Kucağına aldığı bilgisayar ile salondaki koltuğa yayılmıştı Bera. Bacaklarını sehpaya uzatmış, yanına da kahvesini almıştı. İki üç ay önce Nazlı için yapacağı hazırlığı şimdi Akça'ya yapıyordu.
Derin bir nefes alıp, telefonun kilidini açtı. Önünde bir ilan açıkken üstünkörü incelemişti evi.
"Alo?"
"Akça rahatsız ediyorum kusura bakma, müsait misin?" Dedi ekrana bakarken.
Akça ise kahvaltı sofrasındaydı. Sinan ve annesiyle kahvaltı ediyorlardı. Ağzına bir salatalık dilimi attı.
"Müsaitim tabi bir sorun mu var?"
"Ev ilanlarına bakıyorum da, bir kaç tane buldum. Bugün işin yoksa bakalım diyecektim."
Adam görmese de Akça kafasını salladı. "Müsaitim. Bugün çalışmıyorum zaten."
"Tamam, bir saate alırım seni. "
"Tamam görüşürüz."
Akça telefonu kapatınca, Sinan ile göz göze geldi.
"Ne diktin yine gözlerini üstüme ya?" Dedi kadın çayından yudum alırken.
"Kocan olacak adamla konuşman gözlerimi yaşarttı da." Dedi Sinan alaylı bir gülümsemeyle.
"Ne diyeyim, efendim kocacım, günaydınlar kocacım mı diyeyim?"
Melek gülerek kalktı masadan. Çay dolduracaktı.
"He ama bak çok istiyorsan sen dersin karına. Canım karım dersin."
Sinan yüzünü buruşturdu.
"Ne diye aramış?"
Akça iç çekerek masadan kalktı. "Ev bakmaya gidiyoruz."
"Senin evin güzeldi kızım, boşuna masraf yapmasaydınız." Dedi Melek bardağını masaya koyarken.
"Valla ben de evlerine gelin gidersin diyordum."
Akça, Sinan'ın omzuna vurdu. "Bi dalga geçme ya!"
Sinan gülerek çayını içti. Akça adama ters bir bakış atıp annesine döndü.
"Öyle de Bera kendini kötü hissederdi anne. Yeni ev daha iyi olur diye düşündük."
"İyi bakalım, dikkatli ol." Dedi Melek. Akça annesinin yanağına bir öpücük kondurup çıktı mutfaktan.
×
Akça arabadan inerken şaşkınlıkla baktı eve. Siyah ve oldukça pahalı bir eve benziyordu.