Dağlar gittikçe küçüldü, evler de öyle. Karanlığa saplanan alanda ayın ışığı gittikçe yayıldı ve bir müzik sesi duyuldu. Bu dağların arasına henüz ulaşamadı. Sanki bunaltıcı duman sesi yutuyor, içerisindeki tüm maddeleri karanlığa çekiyordu.
Henüz görünürde bir şey yoktu. En azından bombanın patladığı kısımlarda hiçbir şey net değildi fakat o görüyordu.
Sıra sıra dizilen dağların üzerinde oturuyor, neşeyle gülüyordu. O gülüşü Ilgın duymadı hatta ikizler de. Sanki bunu biliyormuşçasına keyif alıyor, gözlerine yerleştirdiği dürbünü ara ara çekerek gülmeye devam ediyordu.
Karanlığa ayak uydurmuş siyaha bürünmüştü. Üzerinde dizlerine kadar uzanan bir kabanı ve sadece yüzünü gösteren bir şapkası vardı. Elleri ara ara müziğin ritmiyle birlikte kalkıp iniyor, bir şeyler mırıldanıyordu.
Sonra arkasında toprağa saplanan adımlar duydu fakat yönünü değiştirmedi. Sanki kafasının arkasında gözler vardı. "Tam zamanında, gelin." Biri yanına gelip oturdu. Bu Arya'ya çarpan ve onu düşüren kızdı. Sadece büründüğü beyazlık artık rengini değiştirmişti.
Kız telefonu çıkardı ve sesi açtı. "Evet, başlıyoruz," dedi heyecanla. Kendisine aksiyonlu bir müzik seçti ve sesi vermeye başladı. Gözleri karanlıkta parlıyordu.
Müziğin sesi dağı titretecek kadar arttı ve dürbünlerini gittikçe silikleşen dumana doğrulttular.
*
Ilgın dumanla birlikte üzerine gelen tozu silkelediğinde gözleri direkt patlamayı sürdürenlerin üzerindeydi. Gözlerinde belirgin bir nefret ve gittikçe harmanlamış acı vardı. Hemen yanında ikizler duruyor, aynı ifadeyle karşılarına bakıyorlardı. Toprağın aniden kaymasıyla yan tarafa yuvarlanmışlar, enkazdan kurtulmuşlardı.
"Sıra bizde mi dersiniz?" dediğinde yüzü ifadesizdi Afra'nın fakat sesinden zevk aldığı belliydi. Ellerinin üzeri soyulmuş, hafif kırmızı renge bürünmüştü.
"Sesi duyunca," diye fısıldadı Ilgın. Gözleri dağı çevreleyen Yiğit ve Savaş'taydı. Diğerleri-Yağız ve kuzenler- diğer taraflara dağılmışlardı. Yiğit sessiz adımlarla tam karşılarına gidip sindiğinde ayağını yere vurdu. Ve elinde hazır bekleyen bombayı ön tarafında bekleyen kalabalığa attı. Bombalar aynı anda patlayarak büyük bir alana yayıldı ve yaklaşık bir dakika boyunca ses kulaklarını çınlattı. Fakat bu esnada çalan şarkı bir an olsun kesilmedi.
"Bu müzik de neyin nesi?" Arya gözlerini patlamadan çekerek etrafına bakındı. "Sadece Yiğit'ten ses beklerken kesildi ve sonra yine devam etti. İlginç."
Ilgın bir şey söylemedi. Ne söyleyeceğini kestiremiyordu. Acaba birileri yardım mı ediyordu? Hiç sanmıyordu.
"Daha iyi bir şey beklerdim," dediğinde dudağını ısırdı kız. Dürbün hala gözlerinin üzerindeydi. Direkt Ilgın ve Afra'ya bakıyor her bu tarafa baktıklarında gülümsüyordu.
"O kadar silah bıraktım, neyse biz saldırırsak kullanırlar."
Yanındaki kız dizlerini birleştirmiş dürbünü tam üzerinde tutuyor, gözlerini ikizlerin üzerinden ayırmıyordu. Bu mesafeden tam net görememesi bir şey değiştirmiyordu onun için. O an ki bakışları da ifadeleri de bir fotoğraf gibi zihnindeydi. Düşünceleri ve fikirleri kendi zihnindeymiş gibi tanıdıktı ve her hareketlerinde belli belirsiz bir titreme hissediyordu. Ara ara gözleri Ilgın'a takılıyordu. Her birinin arasındaki bağı inceliyor, büyük bir dikkatle onları izliyordu.
Sonra ilk kez konuştu. Sesi temkinli ve sakindi. "Eğer saldırırsak..." Ayağa kalktı ve bir şey demeden dağdan aşağıya inmeye başladı. "Gidelim Gazel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...