52.BÖLÜM

24 4 0
                                    

"Çocuklar!" Karanlığın arasından bir ses geldi. Nemli, kararmış duvarların arasından yankılanmış tekrar kendisine dönmüştü. Bir mağarada olmalıydı. En azından sesinin yankılanmasından bunu tahmin edebiliyordu. "Ben Tekin!"

Oflayarak yardım dilenircesine başını yukarı kaldırdı. Uçsuz bucaksız bir karanlık kendisini izliyordu. Ara ara rüzgârın sesini dinliyor, nasıl bir yerde olduğunu çözmeye çalışıyordu. Fakat karanlık bu kadar yoğunken bunu anlaması çok zordu. Üstelik acıkmıştı. Tam anlamıyla düşünemiyor, kafasını toparlayamıyordu.

Olduğu yerde yürümeye devam etti. Adımları o kadar yavaştı ki bu yürüyüş; saatlerini, belki de günlerini aldı. Zaman kavramı yoktu. Diğerlerini kaybetmişti ve berbat durumdaydı.

Elini alnına götürürken iç geçirdi ve o an parmak uçlarında bir ıslaklık hissetti. Elini geri çekerken yüzünün önüne getirdi fakat bir şey göremedi. Hafif yansıyan ışıkta –ki bunun nereden geldiği hakkında en ufak fikri yoktu- ellerini gözlerinin önünde gezdirdi. Su olamazdı çünkü yapışkan bir his oluşmazdı. Burnuna dolan kan kokusu midesini bulandırsa da sakinleşmeye çalıştı. Muhtemelen düştüğü sırada olmalıydı.

"Çetin!" diye bağırdı nefes nefese. İlerledikçe gölgeler beliriyor, karanlık silikleşiyordu. Yanılmadığı gibi bir mağaradaydı. Yollar ara ara çıkıntılı olsa da genel anlamda düz ilerliyordu. Tavana bakmak istedi fakat orada karanlık bir gökyüzü barınıyordu. Uzaklardan bir yıldız ışığını söndürmemek için direniyor, biraz olsun yaşamak için uğraşıyordu. Yapayalnızdı.

Bunun anlamını daha önce bilmiyordu belki ama şu an o kadar derinden hissediyordu ki içinden bir yer kavruluyor, acıyla burkuluyordu. Neredeyse hiç ayrılmadığı kuzeni Çetin yoktu. Yiğit ve Savaş keza öyleydi.

Nerede olduğu hakkında bir fikri de yoktu. Etrafta hiç insan yaşamıyor, evrende tek başına kalmış gibi hissediyordu.

"Kimse var mı?" diye sordu sayısını unuttuğu bir anda. Adımları ara ara hızlanıyor sonra tekrar monoton bir hale giriyordu. Etrafı henüz tam anlamıyla net göremiyordu. Bazen koyu gölgelerin esiri oluyor, bazen de karanlığın içinde yok oluyordu.

Duvarların daha da nemlendiği bir yere geldiğinde duraksadı. Ayağına sert bir şey çarpmış son anda düşmekten kurtulmuştu.

Endişeyle çarptığı şeye bakarken yerde yüzüstü yatan bir beden gördü. Korkarak geri çekildiğinde sırtını duvara vurdu.

Yaklaşmak ile yaklaşmamak arasında kaldı. Herhangi bir durumda baş edecek gücünün olduğu sanmıyordu. Son zamanlarda fazlasıyla zayıflamış, gücü tükenmişti.

Ayakucuyla yerde uzanan bedeni sarstı hafifçe. "Hey?"

Tekin oflayarak biraz daha yaklaştı. Kısa saçlarından bir erkek olduğunu anlamıştı. "İyi misin?"

Eli havada kalırken bir an düşüncelere daldı. Ardından hızla adamın bedenini sırtüstü çevirdi.

Alnı şaşkınlıkla kırışırken dudakları istemsizce aralandı. "Savaş?" dedi fısıldayarak. Gölgeler genç adamın yüzüne yansıyor, alnında biriken kan izlerini gözler önüne seriyordu. Bacaklarında belli belirsiz bir titreme vardı. Koşmak isterken hareket edemiyor, nefes alamıyordu. Bunu kaldıramazdı.

"Savaş!" derken dizlerinin üzerine kapaklandı Tekin. Adamın başını ellerinin arasına alırken ne yapacağını bilemez bir halde etrafına bakındı.

Kanla kaplanan ellerini kıyafetine silerken adamın bedenini biraz daha aydınlık olan bir köşeye çekti.

"Savaş iyi misin?" dedi endişeyle fakat en ufak bir ses duymadı. Kalp atışları o kadar yavaştı ki bir an ölmüş olabileceğini düşündü. Dolan gözlerinini kirle sarılı koluyla sildi hızlıca. "Sakın ölme sakın..."

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin