"Anne, bak." dedi Ada eliyle uçan martıları gösterirken.
"Bir sürü kuş."
Akça, Bera'nın göğsünden doğruldu ve kızının gösterdiği yere baktı gülümseyerek.
"Çok güzeller değil mi?"
"Evet." dedi Ada ellerini çırparak. Akça kızının saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Sen de bir şeyler vermek ister misin onlara?"
Ada heyecanla annesine döndü yüzünü.
"İstiyorum anne."
Bunu duyan Vina, hemen babasının bacağından kalktı aceleyle.
"Ben de besleyebilir miyim baba?" dedi Bera'nın gözlerinin içine bakarak.
Bera gözleri dolarken gülümsemeye çalıştı kızına.
"Tabii ki bir tanem."
Vina adamın boynuna sarılırken Bera küçük kızın gerdanını öpüp kokusunu içine çekti. Sırf bunun için yaşıyordu işte.
Evlat kokusu, cennet kokusuydu.
Akça, Ada'yı bebek arabasının içine yerleştirip kemerini de taktı. Daha sonra arkasını dönüp Bera'nın yanağına bir öpücük kondurdu.
Bera rüyadan uyanır gibi kadına baktı. Mavi gözleri ışıl ışıldı. Ve Bera kadının bu mutluluğunu asla söndürmek istemiyordu.
"İyi misin?" dedi Akça kaşlarını çatarken. Bunu söylerken adamın yanağını okşamıştı.
Bera kafasını çevirip kadının avuç içini öptü ard arda.
"Siz yanımdasınız, kötü olma ihtimalim var mı?" dedi tebessümle. Akça eğilip tekrar öptü adamı.
"Ben hemen içeriden simit alıp geleceğim. Gözün çocuklarda olsun." dedi. Bera başıyla onayladı kadını.
Vina babasının yanında, arkasını dönmüş denizi seyrediyordu. Ayaz da o sırada bebek arabasının içindeki kardeşinin eline oyuncağını veriyordu.
"Baba.." dedi Vina hala denizin dalgalarını merakla seyrederken. Bera kafasını çevirip kızına baktı. Eliyle yavaşça kumral saçlarını sevdi yavaşça.
"Canım, söyle."
"Ben doğarken sen yanımda mıydın?" dedi ve bakışlarını adama çevirdi. Biraz tedirgin gibi görünüyordu. Bera beklemediği bir soruyla karşı karşıya kalırken, dudaklarını birbirine bastırdı.
"Yanındaydım. Ben seni hiç yalnız bırakır mıyım?"
Vina yutkunup bebek arabasında kahkahalar atan kardeşine baktı.
"Ada'yı bıraktın ama. Onun yanında yoktun ya." dedi gözleri dolarken.
"Annem çok ağladı biliyor musun? Sen yoksun diye."
Bera dudakları titrerken sarıldı kızına. Vina da kollarını adama dolamıştı.
"Nefes alamıyorum diyordu. Hani sen bana anlatmıştın ya, nefes alamazsak yaşayamayız demiştin. Sen yokken annem nefes alamıyordu baba. Ölecek diye çok korkmuştum ben."
Gerçekler en çıplak haliyle yüzüne çarpmıştı adamın. Hemen yanı başında oyun oynayan oğluyla minik kızına değdi gözleri.
Ada'nın doğumunu görememişti Bera. Oysa ki ne hayaller kurmuşlardı. Her şeyin aksine acısız bir dünyaya kucak açmasını istemişlerdi onun.