47. BÖLÜM

83 8 1
                                    


Yüzüne çarpan rüzgâr içini titretirken etrafına bakındı. Sanki evrendeki tüm gözler üzerindeydi ve her baktıklarında gözleriyle yerin dibine sokuyorlardı. Sebebini bilmiyordu Ilgın fakat bir şeyler değişecekmiş gibi hissediyordu. Ara ara zihnini bir duman birikintisi kaplıyor, görüntüler içinde boğuluyordu. Bir şeyleri hatırlaması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Toz bulutların arasında belli belirsiz resimler görüyordu. Öyle hızlı ilerliyorlardı ki seçemiyordu.

Düşünmemeyi denedi fakat yapamadı. Var gücüyle bağırmak, içindekileri haykırmak, uzaklaştırmak istiyordu ama yapamıyordu. Neyle ilgisi olabilirdi? Kafası her boş kaldığında düşünceler zihnini ele geçiriyordu fakat bir sonuca ulaşamıyordu.

"Böyle işin-" Kapının önünde Ilgın'ı görünce sözünün devamını getiremedi Afra. Diğerleri hala içerideydi. Hava almak için dışarı çıkmıştı fakat kendisinden önce davranan birinin daha olduğunu kestirememişti.

Ellerini ceplerine sokarak Ilgın'a doğru ilerledi. Ara ara ayakkabısının ucuyla karları etrafa saçıyordu. "Sen burada mıydın?"

Ilgın bir şey söylemedi. Yolun başında karla kaplanan evlere bakıyordu. Afra yanına geldiğinde göz ucuyla ona baktı. Hala alışamamıştı. Bazen öyle bir ruh haline bulanıyordu ki tüm olanlar hayalmiş gibi geliyordu.

Konuşmak istedi fakat ne söylemesi gerektiğini bilemedi.

"Tünele gitmek için yola çıkacağız," dediğinde iç geçirdi Afra. "Oraya vardığımızda umarım yanımdan ayrılmazsın."

Ilgın başını çevirdiğinde göz göze geldiler. Afra'nın gözlerindeki duygu yoğunluğu ilk defa kendisini gizlemiyordu. Sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Ilgın istemsizce kaşlarını çatınca Afra arkasına döndü.

"Neden?" diyebildi sadece. Duygu geçişlerini yakalamakta zorluk çekiyordu. "Bazen seni anladığımı düşünüyorum fakat sonra farklı biri oluyorsun, kafam karışıyor."

"Nasıl biri oluyormuşum?" dediğinde Ilgın Afra'nın sesindeki merakı yakaladı. Aynı zamanda öfkelendiğini hissetti.

"Hem öldürmek hem yaşatmak istiyor gibi."

Afra neşeden yoksun bir şekilde güldü. Usulca arkasına döndüğünde yüz yüze geldiler. "Çünkü çoğu zaman ikisini de yapmak istiyorum."

"Birini yap o zaman." Kararlı bakışlarını kardeşine yöneltti. "Belirsizlik canımı sıkıyor."

Afra ifadesiz bir halde Ilgın'a baktı. İşte yine aynısını yapıyordu; bir yabancı gibi hissettiriyordu. "Yapacağım ama zamanını kestiremeyeceksin."

Ilgın'ın cevap vermesine fırsat vermeden arkasına dönüp uzaklaştı.

---

Kar taneleri yeryüzüne usul usul inerken bir ormana girdiler. Şehirden çoktan uzaklaşmışlar, evrende yapayalnız kalmışlardı. Etrafta yabancı biri yoktu. Nadiren rastladıkları yaban tavşanları görüş alanlarına girdikleri an saniyeler içerisinde kayboluyor, açlık mücadelesine devam ediyordu.

Kar birikintisi ağaç dallarını tamamıyla sarmış, yolları sonsuzluğa bürümüştü. Ara ara dalları çıplak kalan ağaçların yanından geçiyor, rüzgârın kırıp geçtiği odun parçalarını eziyorlardı. Saniyeler sonra kırılan parçalar beyazlığa karışıyor, yeryüzünden bir süreliğine ayrılıp deliksiz bir uykuya dalıyordu.

Geriye sadece rüzgârın uğultulu sesi kalıyor, bir süre varlığını hissettirip aniden kayboluyor, uzun süre yanlarına uğramıyordu. Sanki kar tüm sesleri yutuyor, görüntüsüyle tüm benlikleri büyülüyor, dudaklarına görünmez bir mühür bırakıp geçiyordu.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin