"Bana ne kadar çok benziyorsun."
Bir kız çocuğu gördü sisin arasında. Görüntüler net değildi. Sanki beyaz ve grinin karıştığı bir portreyi andırıyordu. Yaklaşmak istiyor, ilerlemek için çabalıyordu fakat ayakları zincirlenmişçesine hareketini kısıtlıyordu.
Dalga seslerini işitti. Denizin serin rüzgarını hissedebiliyor, kokusu başını döndürüyordu. Sis gittikçe dağılırken gözlerini seri hareketle gezdirdi. Bir deniz kenarında iki kız çocuğu gördü. Arkalarında karanlık bir orman baş gösteriyor, ıssızlığı tüylerini ürpertiyordu.
"Hatta neredeyse bensin."
Duyduğu ses artık yabancı değildi. Yıllar önce Arya ile karşılaştığında bu ses sonsuza dek zihnine işlenmişti. İçindeki boşluğu arttırıyor, ağlama isteğini uyandırıyordu.
"Arya?" Kardeşine ulaşmak istedi fakat o kadar uzaktı ki yapamıyordu. Bunun gerçek olmadığını biliyordu sadece bu durumda olmak canını yakıyordu. Kardeşini koruyamamış olması kalbini paramparça ediyordu.
"Arya!"
Hayal kırıklığıyla hızla beliren sise odaklandı. Dumanlar arasında başka görüntülere denk geldi. Kardeşinin tünelden düşüşünü gördü. Ellerinin birbirinden ayrıldığını, başka bir tarafa savrulduğunu gördü. Hiçbir şey yapamadı. Kana bulanan bir çığlığa saplanmıştı.
Dizlerinin üzerine kapaklandı. Bir güç tüm bedenini ele geçiriyor, hapsediyordu. Engel olamadı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Umutları gittikçe kırılıyor, sonsuz bir karanlığa düşüyordu.
Ellerini öne doğru uzatırken Arya'ya baktı. Parmak uçlarında dokunuşunu hissetmek için nelerini vermezdi... Hissettiği sadece serin rüzgâr oldu. Arkasında büyük bir kayıp bırakarak gidişini izledi. O an yanağından süzülen yaşın farkına varmadı. Gözyaşı çenesine süzülürken geçtiği yerlerde keskin bir soğuk bıraktı.
"Afra?" Yiğit endişeyle kıza bakarken hafifçe sarstı. Afra kollarını sıkıca sarmış, kısık sesle sayıklıyordu. Bedeni kaskatı kesilmiş, hareketsiz kalmıştı. Nefes alamıyordu. Sanki kolundaki hissizlik tüm bedenini sarmış, bıçak gibi saplanmıştı.
"İyi misin?" Ellerini kızın yanaklarına koyarak kendisine çevirdi Yiğit. Yüzündeki ifadesizlik çekilmiş, gözlerindeki yoğunluk gittikçe karanlığa bulanmıştı. "Bak bana," diye fısıldadı.
Afra gözlerini açmadı. Dudakları hafif aralık göz pınarları nemliydi. Kolundaki yaranın bıraktığı halsizlik öylesine yoğundu ki sonsuz bir uykuya dalmışçasına yorgundu.
Yiğit tek eliyle Afra'yı tutarken çantadan aceleyle suyu çıkarttı. Elini ıslatarak kızın alnına, yanaklarına dokundu. Yüzünü belirgin bir endişe kaplamıştı. "Uyan hadi." Sesi fısıltı eşliğinde çıkıyor, içindeki korkuyu bastırmak için çabalıyordu. Zihninde yıllar önce yaşadığı olayların görüntüleri işleniyordu. Tekrar hayal kırıklığı sarıyor, bakışları buz kesiyordu. Belki de unutmak için çabaladığı ne varsa karşısına çıkmak için can atıyordu. Engelleyemiyordu. Her şeye çözüm bulmasına rağmen elinden hiçbir şey gelmiyor, yutkunamıyordu.
Afra yüzünde hissettiği soğuklukla başında kuvvetli bir sızı hissetti. Fakat o kadar kısa süreliydi ki sadece gözlerini aralaması için yeterli oldu.
"Ah be kızım, nereden çıktın karşıma."
Yiğit'in belli belirsiz sesini duydu. Arya aklından çıkmıyor, çaresizliği içini parçalıyordu. Zihninde beliren görüntüler canını yakıyor, ağlamak istiyordu. Bazen bu duygunun ağırlığını kaldıramıyordu. Hiç ağlayamamak neden bu denli zordu? İçi o kadar dolmuştu ki hafifletebileceği hiçbir yol yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
غموض / إثارةBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...