3- Deniz Kızı

1.6K 174 97
                                    

Islık öttürerek arabadan indi Bera. Kapıları kitleyip ellerini cebine attı ve emniyete girdi. Her sabah olduğu gibi yeni güne hazırlanıyordu herkes. Yeni getirilen suçlular, tahliyesi verilenler, gece boyunca çalışmış, yorgunca evine gitmek için işini hızlandıran polisler...

Aylak adımlarla asansörden indi ve odasına yürüdü. Kapıyı açtığında hiç alışkın olmadığı bir görüntüyle karşılaştı. Kendisinin yanlış geldiğini düşünüp odayı inceledi.

"Rahat galiba?" Dedi bacak bacak üstüne atıp kahvesini içen kadına.

Akça güldü. "Çook." Dedi kahvesini masaya koyarken.

"Hatta dur, hemen bir tane de sana söyleyelim. Afyonun patlamamıştır daha." Dedi sırıtarak.

Bera ceketini çıkardı ve kendi koltuğuna attı. Daha sonra kadının karşısına oturdu. Geriye yaslanıp gözlerine baktı.

"Neden geldin?

"Hiç, havadan sudan sohbet ederiz dedim. Annenler iyidir inşallah?" Dedi kafasını yana yatırıp.

"Akça." Dedi Bera uyarır bir ses tonuyla. Akça iç çekti.

"Önder Bey için geldim. Bir gelişme var mı, delil falan bulabildin mi diye."

"Buldum."
Kollarını dizlerine yaslayıp kadına doğru eğildi.

"Ama işte bilirsin, gizli dosyalar bunlar bilgi veremiyorum."

Akça gülümseyerek kalktı oturduğu yerden. Bera sırıtarak arkasına yaslanıp kadına baktı.

"Sen yine de dikkat et." Dedi çantasını alırken.

Bera aynı surat ifadesiyle bakıyordu kadına. Gülerek ayaklandı ve karşısına dikildi. İkisi de birbirine aynı surat ifadesiyle, hafif bir gülüşle bakıyordu.

"Hayırdır, şimdi de tehdit mi ediliyorum?"

Kadın elini adamın yakalarına getirdi ve yavaşça düzeltti. Bera kadının yüzünü sakince incelerken, Akça gözlerini adamın gözlerine dikti. Ufak bir temasta bile hareketleri yavaşlamıştı.

"Ben tehdit etmem, ön bilgi veririm."
Adamın yakasının olduğu yere elleriyle yavaşça dokundu ve çekti. Bera kadının kendisinden uzaklaşmasıyla kendine geldi.

"Ön bilginizi aldığıma emin olabilirsiniz o zaman, Akça Hanım." Dedi. Akça gülümsedi.

"Umarım." Dedi ve adama son kez bakıp odadan çıktı.

Akça, ellerini arkada birleştirmiş, öylece etrafı seyreden Sinan'a baktı.

"Polis egosu işte. Bilgi vermem zırvalaması yaptı."

Sinan göz devirdi.

"Hiç şaşırmadım nedense."
"Ben bir lavaboya gideyim, sonra da çıkalım."

Sinan başıyla onayladı. O sırada Hazal da odasından çıkıyordu. Sinanla göz göze gelince yavaşça yaklaştı ona.

"Sakın, Hazal. Hiç sırası değil."
"Ortalık yerde değil de, odamda konuşsak?"

Sinan kafasını kaldırıp kadına baktığında Hazal başını yana eğdi. Sinan kadının bu hareketine ve bakışına hiçbir zaman itiraz edemezdi.

"İyi tamam. Sadece beş dakika."

Hazal gülümseyerek kapıyı açtı ve ikisi birlikte içeri girdiler. Hazal, masasına otururken Sinan da hemen dibindeki sandalyeye ilişti. Birkaç saniye öylece durdular.

TuzakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin