"Afra?"
Göz kapaklarını aralamak, sese ulaşmak istedi fakat yapamadı. Sanki kirpikleri birbirine kenetlenmişti. Açamıyor, keskin ışığı engelleyemiyordu.
Parmak uçlarını göz kapaklarına bastırırken iç geçirdi. Zemin sarsılıyor, canlıymış gibi hareket ediyordu. Tünelde olmalıydı.
Sırtının havalandığını hissettiğinde kolundaki gücün çekildiğini fark etti. Muhtemelen üzerine düşmüştü. Zihni gittikçe berraklaşırken mağaranın son anda suya bulandığını hatırladı. Hayal meyaldı. Emin olamasada bu durum içine korku salıyor, geri dönme isteği uyandırıyordu. Ilgın adada kalmış olabilir miydi?
"Uyan hadi."
Gözlerini aralarken ışığın kuvvetine karşı koymaya çalıştı. Sandığından çok daha kuvvetliydi. Sesler yoğundu fakat artık alışmıştı. Sadece uyandığı an üzerine binen aydınlığı kaldıramıyordu.
"Yiğit?"
"Evet?" Afra'ya göz ucuyla baktıktan sonra tekrar harekete geçti. Gün geçtikçe yorgunluğu katlanıyordu. Buna rağmen mücadele etmeyi bırakmıyor, bir şekilde hayatta kalıyordu. Arkadaşlarını bulmalıydı. Ardından eve dönmeli, olup bitene bakmalıydı. Evini o kadar çok özlemişti ki bazen rüyalarına giriyordu. Kokusunu anımsıyor, huzuru hissediyordu.
"Yürüyebilirim."
Yiğit kızı yavaşça yere bıraktı. Herhangi bir itirazda bulunmadı. Zaten yeterince yorgundu. Üstelik bulundukları yer hakkında kızın muhtemelen daha fazla bilgisi vardı.
Afra yere indiğinde derin bir nefes aldı. Her şeyin başladığı yerdeydi. Sadece yapması gereken beklemekti. Tüm çıkışların temeli burası olmalıydı. Kardeşleri kendisine gelecekti. Aksi taktirde nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmiyordu. Kara deliğe saplanmaktan daha beter hale gelirlerdi. Onlarca portre vardı. Her biri ayrı dünyayı barındırıyordu. Nasıl baş edebilirlerdi ki?
"Ne yapacağız şimdi?" Yiğit'in sorusuna tepki vermedi. Aldığı nefesle omuzları belirgin şekilde hareket etti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Genelde bir planı olurdu fakat şu an çaresizdi.
Yiğit sırtını duvara yaslayarak sessiz kaldı. Hemen yanında ormanla sarılı bir kasabanın görüntüsü vardı. Rüzgâr tenine işliyor, içerideki soğuğu iliklerine kadar hissediyordu.
"Buraya düşmemişlerdir umarım," diye söylendi. "Uzun bir süre uykuya daldığında donarak ölme riskin büyük." Ormanın arasına sızan kara baktı. Gittikçe kuvvetleniyor, her yeri beyaza bürüyordu. Ormanın altında evler sıralanmıştı. Bazılarının bacasından duman süzülüyor, bazıları kışla birlikte sonsuzluğa bürünüyordu.
"Nereye düşmüş olurlarsa olsunlar, buraya gelmek zorundalar."
"Eğer hala yaşıyorlarsa," diye fısıldadı Yiğit. Göz ucuyla sarmaşıkla kaplı geçide baktı. Belki de bir şekilde Yağız'ı bulmalıydı. "Buradan gitmeliyiz. Eğer tünel hareketlenirse olacakları düşünmek istemiyorum."
Afra başıyla onaylayarak kapıya yöneldi.
Yüzüne çarpan rüzgarla birlikte ormanın temiz kokusu kapladı içini. Tekrar duydu müzik seslerini. Boyalarla süslenen insanları, havaya karışan renkleri hayal etti.
"Yağız'ı bulmalıyız. Eğer hala buralardaysa."
Afra yoluna devam ederken etrafını izledi. Yamaçlarda saz çalan insanları gördü. Çimenlerin arasında beliren çiçekler, her şeyi daha güzel hale getirmişti.
Yokuştan inecekken dağın bitiminde oturan bir kız dikkatini çekti. İstemsiz adımları gerilerken duraksadı. Sanki içinde belirgin bir sıcaklık hissetmişti. Burada tanıdığı sayılı kişi vardı. Onlarla da uzun zamandır görüşmüyordu. Fakat bu his daha da farklıydı. Sebebini bilmiyordu. Sadece kızın yüzünü görmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...