59. BÖLÜM

27 5 1
                                    


"Yavaşla biraz." Yiğit iç geçirerek Afra'nın arkasından baktı. Kızın öfkesini aralarındaki mesafeye rağmen hissedebiliyordu. Sanki yüzüne ılık bir dalga bırakan rüzgâr değildi. Öfkesi içinde öyle bir yangın yeriydi ki her yere alev saçıyordu. "En çok yanında tutmak istediğin kişinin, senden kopuşu ne kadar acı değil mi?"

Afra adımlarını durdurarak nefesini seslice verdi. Ne yaparsa sakinleşemiyor, acısını dindiremiyordu. Elindeki her şeyi kaybetmek zorunda mıydı? Bir insan bu kadar kaybedişi nasıl sırtlanırdı? Katlanamıyordu. Her şeyin tam tersi ilerlemesinden bıkmıştı.

"Sen ne anlarsın ki?" dediğinde Yiğit'e döndü. Yüzündeki ifade keskinleşiyor, duygusuz bir hale bürünüyordu. "Çok mu yaşadın?"

Birkaç adım yaklaşarak tekrar saldırıya geçti. "Hayatında kaç kez kayıp verdin? Sürekli kaybedilmeye mahkûm mu bırakıldın? Birileri hakkında yorum yapmak kolay. Biraz rahat bırakın huzur bulalım."

"Huzur ancak gökyüzünde vardır, biz ise yeryüzündeyiz." Acıyla gülümsedi. Söylenecek o kadar çok şey vardı ki tek kelime etmedi. Dili lal oldu, konuşamadı.

Derin bir nefes alarak etrafına bakındı. Ilgın ve Gazel'den ayrılalı yaklaşık yarım gün olmuştu. Aralıksız yürüyorlardı. Duraksayınca ayak tabanlarına giren ağrıyı fark etti. Afra'nın öfkesi dinmiyor, ayrılığın verdiği acıyı sindirmeye çalışıyordu. Olup bitenin farkındaydı fakat elinden bir şey gelmeyeceği meçhuldü. Bir an önce yolun sonunu görmek zorundaydı.

Gözüne kestirdiği bir ağacın altına oturarak başını ağacın gövdesine yasladı Yiğit. Nefes alışverişleri seyrek ve kuvvetliydi. "Kendine geldin mi biraz?" Bakışlarını gökyüzünde sabitledi. Kızın hareketlerini kontrol etmiyor, sadece dinliyordu. Yaklaşarak ağacın diğer tarafına yaslandığını hissetti. Rüzgârda dalgalanan saç tellerinin bedeniyle aynı hizaya geldiğini görebiliyordu.

"Biraz," dediğini duydu. Ses tonunda mücadele etmeyi bıraktığının izine rastladı.

"Çok verdim," dedi Yiğit.

Afra kaşlarını çatarak göz ucuyla Yiğit'in olduğu tarafa baktı.

"Yaşadığın ruh halini tanıyorum. İçimde bir yerlerde barınıyor her daim. Çıkartmıyor, saklıyorum. Sonuçta insan acılarını an be an hatırlamak ister mi? Kayıplarını? Aklından çıkmayanlar ayrı."

"İnsanın kendi isteğiyle olmuyor sonuçta değil mi?" Afra başını kızıla çalan göğe çevirdi. Rüzgâr tenine her teğet geçtiğinde içini huzur kaplıyor, gözlerini kapatma isteği uyandırıyordu. "Hayatım boyunca, insanların gündelik yaptığı şeyler hayalim oldu." Hüzünle gülümsedi. Zihninde sıralanan görüntülerin yoğunluğu ile yutkundu. "Bir aile istiyordum. Çok zaman sonra elde ettim. Her ne kadar sonrasında kaybetsem de o duyguyu artık biliyorum."

Yiğit ellerini birbirine kenetleyerek geçmişe daldığında yüzündeki keder belirginleşti. Hayatı boyunca yalnız oluşu tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Karanlığın arasında dalga dalga anıları sıralanıyordu. Birçok duygunun varlığından bihaberdi.

"Başka ne hayalin vardı?" dediğinde sesini düzene sokmak için öksürdü. Geçmişini düşünmek acı veriyordu.

"Bir atım olsun isterdim," derken kızın gülümsediğini hissetti Yiğit. Doğrularak Afra'nın karşısındaki bir ağacın altına oturdu.

Afra bunu dert etmedi. O an sebebini sorma gereği bile duymadı. "Böyle yavruyken alıp büyütmek, onunla büyümek isterdim. Rüzgâra karşı saatlerce koşmak, özgürlüğü iliklerime kadar hissetmek..." Yüzünde belirgin bir gülümseme oluştu. Hayali içindeki umut kırıntılarını tekrar yeşertmişti.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin