9. BÖLÜM

1.8K 255 241
                                    

Yaklaşık bir haftadır dinleniyor, odada zaman geçiriyordu. Yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti. Üstelik kurşun yarasının izi de kapanmak üzereydi. Eskisinden iyi durumdaydı.

Sadece sesler biraz daha kuvvetlenmişti. Bazen ayırt edebiliyor, yerini belirleyebiliyordu. Diğer zamanlarda zihnine bıçak saplanıyormuşçasına acı çekiyordu. Bunu kontrol edemiyordu. O an geldiğinde vücuduna saplanan ıstırabı hissediyor sakin kalmaya çalışıyordu.

Gazel'i düşünüyordu. Kız zihnini gereğinden fazla meşgul ediyor, haykırışı her hücresini titretiyordu. "Yaşıyor musun?" diye fısıldadı bakışlarını duvara sabitlerken. Pürüzlü zeminde hayalini görüyor, nasıl kurtulduklarını merak ediyordu. Yerine oturmayan bir şeyler vardı. Düştüklerinde hiçbir ize rastlamamışlardı. Üstelik gece şüpheli bir şeyler hissetmiş mesafesini korumuştu. Belki de hiç düşmemişti. Bu düşünce zihnini ağ gibi sarıyor, parçalara ayırıyordu.

Üzerindeki yorganı kenara çekerek ayaklarını yere doğru sallandırdı. Henüz tam anlamıyla koşamıyordu ancak bu acıyı hissetmesinden kaynaklı bir şey değildi. Sadece tedbir olarak kendisini savunmaya almıştı.

"Ilgın?"

Koridorun başında Hazel'i görünce duraksadı. Bir hafta boyunca sürekli konuşmuşlardı. Aslında Hazel konuşmuş Ilgın ise dinlemişti. Okul hayatında yaşadıkları her şeyi anlatmış, sürekli dolan gözlerini silmişti.

"Evet?"

"Yardım ister misin?" Hazel yanında yürüyerek merdivenlerden tırmandı. Ara ara Ilgın'a yetişmek için koşar adımlarla ilerliyordu. "İsteyecek halde değil gibisin gerçi," dedi başıyla onaylarken. "Bu kadar hızlı iyileşmeni beklemiyordum."

Ilgın kırmızı koltuklardan birine oturarak soluklandı. "İyiyim ben."

"Benden iyi görünüyor," dedi Tekin uyuklarken. Diğer koltuğa uzanmış, cam tavandan gökyüzünü izliyordu. "Tamamen iyileşsen iyi olur dostum sonuçta özlediğin yerlere gitmek istersin."

"Seninle mi?" diye araya girdi Çetin dalga geçercesine. Saçları yeni uyanmış gibi darmadağın olmuştu. Tekin'in ayaklarının ucuna otururken Ilgın'a baktı. "Kaybolma ihtimalin çok yüksek Ilgın. Yine de sen bilirsin. Her ihtimale karşı yanında olurum."

Gülümseyerek gökyüzüne baktı. "Kesinlikle hayır demem," dedi etrafına göz gezdirirken. "Savaş ve Yiğit nerede?"

"Şuna direkt Savaş nerede desene," dediğinde sırıttı Tekin. "Muhtemelen Yiğit'ten dayak yiyordur."

Ilgın kaşlarını kaldırarak merdivenlere baktı. "Ne?"

"Savaş son yıllarda güç kaybetti," derken doğruldu Çetin. "Bu yüzden Yiğit'le çalışıyorlar. Sanırım gidip izleyeceğim."

"Ben de burada uyuyacağım, rahatsız etmezseniz sevinirim," dedi Tekin. Göz ucuyla merdivenlerden koşar adımlarla inen kuzenine baktı. "Dayak yemek için sebep arıyor bu da."

Gözlerini kapatarak uyumaya çalıştı. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi doğruldu. "Aslında," dediğinde Ilgın ve Hazel'inde çoktan gitmiş olduğunu fark etti. İç geçirerek ayağa kalktı. "Belki de Yiğit yumruk yerken izlemeliyim."

*****

"Her kaybetmenin bir bedeli vardır Savaş," diye bağırdı Yiğit. Alnında su damlaları birikmiş, boynuna sardığı havlu, terden ıslanmıştı.

Savaş gözlerine düşen saçları aldırmadan bakışlarını Yiğit'e çevirdi. Ellerini dizlerine koymuş, eğilmiş bir şekilde nefes alıp veriyordu. Kalbi göğüs kafesini parçalayacakmış gibi atıyor, gücünün tükendiğini hissediyordu. Vücudu alev alev yanıyordu. İçerinin ısısı iyiydi fakat cehennem sıcağı vardı sanki.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin