Elinin tersiyle alnındaki teri sildi Akça. Havalar artık ısınmaya başladığından şort ve askılı badi giymişti. Belindeki dövme, eğildiği için kendini belli ediyordu. Elinde son iki tohum kaldığında toprağı iyice eşeledi ve birini içine yerleştirdi. Bera o sırada elinde iki fincan kahveyle bahçeye çıktı.
"Bebeğim, kolay gelsin." dedi gülerek. Akça adamın sesiyle hemen gülümsedi.
"Gel de yardım et."
Bera elindeki bardakları bahçeye kurdukları minimal masanın üzerine bıraktı ve o da Akça gibi yerdeki çimenlerin üzerine oturdu. Uzanıp kadının şakağına uzun ve kokulu bir öpücük bıraktı.
"Ne ekiyorsun yine?" dedi ve kadının saçlarını yüzünden çekerek kulaklarının arkasına sıkıştırdı.
"Şeker portakalı." dedi Akça adamın gözlerine bakarken. Bera bu düşünceyle birlikte tebessüm etti. O an, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşündü. Aslı'ya o kitabı okumaya başladığı sıralarda kadınla daha evlenmemişti bile. Şimdi ise her sabaha onun kokusuyla uyanıyordu. Hayat garipti.
Akça kalan son tohumu Bera'nın avucuna bıraktı.
"Bunu da sen ek. Ben de hortumu getireyim, hem bahçeyi böyle boydan temizlemiş oluruz."
Bera avucundakini eşelenmiş toprağa ekerken, Akça ellerini silkeleyerek yerden kalktı. Terliklerini çıkartıp kenara koyduğunda bahçedeki büyük hortumun yanına ilerledi. Çıplak ayakları, şimdi yemyeşil çimlerle buluşmuştu.
Önce suyun ısısını ayarladı. Daha sonra ise hortumu yerinden çözerek büyük bahçede dolanmaya başladı. Hem çiçekleri suluyor, arada bir de Bera'ya bakıyordu. O ise pür dikkat şeker portakalı fidanını dikmekle meşguldü.
"Bitti mi işiniz Bera bey?"
Bera son bir kez toprağa bakıp karısına döndü.
"Önce kahveleri içseydik ya. Yorulmadın mı sen?"
Akça omuz silkerek hortumu yere bıraktı.
"Yoruldum."
Bera gülümsedi ve yerden kalktı. Ellerini birbirine çarpıp tozların yerle buluşmasını sağladı. Daha sonra kadının elini tuttu ve kahvelerin yanına doğru ilerledi. Büyük ve dik sandalyeye oturduğunda Akça'yı da kucağına çekti ve ellerini kadının beline doladı. Akça o sırada hiç bozuntuya vermeden kahveye uzandı ve bir yudum aldı. Yüzünü ekşitirken, bardağı masaya koydu.
"Çok şekerli bu ya."
Bera kadının açıkta kalan sırtına bir öpücük kondurduğunda, Akça gözlerini kapattı. Ellerini adamın belini saran ellerinin üzerine koydu ve kafasını ona doğru yasladı.
"Bu sefer fazladan şeker attım galiba." dedi Bera fısıldayarak. Akça huylanınca gülerek kafasını oynattı.
"Ya şöyle yapma, gıdıklanıyorum."
Bera dudaklarını birbirine bastırdı ve kadının kulağına yanaştı iyice.
"Nasıl?"
Akça tekrar tepki verdiğinde kaşlarını çattı.
"Böyle işte ya. Bilerek yapıyorsun."
Kalkmak istediğinde Bera onun kolundan çekip tekrar kucağına oturmasını sağladı. Ancak şimdi yan bir şekilde, tek bacağında oturuyordu.
"Nereye ya? Özlem gideriyorduk ne güzel." dedi ve kahvesine uzandı. Bir yudum içtiğinde kaşlarını çattı.
"Bunun neresi şekerli sevgilim ya?" dedi ve kadına uzattı fincanını.