30. BÖLÜM

328 60 151
                                    


"Nerede gördün?" diye sordu Afra öfkeyle. Elindeki kâğıdı hışımla yere attı. Kendisini kontrol etmeye çalışırken bir yandan Arya'nın kolunu sıkıyordu. En az kendisi kadar öfkeliydi. Bunu ona bakmasa da anlayabiliyordu.

"Neyi?" dedi Ilgın buz gibi bir sesle. Diğerlerin aksine sakindi ve bu ikizleri deli ediyordu.

"Tilkiyi."

"Buraya gelirken gördüm. Dağın dibinden su içiyordu ve pür dikkat, sanki bir insanmış gibi bizi izliyordu." Sesinde en ufak bir duygu belirtisi yoktu. Nasıl tepki vereceğinden emin değildi. Hiçbir şey bilmeden nasıl yardımcı olabilirdi ki? Bu belirsizlik sinirlerini zıplatıyor, sözleri yutmasına neden oluyordu.

Afra elini kardeşinin kolundan kurtarırken birkaç adımda Ilgın'ın yanına gitti. Aralarında rüzgârın geçebileceği kadar bir mesafe bıraktığında koyulaşan gözleriyle kıza baktı. Boynundaki damar belirginleşmiş, kabarmıştı. "Bana neden söylemedin?"

Ilgın alayla güldü. Tıpkı Afra gibi koyulaşan gözleriyle ona baktı. Çok şey sakladığını düşünmesi bir anlığına ikisini zıt düşürmüştü. "Sıradan bir hayvan," dedi sinir bozucu bir sakinlikle. "Yarı yolda durup sana bunu mu söyleseydim?"

"Söyleseydin!" diye bağırdığında öfkeyle geriye çekildi Afra. Ara ara saçını çekiyor, sakinleşmeye çalışıyordu fakat faydası olmuyordu. "Normal bulmadığın şeyleri boş vermek yerine söyleseydin."

Afra sakinleşmeye çalışırken Yiğit olanları kaşları çatık bir şekilde izliyordu. Sadece Yiğit değil oradaki herkes olaya şahit olmuştu ve çeşitli tepkiler veriyorlardı.

"Bunda sinirlenecek ne var?" dediğinde Yiğit' baktı. "Her hayvan gördüğünüzde böyle mi yapıyorsunuz?"

Afra başını öfkeyle sağa yatırdı fakat bir şey söylemedi. Her an birilerine saldıracakmış gibi duruyordu ara ara ikizine bakıyor sakinleşmeyi umuyordu. Fakat Arya da sakin değildi. Ne kadar denese de öfkesi her an tazeleniyordu.

"Her hayvan ailemizi katletmiyor," dediğinde uzun zamandır yere sabitli gözlerini Yiğit'e çevirdi Arya. Gözlerindeki saf öfke bedenini yakıyormuşçasına alev almıştı.

Ilgın başını Arya'ya çevirdiğinde sakinleşmeye çalıştığını gördü. Bir tilki diye düşündü fakat devamını getiremedi. Kafası karışmıştı. Henüz hafızası tam yerine gelmemişken bu kadar bilgi birikimi fazla geliyordu. Gerçekten kendisinden ne bekleniyordu? Bunlar çok fazlaydı. Hiçbir şey anlamıyor, olduğu yerden ileri gidemiyordu.

"Tam olarak nerede gördün?" diye sordu Afra. Biraz önceye göre sakindi fakat aceleci hareketleriyle her an saldırıya geçecekmiş gibi duruyordu.

Ilgın kaşlarını çatarak düşündü. Afra'nın halini çalıların arasında ses çıkarmadan ilerleyen sırtlana benzetiyordu. Her an saldıracakmış, birilerinin nefesini kesecekmiş gibiydi. Düşüncelerini okuyamasa da bedeninden sızan öfkenin sesi kulaklarını tırmalıyordu.

Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra, "Kuzenleri gördüğümüz kısım kuzey batımızda kalıyordu," dedi. Bir anlığına kilometrelerce yolu geri dönüp dönmeyeceğini düşündü ama Afra'yı tanıdığı kadarıyla dünyanın öbür ucunda olsa bile tereddüt etmeden giderdi.

Ve hiçbir güç onu durduramazdı. "Dağın altından akan su birikintisi..."

Sözünü bitirmesini beklemeden arkasına döndüğünde bir anlığına ikizine baktı Afra. Sanki burada işlerinin bittiğini anlatıyormuş gibi. Sanki diğerleriyle işlerinin bittiğini vurguluyormuş gibi.

"Ne zaman öldüler?" diye sordu kalabalığın arasından biri. Afra ağır hareketle geriye döndüğünde konuşan kişinin kim olduğuna baktı ve genç bir adam görmesiyle çatık kaşları mümkünmüş gibi biraz daha çatıldı. Adam parmaklarını çenesinde gezdirmesiyle, bir şeyler biliyormuş havası veriyordu.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin