Adam kapıyı yavaşça ittirdiğinde, içerideki sıcak hava yüzüne çarptı. Kapının önündeki arabayı tanımıştı ve Akça'nın içeride olduğundan emindi.
"Akça?" diye seslendi ancak bir geri dönüş alamadı. Aynı zamanda yürümeye devam ediyordu.
Tek tek kapıları açarken kulağına yüksek sesli bir müzik doldu. Adımlarını hızlandırdı ve duyduğu sesi takip etti. Koridorun sonundaki odanın kapısını açtığında yere çökmüş ve dizlerini kendine çekmiş bir şekilde şarkı mırıldanan kadını gördü.
Kulağında kulaklık vardı ve gözleri kapalıydı. İleri geri sallanıyor ve ağlıyordu aynı zamanda.
Kaşlarını çattı adam. Bir iki adım atıp odaya tamamen girdiğinde sol taraftaki tuvali fark etti. Her zamanki gibi siyah boyalarla işlenmişti ve sarılmış bir şekilde kadın ve erkek figürü yapılmıştı.
Akça'nın yanına diz çöktü ve omzuna dokundu. Akça o hareketle sıçrayıp açtı gözlerini. Ancak karşılaştığı manzaraya baya şaşırmıştı.
Aceleyle kulaklıklarını çıkarttı ve gözündeki yaşları sildi. Derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı ilk önce.
"S-sen nasıl girdin buraya Ecevit?" dedi kısılmış sesiyle. Ecevit kadının kolundan tutup nazikçe yerden kaldırdı.
"E kapıyı açık bırakmışsın. Dışarda da arabanı görünce sana bi bakayım dedim."
Elini Akça'nın omzuna koydu.
"Hiç iyi görünmüyorsun."
"Saat kaç?" dedi Akça etrafına bakınıp. Ecevit bileğini döndürüp gözlerini kıstı.
"Yedi buçuk."
Akça gözlerini kocaman açtı.
"Ne!"
Ağlamaktan dolan burnunu çekip odadaki masaya doğru ilerledi ve çantasını sırtına attı. Gözyaşları yanaklarından akmaya devam ederken hem yürüyor hem de kafasına vuruyordu.
"Ben bu dünyada anne olacak en son insan bile değilim!"
Kadının hali Ecevit'i korkutmuştu. Odanın ışığını kapatıp alelacele peşinden gitmeye başladı.
"Akça bekle!"
Akça'nın ise hiç onu duyuyormuş gibi bir hali yoktu. Kendi kendine söylenmeye devam ediyordu.
"Ben kimseye yetemiyorum. Hiçbir şeyi hak etmiyorum."
Ecevit kadının kolunu hızla kavrayıp durdurduğunda sarsılmıştı Akça. Dudakları titrerken mavilerini ona şefkatle bakan adama dikti.
"Yapma bunu kendine." dedi Ecevit. Kadının kolunu sıvazladı.
"Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok ama emin olduğum tek şey senin harika bir anne olduğun."
Kafasını atölyenin dış kısmına çevirdi. Hava iyice kararmıştı.
"Bazen anneler de kaçamak yapabilirler, yalnız kalmak isteyebilirler. Bu seni asla yetersiz bir kadın yapmaz."
Akça hiçbir şey demeden öylece dinliyordu adamı. Bunları ona söyleyen kişinin Bera olması gerekiyordu ama o yoktu.
"Ben," dedi ve küçük bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp yutkundu. Midesinin bulanmasıyla ağzını kapattı.
Kolunu adamdan kurtarıp hemen yan tarafta olan küçük tuvalete girdi ve kapıyı kilitledi.
Midesindeki her şeyi boşalttığında içten bir nefes aldı ve klozete tutundu. Ecevit ise dışarda kapıyı yumrukluyordu.