7. BÖLÜM

1.9K 281 218
                                    


Gözlerini açtığında zifiri karanlıkla karşılaştı Ilgın. Buranın neresi olduğu hakkında bir fikri yoktu. Sadece dizindeki kurşun yarası kaybolmuştu. Sırtındaki yaranın ne halde olduğundan da emin değildi fakat düz bir zeminde yatmıyordu. Taş parçaları-en azından öyle sanıyordu- bedenine girmek istercesine baskı uyguluyordu.

Doğrulmak bunu durdurmak istedi fakat hiçbir şey göremiyordu. Aslında gözlerinin açık olduğuna da emin değildi. Kapalı haliyle arasında hiçbir fark yoktu.

Ellerini karnının üzerinden indirerek zemine bıraktı. Aynı anda elleri içe gömüldü. Taşlı sert bir toprağın üzerinde yatıyor olmalıydı. Ve kesinlikle yer fazlasıyla soğuktu. Karın üzerinde yatıyor gibiydi ama bu kar değildi. Sanki her parça etrafa soğuk hava dalgası yayıyor, her zerresini gittikçe donduruyordu.

"Kimse var mı?" diye bağırdı. Boğazına saplanan acıya alışık değildi. Ellerini toprağın arasına daldırarak oturur pozisyona geçti. Karanlığa biraz alışmıştı. Henüz nerede olduğu hakkında bir fikri yoktu fakat birkaç metre ilerisinde ay ışığın parıltısını görüyordu. Parıltı gittikçe büyüdü. Daire şeklinde bir alana yayıldı ve kesildi.

Şaşkınlıkla nefes alıp verdi. Nesneleri tam anlamıyla seçemiyordu. Bedeninin altındaki toprak parlıyor, rengini açığa çıkarıyordu.

Toprağın gittikçe aydınlanmasını izledi ardından bir siluet gördü. Gözleri karanlıkta parlıyordu. Korkuyla geri çekilirken kalçasını toprağın üzerinde sürükledi.

"Kimsin sen?"

Ses gelmedi. Endişeyle etrafına baktığında rüzgârın ürkütücü uğultusunu duydu. İçerisi gittikçe soğuyor, üzerine düşen gölgeler kuvvetleniyordu.

Bakışlarını her bir köşeye sürükledi. Karanlık etkisini koruyor, her şeyi içine saklıyordu. Kalkmak, kaçmak istedi fakat bu yapacağı en aptalca şey olurdu. Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Sanki bir çukura düşmüş, hapsedilmişti. Aklına birden hücre geldi. Onları hissetmemesine rağmen hızlıca ayak bileklerine baktı. Zincirlerden eser yoktu üstelik hiçbir yerde parmaklıklar göremiyordu.

Ay ışığı kuvvetlendi. Ardından karanlık, ışığı gören gölgeler gibi çığlıklar atarak kayboldu. Karşısında az önce gördüğü siluet belirdi. Korkuyla kendisine bakıyor, kalçası beyaz toprağın üzerinde sürükleniyordu. Sürüklendiği kısımlarda toprak azalmış, düz çizgiler oluşmuştu.

"Kimsin sen?" diye sordu yeniden. Korkusu azalmış, keskin bakışları yerine yerleşmeye başlamıştı. Kızın dağınık saçları gözlerinin üzerine geliyor, omuzlarından sırtına doğru süzülüyordu. Yüzü kir içindeydi. Dizi yırtılmış, ayakkabısının içine kum dolmuştu. Donuk, güvensiz bakışlara sahipti.

Gözlerini kapatarak dudaklarını birbirine bastırdı. Kızın sessiz kalışı sinirlerini bir araya topluyor, kontrolden çıkmasına sebep oluyordu.

Sonra bir ses duydu. Kesinlikle bir insan sesi değildi. Tıslama sesini andırıyordu. Toprağın arasından yükselen sürünme sesini işitebiliyordu. Ay ışığı kuvvetlendikçe dışarıdan gelen kurt sesleri artıyor, buradan çıkma şansı tamamen tükeniyordu.

"Konuşacak mısın artık?" diye sordu. Aynı anda karşısındakinin dudaklarının kendisiyle birlikte hareket ettiğini fark etti. Görüntüyü tam anlamıyla ilk defa görüyordu.

Elini kaldırarak gözlerinin önünde ileri geri salladı. Ardından hareketlerinin taklit edişini izledi.

Bu bir insan değildi. Gerçi bu fazladan bir insan değildi. Bu tamamen kendisiydi ve berbat durumdaydı.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin