Zihnini kaplayan sesle bir anlığına durdu. Boğazında bir yumru hissetti nefes almasını zorlaştıran. Ellerinin hareketlendiği gördü, titriyordu fakat hissetmiyordu. Sadece yanında olmak istiyordu. Gözlerinin içine bakmak, sesini duymak...
Bugün Yiğit'i gördün mü?
Yüzünün aldığı ifadeyi göremese de tahmin edebiliyordu.
Şu seni sevmeyeni mi? Hayır, en son dün gördüm.
Dün derken sesinin titrediğini hissetti. Şu an yanında olmak istediğini de. Bu karanlığa hiç bulaşmayıp, kendi halinde yaşamayı özlediğini de. Ve evet seni sevmeyen derken yaptığı vurguyu da ama en önemlisi bugün hiçbir zaman burada olmayışını fark etti. O Arya değildi. Kardeşi değildi. Buraya gelmemişti, geldiği yerde tek başınaydı. Biri ikizlerin yerine geçebiliyordu.
Gelirken sana bir şey getireceğim.
Kardeşinin sesindeki ifadeyle bir anlığına oraya odaklandı. Sesi gereğinden güçlü çıkıyordu. Birine olan öfkesini yansıtırmış gibi. Ne olduğunu merak etti fakat sormadı.
Birbirleriyle sohbet edişlerini izledi. Yiğit'in ara ara çatılan kaşlarını ve Ilgın'ın her daim sorgulayan bakışlarını.
O olabilir mi? Diye düşündü. Sadece mitoloji unsuru ama yapılanlar değil. Olamaz, olmamalı.
"Bir şey mi oldu?" Göz ucuyla Ilgın'a baktığında bir şey söylemedi Afra. Kararsızdı. Her açıdan.
"Arya buraya hiç gelmedi," dedi sonunda Ilgın'ın tepkisiz kaldığını görünce devam etti. "Burada yoktu şu an bıraktığımız yerde. Yiğit görmüş olamaz." Sesi tuhaftı Afra'nın. Bir şeylerden korkmuş gibi, bir şeylere baş kaldırıyormuş gibi.
Ilgın hala tepki vermiyordu. Yeni uyanmış gibi bir hali vardı. Yani?" dedi sonunda.
"Arkadaşın bir deli, ruh hastası, manyak," dediğinde sinirle kıza baktı. "Aptal gibi davranma!" Yaşadığı tramvayı hatırlayınca sakinleşmeyi denedi. Derin bir nefes alarak, ormanın temiz havasını içine çekti. Ardından sesini biraz daha kısarak Ilgın'a yaklaştı. "Başka biriydi. Aramızda olan, bizden olmayan birisiydi!"
Ilgın'ın yüzü ciddi bir hale bürünmeye başlarken Afra durmadı. "Bir tahminim var ama bilmiyorum."
"Tilki mi?" diye sordu. O an Afra şaşkınlıkla Ilgın'a baktığında yüzünü normal haline getirmeye çalıştı. Nereden biliyordu? "Sen nereden biliyorsun?"
"Bir yazıda okumuştum; inanışlara ait bir yazı. Mitoloji unsuru kabul edilen birçok yaratık vardı. Dokuz kuyruklu tilki; yani bizim aradığımız." Elini yanağına götürerek kaşıdığında Afra'ya baktı. "Bunların arasındaydı. Belli bir sayıda insan kalbi yediğinde belirli suretlere bürünüyordu."
"Ve bürünmüş de."
Ilgın başını olumsuz anlamda salladı. "Sadece bir hikâye; birilerinin uydurduğu ve yazıya geçirdiği bir hikâye," dediğinde bakışlarını bir noktaya odakladı. Ardından konuşmak için dudaklarını aradı. "Tamam, bunca şey oldu. Ailelerimizi iç organları çıkarılmış bir halde bulduk ama burası gerçek dünya. Her türlü kötülüğün olduğu, intikamın alındığı, insanların soğuk olduğu, belli inanışların ve geleneklerin bulunduğu bir dünya... Olağandışı olan her şey senin zihninde. Gördüğün, duyduğun her şey gerçek ve bugün burada olan şey... Başka birileri daha var ama bu tilki değil."
Afra düşünceli bir halde, "Haklısın," dedi. "Yapılan her şey olabilecek şeyler. Bir tilki, bidon devirip yangın çıkarabilir. İz sürebilir. İnsan öldürebilir ve bunu büyük bir kinle de yapabilir veya bir sürüyle. Fakat asla göründüğünün ötesine gidemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...