. Ayaz annesinin sesindeki üzüntüyü fark ettiğinde kafasını kaldırıp ona baktı. Pencereden dışarı bakan Akça hemen bakışlarını ona çevirdi.