Vote:5
Siyah Gitar
17. BölümSabah gözlerimi araladığımda aklımın köşelerinde dolaşıp duran dün gece yavaş yavaş aklıma geliyordu ve düşünüp etkilenmemek elde değildi.
Benden bir yıldan fazla süredir içinde tuttuğu özlemini dışa vurmak için izin istemiş, bende izin vermiştim.Yatakta arkamı dönüp Baran'a baktığımda uykusunun en derin evresini yaşıyor gibiydi. Yüzüne dökülen koyu kahve saçları son gördüğümden bu yana biraz kısalmıştı.
Ellerimi saçlarının arasından geçirip komodinin üzerinde duran kocaman tişörtünü alıp üzerime geçirdim. Banyodaki işlerimi halledip çıktıktan sonra üzerime normal kıyafetlerimi giyip mutfağa girdim. Bir bardak kahve içip bir not kağıdına kursa gittiğimi ve kurs adresini not edip buzdolabına mıktanısla tutturdum. Amerikan mutfak olan salonda bir köşede duran gitarımı da aldıktan sonra evden çıktım.
Kurs binasına girdiğimde müdür bey beni görmek isteyen birinin olduğunu söyledi.
Bahçedeki kamelyada oturan esmer, yılların yorgunluğuyla çökmüş bir kadın gördüm. Beni fark eder etmez ayağa kalkıp bir kaç adım ilerledi.
"Lavinia..." Bu kadın Karan'ın evindeki hizmetlilerden biriydi ve Baran vurulduğunda hastanede de görmüştüm.
"Buyurun?"
Kamelyaya oturup yüzüne baktığımda gözlerindeki tanıdık ifade meraklanmama neden oldu.
"Baran senin yanında mı?"
"Neden, Karan'a haber vermek için mi soruyorsunuz?"
"Hayır kızım. Benim o adamla bir işim yok."
"Neden soruyorsunuz o zaman?"
"Baran benim oğlum." Şoka girmiş bir ifadeyle gözlerine bakarken o çantasından kimliğini çıkarıp bana uzattı.
Dilay Turan
"Ben oğlumdan daha fazla uzak kalmak istemiyorum. Onunla görüşebilir miyim?"
Baran yerine karar vermek istemiyordum ama ne tepki vereceğini az çok tahmin edebiliyordum. "Bakın, Baran'ın hayatı şu an gayet yolunda. Onun karşısına çıkmanız aklını karıştırmaktan başka bir işe yaramayacak. Görüşmek isteyeceğini sanmıyorum."
Telefonumun elimde titrediğini fark edip ekranına baktım. Akşam ayak üstü Baran'a yeni numaramı vermiştim ama ondan almayı unutmuştum. O arıyor olmalıydı.
Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma dayadım.
"Alo?"
"Lavi, neredesin?"
"Baran buzdolabına not astım ya görmedin mi? Kurstayım."
Sesi nedensizce nefes nefeseydi.
"Hayır... Yeni uyandım. Seni göremeyince endişelendim biraz. Ne zaman geleceksin?"
"Üç dört saate gelirim."
"Tamam..."
Aramayı bitirip tekrar Dilay Hanıma döndüğümde yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
"Baran ile aranızda ne var?" Sorusuyla midemde tuhaf bir sancı hissettim
"Benim gitmem gerekiyor." Diyip kamelyadan kalktım ve eve geri döndüm. Müdüre kendimi iyi hissetmediğim için gelemeyeceğimi söyledim.
Anahtarla kapıyı açıp içeri girdikten sonra kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. Baran mutfaktan çıkıp geldiğinde açık gri bir eşofman altı giymiş, üzerine hava sıcaklığı nedeniyle bir şey giymemişti. Gitarı salona bırakıp odama girdim. Yatağa oturup başımı ellerimin arasına aldım.
Baran odaya gelip yanıma oturduktan sonra getirdiği valizden rastgele bir tişört alıp üzerine geçirdi.
"Sen iyi misin?" Başımı kaldırıp karşımdaki aynada duran yansımamıza baktım.
"İyiyim... Hâlsizim sadece o yüzden döndüm."
"Hayır değilsin. Ne oldu?"
"Baran iyiyim diyorum! Benim bir yıldır farklı bir hayatım var ve o hayatın senin bilmediğin sorunları var. Gelme üstüme." Sitem edip yatağın üzerindeki ince beyaz örtüyü kaldırıp altına girdikten sonra Baran'a arkamı döndüm.
Ben sözlerime kırılıp odadan çıkacak diye beklerken o hemen arkama uzanmış kollarını kol altlarımdan geçirip karnımda birleştirmişti.
"Biliyorum. Ama bana ne olduğunu söylemezsen o sorunlara çözüm üretemeyiz. Hiçbir şey için üzülmeni istemiyorum..."
Dirseğimden destek alarak boynumu yukarıya kaldırdığımda Baran sırt üstü dönmüş yüzüme bakıyordu. "Sen vurulduğunda hastaneye bir kadın geldi. Kim olduğunu bilmiyordum. Aynı kadın bugün kurs binasına da geldi. Ve ben o kadının kim olduğunu öğrendim." Benim gibi dirseğinin üzerinde durduğunda benden tek farkı bana iyice yaklaşıp boşta olan elini boşta olan koluma koyup işaret parmağıyla ufak daireler çiziyor olmasıydı.
"Kimmiş?" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha aldıktan sonra bir çırpıda "Annen." Dedim. Baran duruşunu bozmadan yüzüme bakmaya devam ediyordu ama gözlerinde küçük bir yıkılmışlık görmüştüm.
"Güzelim... Benim annem öldü. Ben o sosyal hizmetler yurduna girdiğim gün annemin ölüm tarihiydi. Bana yaptığı tek iyilik senin nerede olduğunu bulmamda yardımcı olmasıydı."
"Sen biliyor muydun?"
"Kaybolmayı çok güzel başarmıştın. Kendi imkânlarımla bir türlü nereye gittiğini bulamadım. Sonra o çıktı geldi. Karan'ın evindeyken yakınmışsınız. Ona sürekli Ağva'da geçirdiğimiz iki haftayı anlatıp durmuşsun. Bende ondan senin nerede olduğunu bulmasını istedim. Öğrencilerinden biri bizim bölümden birinin kuzeniymiş. O sağolsun seninle ilgili ne öğrense bana söylüyordu. Sen beni hiç görmedin ama ben senin gitmeninin ardından geçen ikinci aydan beri Ağva'dayım."
Gözlerim kocaman açılırken konuşmasına devam etti,
"Ben, Tuna, o Karan şerefsizi. Hepimiz seni çok yıpratmıştık. Ağva'ya geldikten ve senin evinin hemen arka sokağına taşındım. Civardaki mekânlarda olan bütün sahnelerinde sana en uzak masalarda oturdum, yeni hayatını düzene oturtmanı bekledim aylarca. Zaten beklemeye alışmıştım. On ay daha beklemek çok zor olmadı..."
Hâlâ annesiyle ilgili ne düşündüğünü söylememişti. "Beni yurda bırakan annemdi. Gittiğim yeri üstü kapalı oyun alanı sanmıştım o kadar fazla çocuk vardı ki... Beni oraya kendi elleriyle bırakan kadın benim annem olmayı o gün bıraktı Lavinia. Benim bu saatten sonra kimseye ihtiyacım kalmadı."
"Hiç kimseye mi?"
Gülümsedi. "Hiç kimseye ihtiyacım yok. Ama kalbime, yani sana ihtiyacım var."
Kolumdaki elini belime doğru indirip kendine doğru çektiğinde yüzünü boynumun arasına gömüp derin nefesler alarak o şekilde kaldı.
"Saat şu an sabahın on biri. Biraz daha uyusak olur mu?"
"Çok erkenmiş gerçekten. Sen uyu..."
Baran temas bağımlısıydı ve uyurken mutlaka bir şeye sarılması gerekiyordu.
İtiraz etmesini bekliyordum. Bana iyice sarılıp uyumasını değil.Hayatımın bu dönemi fırtına öncesi sessizlik gibiydi.
Sanki bir fırtına çıkacak da ikimizi de dünyanın bir ucuna sürükleyecekmiş gibi...
-----
Sonraki bölümlerde görüşmek üzere
-Işık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gitar
ChickLit"Müzik; erkeklerin yüreklerinden alev, kadınların gözlerinde yaş çıkarır." İsminin anlamı ölüm çiçeği olan Lavinia, sevgi ve ilgiden uzak geçirdiği hayatının yirmiüçüncü yaşında arkadaşı Tuna'nın yüklediği videoyla birden tüm Türkiye'nin tanıdığı bi...