Geceyi aydınlatan su damlalarına baktığında yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Rüzgârla sallanan saçları, yanağındaki ıslaklığa eşlik ederken bulutların altında gittikçe ıslanıyordu. Zihninde dolaşan anıları parça parça geçmişi anımsatıyordu. Buğulu zihnini saran sis dağılmıştı ve parçalanmış yapboz parçaları birleşmişti.
"Ne yapıyorsun burada?" Savaş eğilerek oturduğunda tıpkı Ilgın gibi karanlığa bulanan alana baktı. Kısa bir zaman içerisinde üzerine yığılan su damlalarıyla birlikte sırılsıklam olmuştu. "Üşüyeceksin."
Ilgın derin bir nefes alarak başını gökyüzüne çevirdiğinde gözlerini kapattı. "Bu havayı çok seviyorum." Yağmurun sesini dinledi sessizliği fırsat bilerek.
"Önceden de severdin," dedi Savaş gülümseyerek. Uzun bir süre Ilgın'ı izledi. Sanki yağmur sadece onun için yağıyordu. Yüzündeki gülümsemenin solmaması için yağmurun hiç durmamasını dilediğinde onu izlemediği anların ne kadar çok olduğunu düşündü. "Hala burada olduğuna inanamıyorum."
"Buradayım," dedi Savaş'a bakarak. Buruk bir gülümseme bahşetti sevdiği adama. "Çok uzun zaman sonra olsa da, buradayım." Gelmesinin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen ilk defa oturup birlikte konuştuklarını anımsadı. Onca yaşanmışlığı yok sayması bir anlığına kötü hissettirdi. Yağmurlu havalarda, sokakta adım sesleri yankılanırken aklındaki tek şey yok oluşuydu. Bunu bilmesine rağmen sanki boş duvarlara konuşmuştu onca zaman. Hiçliğin kıyısında yokluğa karışmıştı.
"İyi ki buradasın," dediğinde gözleri buğulandı. Ardından gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Bir an olsun yüzünden ayırmak istemiyordu gözlerini. İçinde garip bir his vardı. Öyle bir histi ki aynı anda hem sevinçten hem üzüntüden ağlamak istiyordu.
"Saçların dağılmış yine." Savaş ellerini saçlarına götürdüğünde dokunmadan geri indirdi. Hiçbir şey söylemedi. Sükûneti kalbini sarıyordu.
Ilgın usulca elini Savaş'ın saçlarına götürdüğünde dağılan saçlarını biraz daha dağıttı gülümseyerek. "Biraz daha dağılsa bir şey olmaz sanırım."
Savaş başını salladı usulca ardından Ilgın gibi bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Saç dipleri titriyordu. Her teli rüzgârla birlikte sallanıyor, hislerini karmakarışık bir hale getiriyordu. Bu duyguyu yenemiyordu.
Uzun bir süre sessiz kaldıkları sırada Savaş kalkıp iki tane battaniye getirdi. Birini Ilgın'ın omzuna bıraktığında yine aynı yere- Ilgın'ın biraz uzağına- oturdu.
"Ben gittikten sonra neler oldu?" diye sordu Ilgın. Islak bedeni battaniyeyle bir bütün olmuştu.
Dudaklarını birbirine bastırarak düşündü Savaş. "Çok şey..." dediğinde gözleri geceye kilitlenmişti. Zihninde onlarca şey sıralandı. Arada gökyüzüne karıştı görüntüler. "Yiğit birini sevdi."
Ilgın kaşlarını çatarak "Bizim Yiğit mi?" diye sordu şaşkınlıkla. Bu haberi beklemiyordu. Küçükken sürekli mesafe olurdu kızlarla arasında. Aslında birçok kişiye soğuktu Yiğit. Belki yaşanmışlıklardandı, belki de güvensizlikten. Garip bir şekilde hikâyesini merak etti.
"Hem de tam senin gibi birine." Savaş bir süre durarak hafızasını toparlamaya çalıştı. "İlk tanışmalarında kızın arkadaşları yüzüne top atmıştı."
Her daim kalabalık olan okul bahçesinden hızlı adımlarla sınıfına doğru yürüdüğünde yüzüne gelen topla birlikte bir an sendeledi. Birkaç dakika gözlerini kapatarak olduğu yerde durdu ve son anda yakaladığı topa baktı. Biri yüzüne top mu atmıştı? Kaşının üzerindeki yarada hafif bir sızı hissettiğinde yeni yeni geçmeye başlayan yaranın açıldığını hissetti. Sinirle topun sahibine döndüğünde ellerini sıkmaktan damarları ağrımıştı. "Kimin bu top?" Sinirle etrafına bakarken kendisine dönen gözlere çevirdi başını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...