23. BÖLÜM

524 101 124
                                    

"Dostum buraya girersek teker teker ölürüz," dediğinde kolunu Çetin'in omzuna attı Tekin.

"Korku filmlerindeki harabeler bile daha tatlı gözüküyor sanki." İç geçirerek diğerlerine baktı Çetin.

Arya duvarın üzerindeki izleri incelerken bir yandan sesleri dinliyordu. Beyaz duvarda rengini yansıtan hiçbir şey yoktu. Yerden yaklaşık üç metre yukarıda kalan pencereler kırılmış, etrafında kırmızı çizikler oluşmuştu. Kurumuş kanı anımsatıyordu ama başka bir şey gibiydi. Hemen altında çamur izleri vardı. Etrafındaki işaretler duvarın içine gömülmüştü ve simgelerin çoğu tanıdık geliyordu.

"Bence biz burada kalmalıyız, siz gidin." Tekin birkaç adım geri çekilerek eliyle işaret verdi. "Burası bizde merak etmeyin."

"Ama diyorsunuz ki illa edeceğiz, siz bilirsiniz. Yalnız duvarlara dikkat."

Yiğit bir çıkış yolu ararken bir yandan sorulara cevap bulmaya çalışıyordu. Buranın arkası olmalıydı veya birileri kendisi gibi düşünmüştü ve tüm yolları yerin altına yapılandırmıştı. "Susun az," dedi kafasını toparlamaya çalışırken.

"Ne yapıyoruz?" diye sorduğunda birkaç adım öne çıktı Savaş. "Bunları halüsinasyon gibi düşünüyoruz."

"Biz buraya hiç gelmemişiz gibi yani."

"Öyle değil Tekin," dediğinde anlatmaya devam etti. "Burası aslında saydam bir duvar. İsterseniz biri koşarak çarpmayı da deneyebilir ama bunlara gerek yok. Neyse biz güneş ışınları misali içinden geçeceğiz. Ya da yansıdığımız yerde yeni bir çıkış bulacağız."

"Sizden nasıl fikirler çıkacağını dinlemek isterdim ama zamanımız yok, o yüzden bu taraftan." Arya duvarın üzerine doğru gitmeye başladığında arkasından gelen adımlara kulak verdi, bir yandan hastaneyi dinliyordu.

Grubun en arkasında Savaş vardı. Her adımında omzunun üzerinden gittikçe şiddetlenen kum fırtınasına bakıyor Ilgın'ı düşünüyordu. Burada kalmalı mıydı? Muhtemelen gelmeyecekti. Yiğit'in işaret vermesiyle yürümeye devam etti. Bu işten hiç memnun değildi.

Zamanın bu tarafında bir grup siluet gölgelere karışıyordu. Birileri kaçıyordu, diğerleri ise sonunu bilmediği bir yola sapıyordu.

Beyaz duvarın -neredeyse beyaz- birbirine kenetlendiği anda arkasında küçük bir geçit vardı. Uzaktan bakıldığı an görülemeyecek derecede renge karışmıştı. Fakat yakınına geldikçe biraz daha ayırt edebiliyordu. Duvarların arasında iki kişinin geçemeyeceği darlıkta tüneller bulunuyordu ve her defasında labirenti andıran yeni yollara sapıyordu.

Üstlerinde harabeyi andıran evlerden kalıntılar vardı. Çamurlar yere doğru sarkıyor, kırmızı renk parlıyordu. Rengi tozlu havadan dolayı solmuş olsa da sanki en göz alıcı renk ona aitti. Alt kısmında-bu birkaç santime eş değerdi- kıvılcımlar oluşmuştu.

"Korku filmlerine göre ilk önce gözlüklü ve şişmanlar ölür," dedi Tekin. "Ama aramızda öyle biri olmadığına göre, ilk olarak her duyduğu sese bakmaya giden meraklı kızlar ölür."

Çetin birkaç adım öne çıkarak, "Ne yazık ki meraklı kız da yok," dedi Arya'ya bakarak. "Bu yüzden geriye yaptığın tüm tahminler bizi de kapsıyor."

Geçitten geçtiklerinde bu sefer daha geniş olan bir tünele girdiler. Gittikleri yola siyah gölgeler düşüyordu. Her adımlarında yerde biriken çamura batıyorlardı ve yürümeleri biraz daha zorlaşıyordu.

Duvarların hareket ettiğini hissetti Arya. Sanki kendileri ilerledikçe birileri arkalarına doğru gidiyor, geçtikleri yolları kapatıyordu. Uğultular kulaklarını sağır edecek yoğunluktaydı ama hiç ses yoktu. Sadece içeriye dolan soğuğun varlığını ve esintisini hissediyordu.

AFRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin