53. BÖLÜM

20 5 3
                                    

  Güneş ışınları ağaçların arasından yansırken boğazında bir acı hissetti. Kolunda sargı bezinin baskısı sürekli artıyor, göz kapakları acıyla yanıyordu.

Zihninde belirsiz bir karmaşa vardı. Ara ara kuvvetlenen kuş sesleriyle daha çıkmaz bir hal alıyor, sesleri ayırt edemiyordu. Duymak istediği tek şey kardeşinin sesiydi fakat ulaşamıyor, hiçbir haber alamıyordu. Yıllar sonra ilk defa bu kadar ayrı kalmış, kedere boğulmuştu. İçini dağlayan acıyı görmezden gelemiyordu. Sadece bir kere sesini duysa yeterdi. Belki çok uzaktaydı. Aralarında aşılamayacak yollar vardı ama yine de nefes aldığını bilmek, yaşaması için yeterdi.

Işığa alışan gözlerini aralayarak sağlam koluyla sargı bezine ulaşırken son anda gördüğü yüzle birlikte sarsıldı Afra.

Tam karşısında Yiğit uyuyor, hafif esen rüzgâr ile saçları alnına dağılıyordu. Aralarında az bir mesafe vardı. Muhtemelen korumak için bilerek kızın başucuna yatmış, uyuyakalmıştı.

Afra yutkunarak bedenini tekrar yatağa bırakırken usulca nefes alıp verdi. Sargı bezini saran parmakları kolunda sabit duruyor, herhangi bir şekilde hareket etmiyordu.

Yiğit'e öfkelenmek, kızmak istedi ama yapamadı. Onun yüzünden başına sürekli bir şeyler geliyordu. Üstelik bundan pişman olmak yerine, üstüne gidiyordu.

İç geçirerek gözlerini genç adama çevirirken içi titredi. Adaya düşmek isteyeceği son kişiyle dip dibe uyuyordu. Artık eskisi kadar nefret beslemiyordu fakat bir şey onu tedirgin ediyor, yanlışa düşüyormuşçasına geri çekiyordu.

Bu duyguyu yenemiyordu.

Yiğit üzerindeki battaniyeyi açtığında istemsizce üstünü örtmek için doğruldu. Bunu yapmak istediğinden emin değildi. Yine de bir şekilde burada olma sebebi Yiğit'ti. Yaralanma sebebi de oydu fakat bunu bilerek yaptığını düşünmüyordu. Bir anlığına olsa da irislerine yansıyan acıyı hissetmişti.

Genç adamın üzerine hafifçe eğilerek sağlam eliyle battaniyeyi tekrardan göğsüne doğru çekti. Rüzgârda dağılan saçları adamın yüzüne gölge oluyor, nefes alışverişlerini belirsizleştiriyordu.

Afra yavaşça geri çekilirken Yiğit'in kapalı olan gözlerine baktı. Uyurken öylesine sakin, huzurlu görünüyordu ki... Normalde asla göremeyeceği bir yüz ifadesiydi. Her daim sinirli, öfkeli oluyordu. Afra'da sinirliydi fakat bazen adamın öfkesine karşı savunmasız kalıyor, ilerleyemiyordu. Bunu kabullenemiyordu. Belki de asla kabullenemeyecekti.

Birilerine karşı savunmasız olamazdı. Gücü olmadığı sürece yenilmiş sayılacaktı.

Düşüncelerden sıyrılırken Yiğit'ten uzaklaştı. Adamın alnına düşen bir tutam saç göz kapaklarına iniyor, ara ara yer değiştiriyordu. Saçlarını göz kapaklarından uzaklaştırmak için elini Yiğit'in yüzüne yaklaştırdığında geri çekti.

Tahminine göre sabah saatlerini çoktan geçmişlerdi. Bir an önce harekete geçmeli kardeşlerini bulmalıydı. Zor olsa da bir şekilde Ilgın'ı da kabullenmişti. Ona karşı duyduğu yakınlığı görmezden gelemiyor, baş edemiyordu. Sanki kalbinin bir kısmı ona aitti. Bir şekilde alışmıştı.

Afra kolundaki sargı bezini incelerken iç geçirdi. Acı hissetmiyordu fakat sargı sanki boğazını sıkarcasına kuvvetliydi. Tek eliyle çözemiyor, kurtulamıyordu.

Yiğit'e söylemeyi düşündü fakat bunu göze alamadı. İç geçirerek ayaklarını battaniyenin içinden çıkartarak toprağa koydu. Ateş çoktan sönmüş, geriye külleri kalmıştı.

Hava yeterince soğuk değildi fakat yine de hissedilecek boyuttaydı. En azından Yiğit'in üşümesi olağandı.

Doğrularak kurumuş kan izleriyle sarılı kıyafetini silkeledi. Etraftan bulduğu odun parçalarıyla küçük bir yer hazırlayarak bir süre ateş yakmakla uğraştı. Sokakta büyümesine rağmen, ateşi eskisi kadar hızlı yakamamıştı. Kafası meşguldü. Üstelik zihnini saran sesleri kontrol etmekte yeterli sayılmazdı. Bir gecede tüm özellikleri kaybetmeye yüz tutmuştu sanki. En azından işitmesinde herhangi bir sorun yoktu. Denizden uzak bir yerdeydiler. Bulundukları yer normale göre biraz daha kuytuydu. Diğerlerini bulmak için ne tarafa gitmeleri gerektiği hakkında en ufak fikri yoktu.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin