Vote:5
Siyah Gitar
16. Bölüm(1 Yıl Sonra)
-Lavinia'nın Anlatımıyla-
°Ağva / İstanbul°
Bir yıl. Dile kolay ama kalbe zor bir yıl. Üç yüz altmış beş gün. Elli iki hafta.
Siyah Gitar kaybolmuştu. Ben sadece Lavinia'ydım. Geçen sürede esas ismimi kullanmak için zorlu bir hukuk sürecine girmiştim ve kazanmıştım.Lavinia Orgun olarak yep yeni bir hayata başlamıştım. Ağva'ya geldikten bir hafta sonra oradaki mekânlardan birinde devamlı sahne teklifi almıştım ve sezon boyu orada sahne almıştım. Oradan gelen parayla da 1+1 küçük bir ev tutmuştum. Burası küçük bir yerdi ama kış mevsiminde de kış turizmi dinamik geçen bir yerdi. Halk eğitim kurslarından öğretmenlik sertifikası alıp civarda gitar oğrenmek isteyen her yaştan insanlara ders veriyordum.
Geçen bir yılda telefon numaramı değiştirmiş, sosyal medya hesaplarımı kapatmıştım. İstanbul'da ki eşyalarımdan hiçbir şey almamış her şeyi sil baştan almıştım.
Bugün tam bir yıl oldu. Karşımda meraklı ve ilgili gözlerle beni izleyen 14-16 yaş öğrenci grubum ellerindeki gitarlarla benim yaptıklarımı yapmaya çalışıyordu.
"Sol majör, yani G akorunu gördüğünüz gibi basıyoruz. Parmak uçlarımız tellere dik basacak. Sırayla dinleyelim bakalım."
Sekiz kişilik gruptan herkes doğru bir biçimde gösterdiklerimi uyguluyordu. Kolumdaki saate bakıp "Bugünlük bu kadar yeterli elleriniz daha fazla yorulmasın. Bol bol pratik yapmayı unutmayın." Dedim ve gitarımı çantasına koyup sınıf olarak kullandığımız odadan çıktım.
Eve girip gitarı sırtımdan bırakıp duşa girdim. Üzerimi değiştirip ıslaklığını alması için saçlarımı havluya tekrar sarıp mutfağa girdim. Rastgele bir şarkı açıp tencerede ısıttığım suyun içine makarnaları döktüm. Kahve makinesinden bir kupa filtre kahve doldurup sahte bir isimle açtığım sosyal medya profilime girdim. Siyah Gitar furyası unutulmuştu. Sadece nadiren eski videolarım paylaşılıyordu.
Kapının çalmasıyla şaşırıp kapıya doğru ilerledim. "Kim o?" Diye seslendiğimde cevap gelmemişti.
Yavaşça kapıyı açtığımda gördüğüm tanıdık yüz beni olduğum yere çivilemişti.
Kapıyı tamamen açıp geri çekildiğimde yavaş ve temkinli adımlarla içeri girip kapıyı kapattı. "Beni nasıl buldun?" Diyerek mutfağa geri döndüğümde adım seslerini duyabiliyordum.
"Çok kolay olmadı. Ama buldum."
Ocağın altını kapatıp ona doğru döndüm. "Madem bulacaktın neden beni kendi ellerinle hayatının dışına ittin. Ve neden karşıma çıktın?" Saçlarını kestirmiş, sakalları da yok denecek kadar az görünüyordu. Bana doğru bir iki adım atıp saçlarımdaki havluyu çıkardı ve yere bıraktı.
Islak ve kuru arasında gidip gelen saçlarımı düzeltip iki omzuma da eşit şekilde dağıtarak ellerini belimin iki yanına koydu.
Aramızdaki bu tehlikeli yakınlık gözlerimin kapanmasına neden olmuştu. Burnunu ıslak saçlarımın arasından geçerek boynuma sürtüp derin bir nefes aldı.
Onun aldığı nefes benim ciğerlerime dolarken biraz geriye çekilip boğuk ve kısık bir sesle "Çok özledim." Diye fisıldadı.
Eğer şu an etrafımızdan yayılan enerjinin rengi olsaydı bu kesinlikle kırmızı olurdu. Burnu boynumdan çekilip burnuma nefes mesafesi kadar yakın dururken birbirimizin nefes alışverişini hissedebiliyorduk.
"Baran..." mutfak tezgahına sıkıca tutunan ellerim göğsünde konumlanırken bir yıldan sonra bu kadar yakın olmamamız gerektiğini belli etmeye çalışıyordum.
"Gerçekten sen o mektubu bırakıp gittikten sonra seni hayatımdan çıkaracağımı mı sandın?"
Yeşil gözleri kısık ama dudaklarıma odaklanmış, elimin altındaki kalbi yerinden çıkmak istercesine hızlı atıyordu.
"Öyle olmasını siz istediniz Baran..." Ağlamaya hazır bir tonda çıkan sesim Baran'ın dudaklarının kıvrılmasına sebep oldu.
Belimdeki ellerini biraz yukarıya kaydırıp sırtımda sabitledi. "Benim aklımı Tuna karıştırdı. Senin onunla bile isteye evlendiğini söylediğini söyledi. Zaten senin mektubundan sonra onunla aramda olan bütün bağlantılarımı kopardım."
"Arkadaşlığımız mavholdu." Diye fısıldadığımda sırtımdaki elinin parmakları elini yumruk yapmak ister gibi açılıp kapanıyordu. Bu hareketi sırtımda gıdıklanma etkisi yaratsa da hoşuma gitmiyor değildi.
"Ama ilişkimiz başladı. Sence buna değmez miydi?" Başı bu kez biraz daha öne eğilip alınlarımız birbirine temas etmişti. Bundan sonrasının ne olduğuna veya olacağına dair bir şey bilmiyordum. Bildiğim tek şey etrafımıza yayılan bu kırmızı renk denilebilecek enerjiye bir son vermek istemediğimdi.
Göğsündeki ellerimi biraz yukarı kaldırıp boynunda sabitledim. Telefonlarımız veya kapı çalmadığı sürece bu anın nereye gideceği belliydi.
Kıkırdayıp ellerimi ensesinde birbirine kenetleyip "Bilmem, değer miydi?" Diye mırıldandım. Sırtımda hissettiğim baskı beni kendine iyice yakınlaştırırken kalp atışları ensesindeki damardan bile hissedilebilecek kadar hızlı ve şiddetliydi.
Sıcak nefesine ev sahipliği yapan dudakları duştan çıktıktan sonra nemlendirici sürdüğüm dudaklarımı buldu. Bir yıllık ayrı kalmanın ardından bütün bu yakınlaşma ruhuma çok fazlaydı ve eğer devam edersem geri dönüşü olmayacağını biliyordum.
Hafifçe geri çekildiğinde sürdüğüm nemlendiricinin rengi onun dudaklarına bulaşmıştı ve kırmızı ruj sürmüşe benziyordu. Dayamamayıp güldüğümde Baran neye güldüğüme anlam vermeye çalışıyordu. "Rujunun numarasını öğrenebilir miyim?"
Kaşlarını çatıp yüzüme bakarken sırtımdaki elleri gevşeyip kapının yanındaki aynaya baktı. "Ya yok artık!"
Bu tepkisi üzerine büyük bir kahkaha atıp saçımı kurutmak için kurutma makinesini almak üzere odama girdim. Telefonuma gelen bildirimleri kontrol ederken arkamdan sarılan kollar ve omzumda hissettiğim baskı karnımın kasılmasını sağlamıştı.
Bir eliyle telefonumu elimden alıp rastgele bir yere bıraktı. "Taksidi bitmedi daha!" Diyerek kollarından kurtulmaya çalışırken dengemi kaybedip yüz üstü yatağa adeta yapışmıştım. Sırt üstü döndüğümde geldiğinden beri Baran'ı ilk defa bu kadar net gördüm.
Kalkıp kendimi geriye doğru çektim ve sırtımı yatak başlığına yasladım. Moralim birden bire düşerken Baran yanıma oturup başımı kendine doğru çekip göğsüne yatmamı sağladı. "Ne oldu yüzün düştü birden."
"Hayatımın son bir yılını boş yere yaşamışım gibi hissediyorum. Duygusallıktan uzakta." Diğer koluyla da bedenimi sardığında sarmaş dolaş bir hâldeydik. "Hayır sakın öyle düşünme. Demek ki kaderimizde böyle yazıyormuş ve böyle olmuş."
Anladım der gibi başımı salladıktan sonra "Başka ne yazıyormuş mesela?" Diye mırıldandım. Beni göğsünden kaldırıp muzip bir ifadeyle yüzüme baktı. "Az sonra seni öpecek olmam yazıyor olabilir belki..." cümlesini bitirir bitirmez bir elini boynuma götürüp ensemden tutarak beni kendine çekti ve nemlendiricinin kırmızı rengi bulaşan dudakları bir kez daha dudaklarıma kapandı.
Baran'ın titreten telefonu bile umrunda değilken yer ve zaman kavramından çoktan uzaklaşmıştık...
-----
Sonraki bölümlerde görüşmek üzere
-Işık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gitar
ChickLit"Müzik; erkeklerin yüreklerinden alev, kadınların gözlerinde yaş çıkarır." İsminin anlamı ölüm çiçeği olan Lavinia, sevgi ve ilgiden uzak geçirdiği hayatının yirmiüçüncü yaşında arkadaşı Tuna'nın yüklediği videoyla birden tüm Türkiye'nin tanıdığı bi...