Akça eliyle kalbine bastırarak koşarken, yolun ortasına geldiğinde öylece durdu.
Çünkü bazı şeyler tam da böyledir.
İnsan aşina olduğu gürültüyü, bilmediği sese tercih edendir. İnsan, bildiği sessizliği bilmediği sese yeğleyendir.
Akça'nın da sessizliğe tercih ettiği o ses Beraydı. Ama onun gidişiyle etrafındaki tüm sesler yine susmuştu.
Hızla gelen bir arabanın ard arda kornaya basmasıyla irkildi. Titreyen dudaklarla bir iki adım geri gittiğinde bir el kolundan sertçe kavrayıp çekti onu.
"Akça! Akça, iyi misin? Yüzüme bak."
Kalbini sızlatan o yüze doğru bakışlarını çevirdi kadın. Hala gözünden küçük küçük damlalar akmaya devam ediyordu.
"Değilim."
Arabayı süren adam camdan çıkıp bağırmaya başladı o an.
"Kör müsün ya sen, ezileceksin altımda!"
Bera kadını iyice kendine çekip kızgın bakışlarını şoför koltuğundaki adama dikti.
"Siktir git lan! Gömerim seni şimdi o arabanın altına!"
Adam bıyık altından tekrar birkaç küfür savurup gaza bastı ve oradan uzaklaştı.
Akça kendini hafifçe geri çekip adamın yüzünü inceledi.
Tam tokat attığı yerin kıpkırmızı olduğunu fark ettiğinde elini titrekçe Bera'nın yanağına koyup okşadı.
"Çok acıdı mı?" dedi kısılmış sesiyle. Adama doğru uzanıp kırmızı yere dudaklarını bastırıp öptü.
"Ö-özür dilerim."
Bera yutkundu ve gözlerini kapattı.
"İyi değilsin sen. Gel şöyle bi otur."
"Değilim. İyi değilim." dedi Akça kafasını iki yana sallayarak. Başını öne eğdi ve sol elindeki yüzükle oynamaya başladı.
"Geçmez sandım geçti. Bitmez sandım bitti. Gelmez dediğim geldi. Gitmez dediğim gitti. Düşmem dedim düştüm. Ben mağlup olmam diye çıktığım yoldan geriye, yenilgilerimi koluma takıp döndüm. Ama artık çok yorgunum. Dünyayı omzuma almış kadar yorgunum. Artık hiçbir şey beklemiyorum."
Kendini anlatmaktan yorulduğu bir yer vardır insanın. Öyle çok yorulursun ki kimseyle hiçbir şey hakkında konuşmak istemezsin. Akça tam da böyle bir şeyin ortasındaydı. Dingin bir sessizliğe ve konuşmadan; gözlerinden, bakışından dahi onu anlayacak birisine ihtiyacı vardı. O insan tam da karşısında duruyordu, ancak o kadar uzaktı ki kadına.
İnsan bazen birisiyle sadece susmak ister.
"Kaçtığım bütün savaşların yaralarını taşıyorum." dedi Akça. Kafasını sallayıp dolu gözlerle baktı adama.
"Beni kendine yara yapma Akça. Bitiyoruz biz, birbirimize yetemiyoruz."
Titrek bir nefes aldı kadın. Ağlamanın hiç sırası değildi.
"Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa kendimi parçalayacak değilim Bera. Ben senin için çok ağladım. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenmem.
Işıkları sen kapattın, inadına açmayacağım. Sert bir kadınım bilirsin, bir kere gidersem ömür boyu beni bulamazsın."Bera kadının gözlerine bakamadı. Bakarsa gidemezdi.
"Ben veda etmeyi bilmem, nolur bana veda et." dedi içinden.