Buğulu nefesi tozlu havaya karışırken odaklandığı tek yer birkaç adım ilerisindeki duvardı. Burada bir yerde duvarla bütünleşen bir kapı vardı. Normal biri bunu göremeyecek kadar dikkatsizdi ama duvarın çatlaklıkları bunu gözler önüne seriyordu.
Ellerini duvarın üzerine yerleştirdiğinde fazla güç harcamadan duvarı itti ve aralanan kapıdan içeriye girdi. Soğuk bir hava kütlesi vücudunda titreme yaparak açık olan kapıdan dışarı çıktığında bunu hissetmedi.
Tekrar nefes aldığında her şey netliğini yitirerek etrafı ölüm sessizliğine buladı ve tünelde sadece ayak seslerini işitti.
Duvarların kırık dökük olmasını beklemiyordu ama her an üzerine yıkılacakmış gibi gözüküyordu.
Koridorun sonu yoktu, aslında başı da yoktu. Şu an tam ortada karanlığın içinde kalmış bir şekilde duruyordu. Uzaklardaki uğultuları dinliyor bir yandan kontrol ettiği bir şey varmışçasına zihninde hesaplamalar yapıyordu.
Buraya gelmesinin bir başka nedeni daha vardı. Artık gün yüzüne çıktığını gösterecekti. Bu insanlık için iyi bir şeydi. Eğer istediklerini gerçekleştirebilirse.
Duvarların arasından tiz bir sesle yükselen aleti gördüğünde o tarafa döndü. Gözlerinde aynı anda birçok duygu barınıyordu. Her biri nefretin körüklediği gölge ile birlikte kuvvetleniyor, tuvale izlerini bırakarak yeniden arka safhalara çekiliyordu.
Duvarlar düz, yağlı kâğıdı andırarak yeni bir şekil aldığında duvarın rengi, koyu rengini terk ederek bir bilgisayar ekranını yansıttı.
Karşısında bir adam belirdi. Kirli sakalları gereğinden fazla uzamış, yüzünün yarısını kaplamıştı. Saçları dökülmüş, birkaç tel dışında geriye bir şey kalmamıştı. En dikkat çeken yer ise gözleriydi. Güneşin kızıla boyandığı anını anımsatıyordu. Koyu kırmızı o kadar yoğundu ki neredeyse siyaha karışmıştı.
"Yaşlı adamların insanların öleceği savaşlar çıkarmalarından bıktım," dediğinde adam gülümser gibi oldu ama Afra yüzünün bir an olsun değişmediğinden emindi. Her zerresi sahte ifadeden ibaretti.
"Hepimiz yaşlı değiliz aslında," dedi düşünceli bir halde. Sesi bir topluluğun uğultusunu andırıyordu. Kesinlikle net değildi. Balgam biriken boğazından sesler net çıkamıyordu ama her harfi anlayabiliyordu. "Bazılarımız genç."
Gözleriyle etrafı taradığında yeniden adamın sesini duydu. Buruşmaya yüz tutmuş ellerini birbirine kenetleyerek hafif öne eğilmişti. "Buraya geldiğinde dönüşünün olmayacağını bilmen gerekiyordu. "
"Bunu yıllar öncede söylemiştin değil mi? Çıkamayacağım yere girmediğimi en iyi sen bilirsin."
Adamın kasıldığını hissetti ama bu geçmişi hatırlamasından kaynaklanan bir şey değildi.
"Neden geldin? Bu riski alacak kadar aptal değilsin."
"Bazı şeyleri hiç araştırılmamalı ve bilinmemeli. Ve bu kurallar çiğnendiğinde ödenmesi gereken bir bedel olmalı. Sizin için geldim. Şimdiye kadar sessizliğimin sizi çılgına döndürdüğünü bile bile," dediğinde karşısındaki adam kaşlarını çatarak uzun uzun baktı.
"Geri dönmen güzel," dedi sanki Afra hiç konuşmamış gibi. "Aslında bu konuda bizimde parmağımız olabilir. Seni yerinden çıkarmak kolay olmadı."
Afra bir şey demeden devam etmesi için bekledi. "Aslında sizi her an izliyorduk ama sonrasında işler karıştı biraz."
"Kız öldü değil mi?" dedi her şeyi yeni anlıyormuş gibi. Buraya ilk geldiğinde, adamı gördüğünde hissetmişti ve kız öldüğünde bunu bilen sadece kendisi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRA
Mystery / ThrillerBiri seni izliyor... Belki bir deli çünkü etrafında çok fazla var. Gerçek delilerden bahsediyorum. Her an saldırıya geçecek türden olanları. Belki de tanıdığın biri. Ya da bir gölge. Her adımını biliyor, geçmişini ve geleceğini. Ya o gölge gerçekse...