19.BÖLÜM

791 132 314
                                    

Mürekkebin renklere karışmasıyla oluşan darmadağın görüntüyü andırıyordu bulutlar. Yerin sarsılması ile çatlayan zeminin aldığı şekli yansıtıyordu. Yoğunluğu denizin dalgaları kadar sıktı. Rengi sigara dumanının gökyüzüne süzülürken seyrekleştirdiği koyu siyahtı.

Kısa bir zaman diliminde uyumuş, ardından yeniden gözleri gökyüzüne açılmıştı. Etraf zifiri karanlık değildi, hatta neredeyse karanlık değildi. Bu an, sabahın en güzel saatleriydi. Eğer hava ilkbahar günlerinden biri olsaydı, güneş dağların arkasından süzülerek çıkacaktı. İlk zamanlarda gözleri yakmayacak kadar ılık olacaktı. Ufuktan ayrılırken ise asıl rengine dönerek kızıla boyanacaktı.

Ama hava bulutluydu. Yattığı yer nemliydi, kıyafetini aşan ıslaklığı hissedebiliyordu. Hafif bir meltem esiyor, teninde zeminin soğukluğunu bırakarak kayboluyordu.

Ellerinden destek alarak doğrulduğunda salık saçları rüzgârın etkisiyle dalgalandı. Etrafta toprak kokusu yoğundu. Herkes uyuyordu. Ya da öyle sanıyordu Ilgın.

Yakınlardan kuş sesleri geliyordu, ormana can vermek adına.

Doğrularak ayağa kalktığında Afra'nın olmadığını gördü. Yattığı yer boştu. Uzun zaman önce gitmiş olmalıydı.

"Yine kaldık bir başımıza," diye söylendi derin bir nefes alarak. "Güvenmemeliydim."

Arkasından gelen ayak seslerini duyduğunda omzunun üzerinden baktı. Afra'nın ellerinde ince dalların olduğu bir bohça vardı. Dallar zincir gibi birbirine dolanmış tek bir alanda toplanmıştı. Bu kadar dalı ne ara ağaca çıkartmıştı?

Dalları yere bırakarak, başka bir dalın üzerine oturdu."Tanımadığın insanlar hakkında yorum yapma," dedi Afra uyarırcasına. Bir eli ikaz etmek istercesine havadaydı. "Verdiğim sözden dönmem ben."

"Güzel bir huy." Alkışlama istediğini son anda durdurdu Ilgın. "Yine de güvenmiyorum."

"Duygularımız karşılıklı," dediğinde keyif alıyor gibiydi. "Güvenmemelisin."

Zeminde başka ayak sesleri duyduğunda başını o tarafa çevirdi. Arya kalkmış, ıslak olan çimenlerin üzerine oturmuştu. "Kalktınız mı?" derken düşünceli görünüyordu.

"Uyuduğumuz bile şüpheli," dedi Afra burun kıvırarak. Ardından ağacın ne kadar yüksek olduğunu umursamadan aşağıya atladı.

Ilgın sırtını ağaca yasladı. Dallarının arasından gökyüzü net bir şekilde görülüyordu.

Hiçbir şey yapmak istemiyordu. Uzun zaman boyunca burada öylece gökyüzünü izlemek, düşüncelerden uzaklaşmak dışında ama bunu yapamayacağını biliyordu. Zihni her defasında olayları beyninin içerisinde tekrarlayacaktı.

Kısa bir zamanda çok şey yaşamıştı.

Bunlardan en önemlisi; hücreden kurtulmasıydı. Tüm yaşamını alt üst eden bir yerden uzaklaşması zor olmuştu fakat tekrardan dışarıda olmayı fazlasıyla özlemişti.

O zamandan bu yana geçmişini anımsıyordu sürekli.

Bir çatı katında, yıldızların altında gökyüzünü izlerlerdi. Bu beş arkadaşın yapmaktan vazgeçmediği bir şeydi. Hava bulutlu olduğu zamanlarda görünen yıldızları sayarlardı. Normalde yapamazlardı çünkü her seferinde bir tarafı bitiremeden sıkılırlardı. Kuzenler genelde uyuya kalır, diğerleri düşüncelerle boğuşurdu.

Sonbahar akşamlarında ise, yağmurlu bir gece doğardı dolunaydan hemen önce.

Ellerini göğsünde birleştirerek koyu renge bürünen bulutlara baktı.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin